Ana içeriğe atla

Erdemli Olmak

Ahlakın övdüğü iyilikçilik, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı, fazilet, insanın ruhi olgunluğuna” erdem deniyor. Bu özellikler kendisinde bulunan insana da erdemli ve faziletli denir. Bu tanımdan hareketle her türlü iyilik ve güzelliğin genel adı erdem olduğuna göre;

Burnundan kıl aldırmak,

Eleştirilere katlanmak,

Eksiklik ve aksaklıklara eyvallah demek ve bunların giderilmesi için çaba göstermek,

Yeterince hizmet göremediğini haykıranları ikna etmek veya ikna edilmesini sağlamak,

Onların derdi ile hemhal olmak,

Hemen savunmaya ve saldırıya geçmemek,

Mazeret üretmemek, kılıf bulmamak, bir şeylerin arkasına sığınmamak,

Ağzını açanı düşman ve hain bellememek,

Olan olumsuzluk varsa yok gibi kabul etmemek, sorunun üstüne üstüne gitmek,

Her türlü iddiayı değerlendirmek,

Olup bitende, yapılan ve yapılmayanda bir ihmal ve kasıt varsa, sorumlularını hesaba çekmek,

Olup bitenin fotoğrafını çekip hızlı karar vererek gerekli sevk ve idareyi yapmak,

Aksayan yönleri takip ve kontrol etmek veya ettirmek,

Kimse yok mu diyen kimsesizin sesi olmak,

Minare yamuk diyenlere gerekirse onlarla birlikte minareyi düzeltmek,

Dost, düşman herkese güven vermek, tedbiri elden bırakmadan güvenmek,

Yeri geldiği zaman konuşup yeri geldiği zaman susmak,

Görev, yetki ve sorumluluğu ehil insanlara dağıtmak, onlara inisiyatif alanı bırakmak,

Ateşin düştüğü yerdeki serzenişlere, haykırışlara ve sitayişlere kulak vermek, onları tek tek not etmek ve araştırılması gerekeni araştırmak, yapılması gerekeni yapmak,

Acılı ve mutlu günlerde tarafları bir araya toplayıp onlara sorumluluk yükleyerek birlikte bir sinerji meydana getirmek,

Art niyetli ve kasıtlı propaganda yapanlara bir şekil ulaşıp nedir derdiniz demek,

Problem çıkarmaya meyilli insanlara bazı bölgelerde sorumluluk vermek,

Doğru yaptığına inandığı yolda kınayanın kınamasına aldırmadan yürüyüşüne devam etmek,

Yanlış varsa, inatlaşmadan bu inattan vazgeçmek,

Her ne yapılacaksa, akıl akıldan üstün sözü gereği istişareye önem vermek, bunu fiilen yerine getirmek,

İnsanları bizden veya değil şekilde ayırmamak, ayırmak isteyenlere fırsat vermemek,

Tüm bunları yaparken sükunet ve soğukkanlılıktan ödün vermemek, vs. ve daha nice güzel ve iyi şeyler erdemdir, erdemli harekettir.

Hep erdemli olmak özellikle kötü günlerde erdemi bırakmamak temennilerimle. Zira herkese lazım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde