Ana içeriğe atla

Yatmaya Giden Yöneticiye Ne Yapardınız?

Bir okul yöneticisi yöneticiliğinin yanında sportif faaliyetlere de önem verir. Gençlik ve Spor Bakanlığının planladığı izcilik kursuna katılmak için müracaat eder ve kabul edilir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı ilgili yöneticinin çalıştığı iline, İl de ilçeye "... uygun görüldüğü takdirde kursiyerin x ilimizdeki izcilik kursuna katılması..." şeklinde yazı gönderilir. Kursiyere de kurs yeri ve tarihi Bakanlık tarafından mesaj olarak gelir.

Yöneticiye mesaj gelmesine rağmen yazı gelmez, gecikir. Kursiyer nasılsa yazı arkadan gelir, kursa gününde katılayım diyerek yazı gelmeden kursun yapılacağı ile gider. Beklenen yazı ise kursun başladığı günün pazartesi ilçeye düşer. İlçe yöneticisi, okul yöneticisinin kursa gidip gitmediğini soruşturur. Kursiyerin gittiğini öğrenince iznim yok, geri gelsin, okullar açılacak, bu ne kursu der. 

Kursiyere ulaşılmaya çalışılır ama bulunduğu yerde telefon çekmediği için ulaşılamaz.

Nihayet bir başkasının telefonundan kursiyere ulaşılır. Geri dön denir. Kursiyer, buraya kadar geldim, ilk gün kursa katıldım. İzin verilmiyorsa, yıllık iznimden kullanırım diyerek okul müdürünü arar. Beş gün izin yazdırır.

Kursiyerin geri gel emrine rağmen geri dönmeyip üzerine de izin yazdırması ilçe yöneticisini küplere bindirir. Çünkü ona göre okullar açılacak. Eğitim ve öğretime hazırlık yapacağı yerde bu kursiyer kursu bahane ederek oraya yatmaya ve keyif çatmaya gitmişti. Ona gösterecekti gününü.

Bir hafta sonra kurstan dönen kursiyer ve ona izin yazan okul müdürünün yazılı savunması alınır. Savunmaları yeterli görmez üst yönetici. Bir muhakkik görevlendirerek soruşturma açar. Muhakkikin incelemesi ve soruşturması sonuçlanır ve yaymaya gider kursiyere maaş kesim cezası teklifi yapılır. 

Üst yönetici cezayı vermeden önce prosedür gereği kursiyerin son savunmasını alır.

Savunmanın ardından sübut bulan maaş kesim cezasını mı verdi, bir alt ceza olan kınamaya mı dönüştürdü ya da savunmayı bu sefer yeterli görüp ceza vermedi mi bilinmez.

Bilinen bir gerçek var, ceza vermemesi mümkün olmasa gerek. Çünkü bu kadar uğraşıya bir ceza yakışırdı zira. Ne demek koskoca üst yöneticinin geri dön fermanına bir okul müdür yardımcısının muhalefet etmesi. O zaman görecekti gününü. Ve bir daha da kendisine rağmen böyle bir maceraya gitmeyecekti.

Şimdi gelelim size. Siz bir üst yönetici olsanız, böyle bir durumla karşılaşsanız, ne yapardınız? Problemin Kaynağı olup problem mi çıkarırdınız? Başına buyruk kursa giden yöneticiye dönüşte sözlü uyarı mı yapardınız? Meselenin üzerine hiç gitmez mi idiniz?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde