Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Evde Kalıp Gitmese Bari!

Üç ay sonra -yapılırsa- üniversite sınavına girecek, dört ay sonra da 19'una basacak tekne kazıntısı bir oğlan var evde. 12 Marttan beri eve bir attı kendini. İçeriden dışarıya çıkarabilene aşk olsun.  1.5 aydır dışarıyı unuttu, dört duvar arasında yaşıyor. İçinden gelirse ders çalışacak, gelmiyorsa oturup kalkacak, yatıp uyuyacak. Başkası gibi evde kalmaktan sıkılmıyor da. Eve ekmek lazım mı, alışveriş yapılacak mı derdi de yok. Varsa da nasılsa babası alıp gelecek. Zira oğlana göre bu görev, dışarı çıkmasında bir engeli olmayan babasına ait. Zira kendisi yasaklı.  Yavrum! Ekmek almaya gittiğimde çok sayıda çocuk ve gençleri görüyorum, burası çarşı değil, mahalle arası. Hem senin için de bir değişiklik olur, gözün gönlün açılır, haydi bir ekmek al gel dediğimde "Olmaz baba! Biliyorsun bana yasak var. Başkası uymasa da ben devletin koyduğu kural ve yasaklara uyan biriyim" cevabı alıyorum. Ben de "Oğlum, öyle zannediyorum, kurallara uyan tek vatandaş ve tek a

Oyun İçinde Oyun ***

Yeryüzü yolculuğu başladığı andan, yaşadığımız koronavirüs sürecine gelinceye kadar insanoğlu, ne iyide ne de kötüde, hiçbir işte ortak noktada buluşmuş ve anlaşabilmiş değil. Her biri ayrı bir baş olmuş, burnunun dikine gitmiş, kendim huzur bulacağım diye hemcinsine dünyayı hep dar etmiştir. Bunun içinde cinayet var, katliam var, açlık var, susuzluk var, savaş var, işgal var, esaret hayatı var, kan, gözyaşı vs. “var oğlu var” var. Olmayan tek şey huzur. Huzursuzluğun tek müsebbibi de insanoğlunun bitmek bilmeyen arzu ve istekleridir. Hedefine ulaşmak için doğuştan kardeş olan, akrabasını dahi yok etmekten kaçınmamış, canavarlaştıkça canavarlaşmıştır insanoğlu. Kurulduğu tarihten bugüne, aynı dünyada farklı tellerden çalan, kendi mutluluğumuz ve egomuzun tatmini için dünyayı ateşe vermekten kaçınmayan, birimizin ak dediğine diğeri kara diyen, hiçbir konuda bir araya gelemeyen, varlığı sürekli kaos olan ve zıt kutuplar olarak bugüne kadar gelen insanoğlu, koronavirüs salgınıyla bir

Maske Bilmecesi Devam Ediyor *

Salgınla beraber virüsten korunmak için maske takılsın takılmasın tartışmalarının ardından nice sonra maske takılsın sözü daha ağır bastı. Alışveriş yerlerine, pazarlara ve toplu ulaşım araçlarına maskesiz girmek yasaklandı. Hem dünyada hem de Türkiye’de maske ihtiyacı ortaya çıkınca maske fiyatları uçtu. Elinde maskesi olan firmalar, fırsat bu fırsat deyip fahiş fiyatla elindeki maskeleri piyasaya sürdü. Maske fiyatlarındaki anormal fiyat artışına vatandaş tepki gösterince devlet bu tepkiye bigane kalmadı. Maske ihracını yasaklayarak maske üreten firmalardan, devlet adına maske satın alacağını duyurdu. Maske stoku yapan firmalara belli bir süre verdi. Devlete maske satmadıkları takdirde firmalarına devlet adına el konacağı uyarısı yapıldı. Ardından maskelerin para ile satılmasını yasakladı ve vatandaşın maske ihtiyacını devlet eliyle gidereceğini açıkladı. Bununla da yetinmedi. Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde ve belediyelere ait Meslek Edindirme Kurslarında maske üretilmey

Bir İlahiyatçının* Dilinden Mesajlar **

Dindar olmak, "Bir şeyin önce aslını öğrenmek sonra anlamak sonra kavramak sonra da yaşamak gerekiyor. Bizim dini koruma diye bir görevimiz yok ama bizim dini yaşama diye bir görevimiz var. Anlama diye görevimiz var. Korumadan, anlamaya ve yaşamaya geçemediğimiz için bizim dindarlığımız elimizde patladı. O zaman aslımıza rucü edeceğiz." Kavramları anlaşılabilir şekilde konuşmak önemli. Mesela orucu ne bozar yerine insanlığımızı ne bozar, onu konuşmak gerekiyor. O dönemden beri orucu bozan şeyler değişmedi ama biz değiştik. Savm (oruç) mesela yükselmek, yücelmek demek.  Sahur 'sihir' kökünden geliyor. İnsanın kendini keşfetmesi, kendi ruhunu bulması demektir. "İslam nedir" sorusuna Hz. Muhammed'in "Yemek yedirmektir. Güzel sözlü olmaktır" cevabını vermiştir. Ramazan kelimesinin yanmak anlamına gelmektedir. "İnsan biraz nefsini yakmalı, biraz günahlarını yakmalı." İftar da fıtrat kökünden gelir. Fıtratına dön

Dijital Çağa Hazırlanıyoruz ***

Bir yıl öncesine kadar evimde sınırsız İnternetim vardı. Bu alemde fazla hemhal olmayayım, cep telefonuma tanımlanan paketlerle yetineyim, üniversite sınavına girecek çocuğum da bu alemde fazla oyalanmasın diye ev İnternetini kapattırdım. 3 kişilik hanede toplamda 24 GB’lik bir İnternet bize yeter de artardı bile. 8-10 ay boyunca birbirimizle yardımlaşarak kendi kendimize yettik. Ama koronavirüs dolayısıyla evlere kapanıp uzaktan eğitim başta olmak üzere her şeyi dijital ortam vasıtasıyla halletmeye başlayınca bize yeten paketler yetmez oldu. Üzerine ek paketler aldık, yine olmadı. Derslerini dijital ortamda takip edemeyen çocuğumun morali bozulmakla kalmadı, suratı asıldı. Yüzüme manalı manalı bakar oldu. Nereden bilebilirdim ki ders çalışmasına engel olur diye kapattırdığım İnternetin, ders çalışmak için bir gün tek alternatif haline geleceğini. Baktım olmayacak. Zaten Telekom durmadan sınırsız İnternet reklamı verip duruyor. İnternet bağlatmak için Telekom’a dijital ortamda baş

“Efradını cami, ağyarını mani” Bir Hutbe *

Malumunuz birçok etkinlikler, salgın riskinden dolayı iptal edildi. Cuma namazı da bu iptallerden nasibini aldı. Sadece sembolik olarak her hafta farklı camilerde az sayıda bir katılımcı ile sosyal mesafeye riayet edilerek cuma namazı kılınmakta. 24.04.2020 tarihli Cuma da Ankara Hacı Bayram Camiinde DİB Başkanı Ali Erbaş’ın okuduğu hutbe ile eda edilmiş oldu.   Sayın Erbaş, zamanın ruhuna uygun bir şekilde “Ramazan: Sabır ve İrade Eğitimi” başlıklı bir hutbe irat etmiş. Çünkü ramazan demek sabır ve irade eğitimi demektir. Ali Erbaş son haftaların belki de Başkan olduktan sonra en önemli hutbesini okumuş, her biri ayrı bir hutbe konusu olacak şekilde tüm yapmamız gereken iyilikleri ve kaçınmamız gereken fiillere değinmiş. Kısaca efradını cami, ağyarını mani bir hutbe olmuş.   Hutbede Ali Erbaş; orucun öneminden, Kur’an okunmasından; canımızı, malımızı, aklımızı, dinimizi ve neslimizi korumamız gerektiğinden bahsettikten sonra koronavirüs dolayısıyla sağlımızın öneminin ortaya çıkt

Bugün Akşam Olsun da Göreyim

Bugün dördüncü gün. Hazır sokağa çıkma yasağı da olmayınca şöyle bir dört döneyim. Akşam birden olur dedim. Dört değil; beş, sekiz değil; on dolaştım, hem de yavaş yavaş.  Üzerine akşam pidesini de aldım. Soğukluğundan geçtim. Kupkuru. Akşam olursa dişin keşsin de göreyim.  Eve girerken saate baktım. Saat, evden çıktığım saat. Akrep sabit, kazık çakmış gibi yerinde duruyor. Adı üzerinde akrep. Ne beklenirdi. başka? Suç ondan bir şey bekleyende zaten. Yelkovan akrepten hallice. Kocaman boyuyla niye yaşar bilmem. Kalıbına yazık... Durmadan dönen saniye var. Sanırsın ki bu bir şey yapacak. Az sonra anlıyorsun ne yaptığını. O da bal yapmaz arı gibi. Dönüp duruyor durmadan.  Üçü birden kavilleşmişler, top çeviriyorlar, aklı sıra benimle oyun oynuyorlar ve bana kumpas kurmuşlar. Başardılar da.  Hasılı saat aynı saat, vakit aynı vakit. Daha var akşama ne vakit. Yorulduğum da çabası.  İsterseniz bir de siz deneyin. Çıkın, yorulun gelin. Ama bilin ki saatin size gör

Devlet Ricali Sosyal Mesafede Sınıfta kalmıştır

Yeni koronavirüs salgınıyla birlikte yeni sosyal mesafe ve kalabalık yerlerde maske takma gibi zorunluluklar hayatımıza girdi. Virüsün bulaşmaması ve virüsten korunmak amacıyla devlet yetkilileri ve uzmanlar sosyal mesafeye riayet etme konusunda vatandaşları sık sık uyardı. Başlangıçta sosyal mesafeye riayet etme konusunda, vatandaş zorlansa da kısa zamanda herkeste bir duyarlılık oluştu. Nerede bir sıra varsa vatandaş sosyal mesafeyi korudu ve alışverişlerini maske ile yaptı. Az sayıda bu kurala uymayanlara da polis göz açtırmadı, sosyal mesafeye riayet etmediği gerekçesiyle hepsine ceza yazdı. Vatandaş sosyal mesafeye azami riayet ettiği gibi bu mesafeye dikkat etmeyenlere karşı da vatandaşta bir bilinç oluştu. Hatırlarsanız, 30 büyükşehir ve Zonguldak ilini kapsayacak şekilde ilan edilen sokağa çıkma yasağı öncesinde alışveriş mahallerinde sosyal mesafeye riayet etmeyen görüntüler insanımız tarafından eleştirilmişti. Hatta bu eleştiriler İçişleri Bakanını istifa etme noktasına g

Sosyal Medyanın Gücü ve Sürü Bağışıklığı ***

“İsveç’te yaşayan 47 yaşındaki Emrullah isimli vatandaşımız, kovid-19 testi pozitif çıkmasına rağmen tedavi edilmeyip evine gönderilir. Evde ateşi yükselir, nefes darlığı çeker. Bu durumdan endişe eden ailesi, hastaneyi arar ama tedavi için hastaneden bir dönüş yapılmaz. Babalarının bu durumundan endişe eden çocukları, durumu sosyal medyadan paylaşarak Türkiye’den yardım isterler. Sağlık Bakanı duruma kayıtsız kalmaz ve aile için ambulans uçak tahsis eder, hastayı ve çocuklarını İsveç’ten getirterek tedavi altına alınmasını sağlar.” Özetlemeye çalıştığım bu haberden çoğunuz ya televizyonlardan ya da sosyal medya aracılığıyla haberdar olmuşsunuzdur. Bu haber üzerine görüşlerimi yazmak istiyorum: 1.       Sosyal medya her geçen gün etkisini artırmaktadır. İsveç’te meydana gelen bir olaydan anında haberdar olunabiliyor, cevap yazılabiliyor ve çözüm üretilebiliyor. Aile, hastayı Türkiye’ye getirmek için resmi makamlara başvursa önlerine bir sürü prosedür konur, çözüm bu kadar kısa sür

2020 Ramazanına Dair

Malum ortam dolayısıyla dışarıya çıkamadı iseniz, imsak ve iftarı takip edecek elinizde bir imsakiyeniz bile yoktur. Merak etmeyin, sizi bu konuda bilgilendireceğim. Bilgilendirirken niyetim, bir durum tespitidir. Yoksa moralinizi bozma ve felaket tellallığı yapma gibi bir niyetim yok. Bu kıyağımı da unutmayın. Bilgilendirmem, hemşerilerim Konyalılar içindir ve Diyanet’in imsakiyesine göre olacaktır. Diğer iller buna göre kendi durumlarını kıyaslayabilirler. 1.       Bu ramazan 29 çeker diye düşünmeyin, tamı tamına 30 gün oruç tutacağız. Bu işin sevindirici yönü, bereket oruçları hicri takvime göre tutuyoruz. Bir an için ya miladi takvime göre tutuyor olsaydık, bahtımıza 31 gün oruç tutma da çıkabilirdi. Burada teselliniz bu olsun. Bir diğer teselliniz de bu ramazan 29 çekseydi günlük bir cüz okuyanlar, hatmi tamamlamak için geriye kalan bir cüzü diğer günlere sıkıştırmak zorunda kalacaklardı. Bu durumda günlük bir cüz okunacak. 2.       İlk günün imsak vakti 04.26, son günün i

Normal Hayata Nasıl Döneriz? ***

Salgınla tanışalı ve bizi evlerimize hapsedeli 1,5 ayı geçti. Alınan onca tedbire rağmen düştü, düşüyor derken hastalığa yakalananlar yüz bini, hastalığı yenemeyip vefat edenler de 2 bini geçti. Her akşam açıklanan test sonuçlarına göre anormal bir yükseliş yok ama aşağıya doğru bir seyir de yok. Yaşadığımız bu olağanüstü halin bizim için sevindirici yanları: Hasta sayısı artmasına rağmen hastanelerimiz dimdik ayakta, hastalığa yakalanma riskine rağmen sağlık çalışanları, fedakarca görevlerinin başında, iyileşen hasta sayımız her geçen gün artmakta, Sağlık Bakanı konusuna hakim, işin ciddiyetini bilen Bilim Kurulu yerinde yeni tedbirler önermekte, vatandaşın ekseriyeti evde kalma, sosyal mesafeye riayet etme ve maske takmada duyarlı; alınan tedbirleri uygulamada, yeni kararlar almada ve kriz yönetiminde devlet başarılı; tıbbi cihaz, maske başta olmak üzere ülke, mal ve erzak temininde sıkıntı çekmemekte. Salgının bizi üzen yanları ise hastalığa yenik düşen insanlarımızın olma

Oruç Bu Sene Daha Bir Zor Geçecek *

Her ibadet nefse ağır geldiğinden yerine getirilmesi zordur. Ama oruç belki de içlerinde en zor olanı. Kolay değil, imsak vaktinden iftar vaktine kadar yemeden, içmeden durmak. Hele bir de oruç tutulan günler uzun günlere rastlıyorsa… O yüzden ibadetlerin içerisinde orucun yeri ayrıdır. Ödülü de diğer ibadetlere oranla daha büyüktür. Oruçla ilgili bu girizgahtan sonra oruca az ara verip sözü koronavirüs dolayısıyla yaşadığımız olağanüstü duruma bir göz atalım: Malumunuz “Evde kal” sözü gereği çoğunluk evlerine çekildi. İlk 20 yaş altı, 65 yaş yukarısı ve kronik hastaların zaten dışarı çıkması yasak. Aradaki 20-65 yaş aralığı, çok sağda solda dolaşmadan sınırlı ve kısıtlı bir şekilde ara ara dışarı çıkıp evlerinin ihtiyaçlarını giderebiliyor. Ki çıkışı serbest olanlara da 30 büyükşehir ve Zonguldak ilinde hafta sonları sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Dışarıda, işinde gücünde çalışan az sayıda zorunlu sektör elemanları var. Çoğunluk ise evinde. Salgının bugünden yarına gideceği ön

Kişinin Bu Dünyaya Dair Sözü Olmalı *

Bazı insanlar eleştirse de sosyal medyayı yararlı görenlerdenim. İnsanların sağa sola sataşmadan bilgi, donanım ve birikimlerini paylaşmasını isterim. İster dini, ister sosyal, ister kültürel, ister siyasi olsun hayatın her alanına dair görüşlerini bu aleme yansıtmasında sakınca görmem.   Görüşlere dair eleştiri ve savunma haklarını kullanmasını da sıcak karşılarım. Yeter ki bir seviye korunsun. Bu alemin bir etik değeri olsun. İsterim ki bu alem trollere teslim olmasın, algılara zemin hazırlamasın. Bu alemde bilgi kirliliği olmasın, insanlar mimlenmesin, kutuplaşmaya götürecek seviyede insanlar fanatiklik olmasın. Herkes, kimseden çekinmeden görüşlerini serdedebilsin. İsteyen, kendisine uygun olan paylaşıma destek versin, dileyen paylaşıma eleştiri getirsin ve bu görüşe katılmadığını beyan etsin. İsteyen de -şimdilerde çoğunun yaptığı gibi- okusun, iz bırakmadan ve rengini belli etmeden çekip gitsin. Ama kimse veya bir zümre töhmet altında bırakılmasın. Her türlü eleştiriye, sav

Evde Ramazan ***

Sayılı günler çabuk geçiyor. Geldi geliyor derken ramazan gelip çattı. 24.04.2020 günü Müslümanlar oruç tutmaya başlıyor. İmsak vakti, yemeden ve içmeden kesilmek suretiyle başlayacak olan bu maraton, bir ay boyunca 15 saati aşkın bir süre devam edip akşam gün tam batıncaya kadar sürecek ve 23.05.2020 günü akşamı, iftar vakti ile son bulacak. 2020 Ramazanı, diğer zamanlarda tutulan oruç gibi olmayacak. Gelişi de sessiz oldu, gidişi de sessiz olacak. Çünkü kaç aydır devlet ve millet, koronavirüs veya kovid-19 adı verilen tehlikeli ve sinsi bir salgınla imtihanda. Üstelik ne zaman gideceği de belli değil. Öyle bir salgın ki yaptığımız rutin ibadetlerden bile bizi ayırdı. Ne camiye gidebiliyoruz ne cuma kılabiliyoruz ne de insanlar bir araya gelebiliyor. Çoğunluk evlerine kapanmış vaziyette ve ibadetlerini evlerinde eda etmeye çalışıyor. Salgın riski devam ettiğinden dolayı geleneklerimizde ayrı bir yeri olan cemaatle teravih namazı, camilerde cemaatle kılınamayacağı gibi ramaza

Bu Tanrı Misafirini Ağırlamaya Kim Hazır?

                     "Dilimin ucuna bağla!" Meteorolojinin pek takip edilmediği, takip edilse de yalancı kabul edildiği, eşeğin vazgeçilmez tek ulaşım aracı olduğu zamanın behrinde biri, bir başka köye ziyarete gider. Köylü, Tanrı misafirinin ziyaretinden pek hoşnut kalır. Onu hoş tutmak için misafirperverliğini gösterir, hizmette kusur etmez. Aynı hizmeti ahırda bağlı eşeğe de gösterirler.  Bugün yarın derken gördüğü ilgi ve alaka karşısında misafir, ziyaretini uzatır. Artık gideyim derken kış aniden bastırır. Eski kışlardan bir kış olur. Yağan kar erimeden üzerine bir daha bir daha kar yağar. Yollar kapanır. Gidilecek gibi değildir. Misafir köyün misafirhanesinde, eşek de ahırda kala kalırlar.  Köylü, hava muhalefetinden gidemeyen misafirlerine bakmaya devam eder. Tanrı misafiri ne de olsa. Sonra gidilecek gibi değil. Hem yollar kapalı hem de karın ardından gelen kuru ve soğuk ayaz da kışın olmazsa olmazı. Bu durumda karın erimesi beklenecek mecburen. 4-5 ayın

Özelliğimizi Ne Zaman/Nasıl Kaybederiz? *

Her bir insan özeldir. Bakmayın fiziki olarak birbirimize benzediğimize. Özel biri olduğumuz, çocukluğumuzda kendini gösterir. Bu tespitin doğruluğunu, birlikte yaşadığınız veya bir süre gördüğünüz küçük bir çocuğu izleyerek test edebilirsiniz. Gördüğünüz çocuk öyle güzel, öyle farklı ve orijinal sorular sorar, kendine özgü öyle cevaplar verir, öyle hareketler yapar ki şaşırır kalır ve hayranlığınızı ifade etmekten kendinizi alamazsınız. Çocuğun çok akıllı, zeki, farklı ve özel biri olduğunu anlarsınız. Sadece bu gördüğünüz değil, tüm çocuklar özeldir. Aslında biz büyükler de küçükken bu özel çocuklardan biri idik. Küçüklüğünde, çocuğu özel kılan etkenlerin başında, aile ortamında teneffüs ettiği sevgi ortamı gelir. Çünkü hemen hemen her çocuk sevgi ile beslenir. Bu sevgi ortamı, çocuğun alabildiğine doğal davranmasını doğurur. Bu doğallıkta rol yoktur. Kişinin olduğu gibi davranmasıdır. Çocuk çikolata, oyuncak gibi küçük beklentiler dışında büyük beklenti içerisine girmez. Hata y

Temizlik Hastalığına Dikkat! *

1979 yılında orta birinci sınıf öğrencisi iken Türkçe dersimize giren bir kadın öğretmenimiz vardı. Sınıfa geldiğinde sınıfın kapı koluna dokunmaz, dokunmak zorunda kalırsa da kapıyı, elinde sürekli bulundurduğu kağıt mendil ile açardı. Öğretmen masa ve sandalyesi temiz olduğu halde çantasından çıkardığı peçete ile kendisi tekrar temizlerdi. Bize zaten dokunmazdı. Maazallah bizden kendisine mikrop bulaşabilirdi.   Temiz değil, tertemiz bir kadındı anlayacağınız. * 2000 öncesi Güneydoğu’nun bir ilinde görev yaparken bir ramazan günü bazı erkek meslektaşlarımı evime iftara davet etmiştim. Birlikte akşam ezanının okunmasını beklerken en son davetlimiz, eşiyle birlikte davetimize icabet etti. Ben meslektaşımı diğer misafirlerin bulunduğu odaya aldım. Daha sonradan eşimin anlattığına göre davetlinin eşi içeriye girer girmez mutfağa geçmiş. Göz ucuyla mutfaktaki yemeklere, yemeklerin tabaklara servis edilişine bakmış, mutfağın temiz ve hijyen olup olmadığını bir güzel inceledikten sonr

Meslek Gruplarının Onuruyla Oynamak **

Meslekleri biz parasına, itibarına, çalışma şartlarına, riskli-risksiz, önemli-önemsiz, masa başı iş, gözde ve aranan meslekler olarak görüyor ve değerlendiriyor olsak da insanın ve diğer canlıların ihtiyaç duyduğu her meslek önemlidir. Zamanın şartlarına ve teknolojiye göre bazı meslekler, yok olup veya gözden düşse de her meslek, zamanında önemli bir görevi yerine getirmiştir. Aynı meslek grubundan o mesleği icra edenlerin iş bulma ve iş yapma konusunda zorlanmaları, o meslek grubunun önemsizliğinden değil, ihtiyacın ötesinde kişinin, aynı mesleğe yönelmesinden kaynaklanmaktadır. Bu da ihtiyaca göre meslek erbabı plânlaması yapamayışımızdan kaynaklanmaktadır. Anlatmak istediğim, ihtiyaç olan meslekler daha gözde meslekler olsa da her meslek önemli ve kutsaldır. Her mesleğin de kendine özgü çalışma şartları vardır. Bazısı mesaiye tabi, bazısı mesai harici çalışmayı gerektirir, bazısı esnek çalışma şeklinde yerine getirilir. Bazı meslekler daha dikkat isteyen meslek iken bazısının