28 Mart 2025 Cuma
Adalet Her Zaman Herkese Lazım
27 Mart 2025 Perşembe
Kişilik ve Kimliğini Başkasında Bulanlar
Attığımız Taş Ürküttüğümüz Kurbağaya Değmeli
26 Mart 2025 Çarşamba
Süfli Emellerden Ulvi Emellere
Seyirlik Bayram Şekerleri
25 Mart 2025 Salı
Algılara Teslim Olmayalım
23 Mart 2025 Pazar
Sosyal Medya Gediklileri
Bir Ülkenin Çivisi Çıkmışsa Eğer
Bu Ülke İnsanının Dramatik Hikayesi
22 Mart 2025 Cumartesi
FETÖ Ne Zaman Öğretmenimiz Oldu?
Bir Garip Ülke
İnsan Olmak Neyimize Yetmez
Güç Zehirlenmesi
Yasama, yürütme ve yargı
Toplanmış ise bir elde.
O ülkede demokrasi olmaz.
Tek kişinin iktidarı olur.
Tüm yetkiler toplanmışsa bir elde,
Yaşanır orada güç zehirlenmesi.
Karşısına çıkan bir güç olursa,
Tüm zehrini zerk eder.
Nasılsa yasama da onun, yargı da
Devreye sokar hepsini bir bir
Emellerine alet eder,
Demokrasinin vazgeçilmez kurumlarını.
Nasılsa dur diyen yok.
Ne yapıyorsun diyen yok.
Bu durumda durur mu hiç?
Elinde tüm yetkileri bulunduran.
21 Mart 2025 Cuma
Yenilgiyi Tatmak
Hep kazanmaya alışmışsa bir insan,
Bir zaman sonra yenilgiyi tadarsa,
Bu yenilgi bilinçaltına iyice yerleşir.
Bir türlü üzerinden atamaz.
Tüm makam ve mevkiler onun olsa da
Yenilgi hep aklının bir köşesinde olur.
Fırsat kollar rakibini alt etmek için
Ama öyle ama böyle hıncını alır mutlaka.
Bu uğurda her yolu mubah görür,
Cümle alem görsün, yenmek neymiş,
Yenilgiyi tattıranlara hayatı zindan eder,
Böyledir hep kazananın adaleti.
Benimsin İstanbul
Taşın toprağın altın senin,
Benimsin İstanbul.
Yar etmem başkasına,
Benimsin İstanbul.
Kem gözlerden sakınırım seni,
Benimsin İstanbul.
Biri göz dikerse sana,
Oyarım o gözü İstanbul.
Benden uzaklaşırsan İstanbul,
Başkasına yar etmem seni.
Ya benimsin ya da kara toprağın,
Aklın varsa gitme başkasına.
Benim olmazsan şayet,
İnadım inattır.
Kimseye yar etmem seni,
Ne huzur bırakırım ne de mutluluk.
Taşını da toprağını da
Ancak ben kullanırım.
Başkası kullanmaya kalkarsa
Hayatı zindan ederim onlara.
İnadım inat deme.
Benden uzaklaşma.
Bil ki kimseye yar etmem.
Çünkü tüm gücümü kullanırım.
Beni kazanırken değil,
Kaybedince göreceksin.
Acımam kimseye.
Bunu da yazın bir kenara.
Sen bize Bizans'ın emanetisin.
Bizim payitahtımızsın.
Gözüm gibi korumak isterim.
Şayet benim olursan.
Değilse tüm Bizans oyunlarını,
Bir bir devreye sokarım.
Bu uğurda şakam olmadığını,
Umarım görmüşsündür.
20 Mart 2025 Perşembe
Devletin Sistemine Güven Problemimiz
Turhan Çömez bir TV konuşmasında şunları söyledi: "Bir kadın geldi muayeneye. Daha önce ameliyat olmak için Fransa'ya gidip ameliyat olmuş. Doktoru pek beğenmediği için kontrol için Turhan Çömez'e gelmiş. Çömez kadına 'beni nereden duydun? Fransız doktora güvenmezken bana niçin güveniyorsun' diye sormuş. Kadın, 'Sana değil, devletimin sistemine güveniyorum' demiş."
Uzun süre İngiltere'de doktorluk yapan Sayın Çömez'in bu anlattığı beni çok etkiledi. Özellikle ”Devletimin sistemine güveniyorum" cümlesi.
Bu cümlenin üzerine düşünmek ve konuşmak lazım. İngiliz kadındaki devletine güven bizde de olsun isterdim.
Buradan 90'lı yıllarda usulsüz geçiş yapan ve ortaya çıkınca iptal edilen 28 fakülte diplomalarına gelmek istiyorum.
Bu diploma iptali devlette sistemin olmadığının bariz bir örneğidir. Maalesef oturmuş bir sistemimiz yok. Kişiler hata yapabilir, yanlış yola girebilir, alavere dalavere ile işini çıkarmak isteyebilir. Hak etmediği halde araya birilerini koyarak, para vererek yatay geçiş yapmak isteyebilir. Tüm bunlar devletin sistemine takılması lazım.
Devletin sistemi de oturmuş kurumlarıyla yürür. Bu usulsüz başvuru yapanlardan ziyade en eski köklü üniversitemiz böyle bir usulsüzlüğü nasıl yapar? O kadar kişinin yani bir komisyonun önünden geçiyor evraklar. Haydi diyelim ki evrakta sahtecilik yapılsa gözlerinden kaçabilir. Burada böyle bir durum da yok. Çünkü devletin denklik vermediği bir üniversiteden geçiş yapmak için müracaat var. Komisyon başvuruyu görür görmez, "Başvuru yaptığınız üniversitenin denkliği yok. Bu yüzden başvurunuz reddedilmiştir" demeliydi. Ama görünen o ki insanımızdaki kokuşmuşluk ve çürümüşlük maalesef kurumlarımıza da sirayet etmiş. Köklü üniversitemiz bu bariz yanlışı yaparsa diğer yeni üniversitelere ne diyebiliriz?
Bir diğer husus, bu tür usulsüz geçişin olduğu 35 yıl sonra ortaya çıkarılması da vahim bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzun göstergesi. Hak edilmeyen bir geçişin hatası 35 yıl sonra ortaya çıkarılmamalıydı. Bu kişiler geçiş yaptıkları fakülteyi bitirmeden pardon deyip geldikleri üniversiteye gönderilmeliydiler.
35 yıl sonra gelen adalet, gecikmiş adalet, adalet değildir sözü gereği adalet olmasa gerek.
35 yıl önce yapılan bu yanlışa zamanında dur denmediği için insanlar üzerini okumak suretiyle akademisyen olmuş. Ondan sonra da pardon deyip diploma iptaline gidiyoruz. Bu durumda lise mezunu birisi profesör unvanıyla öğrenci yetiştirmiş. Görünen o ki telafisi mümkün olmayan hata ve yanlışlar içerisindeyiz.
Başka ülkelerde bunun örneği var mı bilmiyorum ama bizim ülkede böyle şeylerin olması bana hiç garip gelmiyor. Çünkü oturmuş bir sistemimiz yok. Vatandaş tencere ise kurumlarımız da kapak mesabesinde.
Şikayet üzerine bu diplomalar iptal edildi. Şikayet olmasa yapanın yanına kâr kalacaktı. Belki de bu diplomalar buz dağının daha görünen kısmıdır. Araştırılsa ne usulsüzlüklerimiz ortaya çıkar.
Usulsüz yatay geçişe müracaat edenler bir hatalı ise bunların usulsüz başvurusuna kılıf uyduran fakülte yönetimi iki suçludur ve bunun affı yoktur. Ceza verilecekse, bir bedel ödetilecekse bu usulsüz geçişe imza koyanlar cezalandırılmalı bence.
Mevzuatı bilmiyorum ama diploma iptalinden ziyade başka müeyyide uygulanabilirdi. Çünkü adı geçen yani usulsüz geçiş yapanlar geldikleri bölümü okumuşlar. Okuyan, sınıf geçen ve diploma almaya hak kazananların diplomalarının iptali yoluna gidilmemeliydi. Ha bu kişiler hiç okumadan sahte diploma alırlar, o zaman iptale kimse bir şey diyemez. Çünkü bu şekil iptal telafisi mümkün olmayan yaralar açar. Bu durumda akademik unvanıyla binlerce mezun veren akademisyenin okuttuğu öğrencilerin aldığı bu ders de su götürür.
Velhasılıkelam bu ülkenin adam olması, düzelmesi, telafisi mümkün olmayan hatalar yapmaması, devletin ve kurumlarının güven veren oturmuş bir sistemine sahip olmasından geçer. Öyle ya bizim İngiliz kadından neyimiz eksik. Niye biz de göğsümüzü gere gere "Devletimin sistemine güveniyorum" noktasına gelmeyelim.
19 Mart 2025 Çarşamba
Entrika Bizim İşimiz
Orta Asya'dan gelip Anadolu'nun kapılarına dayanmışız. Gemileri yakıp gelmişiz oradan. Çünkü susuzluk başa belaydı.
Burası bize yurt olur demişiz.
Yalnız onca medeniyete beşiklik eden bu toprakların sahibi vardı: Bizans.
Bir deprem ülkesi olsa da susuzluktan kırılmaktan iyiydi.
Bunun için Bizans'la savaşmamız gerekirdi. Üflesen giderdi zaten. Çünkü adı üzerinde entrika ve oyunları boldu Bizans'ın.
Asker doğan bir millete Bizans dayanır mıydı? Çekip aldık Anadolu topraklarını Bizans'ın elinden.
Yurt edindik Anadolu topraklarını. Adeta hazır mirasa konduk.
Her şey iyi, hoştu. Yalnız üzerine konduğumuz bu toprakların oyunları vardı. Aman neyse ne dedik. Bizans'ı aldık, oyunlarını almayız, olur biter dedik.
1071'den beri bu toprakların sahibi de hakimi de biziz.
Yalnız olup bitenleri gördükçe endişe yersiz değilmiş. Meğerse farkına varmadan Bizans'ın toprakları ile birlikte her türlü entrika ve oyunlarını da almışız. Kısaca Bizans gitmiş ama oyunları bize tevarüs etmiş.
O zamandan beri bu topraklarda hiç entrika ve ayak oyunları bitmedi.
Birbirimizi yiyoruz durmadan.
Birbirimize had bildiriyoruz.
Mağdur oluyoruz. Sonra bir bakmışsın mağrur olmuşuz.
İncinmişiz ama incitmeyi öğrenmişiz.
Başkasına değil, birbirimize oynadığımız ayak oyunları ile 1071'den beri yıkılmadık, dimdik ayaktayız.
Bizans oyunlarını oynaya oynaya her birimiz bu konuda çok tecrübe edindik.
Bu tecrübeyi uygulamaya koymak için gücü ele geçirmek yeterliydi.
Güç bize geçmişse kim tutardı bizi.
Ayak oyunlarına dair tüm hünerlerimizi bir bir devreye sokuyoruz.
Maşa kullanmayı da iyi biliyoruz.
Kurumları harekete geçiriyoruz.
Algılar oluşturuyoruz.
Belden aşağı vuruyoruz.
Rakibi çökertmek için her şeyi mubah görüyoruz.
Sonuç aldıkça peşi sıra öldürücü yumruğu hazırlıyoruz.
Kısaca bu ayak oyunları bu Bizans oyunları bu belden aşağı vurmalar bizde varken kim bizimle başa çıkabilir?
Düşünüyorum da iyi ki Bizans'tan sadece topraklarını almamışız. Bizans'ın oyununu da almışız. Değilse yol yordam bilmez, rakiplerimize nasıl had bildirebilirdik?
Ey Bizans! Belki devlet olarak kalmadın. Tarihteki yerini aldın. Ama gözün arkada kalmasın. Bıraktığın oyun ve entrikalar bizim elimizde aynen devam ediyor. Çok da geliştirdik kendimizi. Bil ki boynuz kulağı geçti. Bugün gelip baksan, bizi görsen, emanetime bizden iyi sahip çıkmışsınız, sizi tebrik ederim derdin.
Sağ olasın, var olasın Bizans. Biz bu topraklarda oldukça, emanetiniz emanetimizdir. Oyunların oyunumuz, entrikaların entrikamızdır. Gözün arkada kalmasın.
Ha unutmadan söyleyeyim. Sizin adınıza baktı ki bu işi çok iyi yapıyoruz. Bana ihtiyaç yok deyip şeytan da terk etti bizi. Zira biz bize yeteriz, biz bizi yok ederiz. Şeytanın da gözü arkada kalmasın.
18 Mart 2025 Salı
Tanıdık Senaryo
Bir tek su uyur, düşman uyumaz bilirdim. Görüyorum ki bir de devlet uyumuyor. Her şeyi arşivliyormuş. Sanırsın ki devlet uyudu. Değilmiş meğer. Sadece zamanı varmış bazı şeyleri arşivlerden çıkarmak için. Uyur taklidi yapıyormuş.
Tüm olup bitenlerden anlıyorum ki devlet bizden çok merhametli. Kişinin diplomasını kurumlar eliyle iptal ettirirken üniversite diplomasıyla yetiniyor. Bir de bu iptali çok önceden yapıyor ki mağdur olanlar ya da kendini mağdur sayanlar tedbirini alsın. Süresi içinde herkese açık olan üniversiteyi okusun diye.
Ya bir de ilk, orta veya lise diplomasını iptal etse, bu durumda insanımız ne yapardı? Ana, baba olduktan sonra bir de ilkokul çocuklarının arasında okumak vardı. Yani uzun iş.
Tüm bu olup bitenlerden edindiğim tecrübe şudur ki:
Devlete ve devlet ricaline meydan okumayacaksın.
Kimsenin özellikle etkili ve yetkili kişilerin suyunu bulandırmayacaksın.
Aşık atacaksan, kiminle aşık atacağını iyi bileceksin.
Kimsenin tavuğuna kış demeyeceksin.
Uslu çocuk olacaksın.
Söz dinleyeceksin.
Gözünü yukarılara dikmeyeceksin.
Yerini ve haddini iyi bileceksin.
Üniversite okurken kazandığın üniversiteye razı olacaksın. Yatay geçişle başka üniversiteye geçmeye kalkmayacaksın.
Etim ne budum ne diyeceksin.
Dağdan gelip bayırdakini kovmaya kalkmayacaksın.
Herkesin okuduğu şiiri okumaya kalkmayacaksın.
Böyle yapmayıp da bir yerlere çomak sokmaya kalkarsan, bil ki devletin o şefkatli tokadı karşısında muhtar bile olamayacak duruma düşersin.
Düşünce de bir süre yanında kimseyi bulamazsın.
Sonra mağdur sayılıp önün açılırmış, tüm makamlar önüne serilirmiş. Bu kadarını bilmem.
Yalnız bilmen gereken bir şey var. Hazırlanan senaryonun dışına çıkmayacaksın. Sabredeceksin. Ben bu senaryoyu bir yerden hatırlıyorum diyeceksin. Çünkü bu tür senaryoların sonu hep mutlu biter.
Yeter ki sabretmesini bilesin.
Sana biçilen senaryoya razı gelmezsen, bir kaşık suda boğarlar. Bu durumda seni ben bile kurtaramam.
Ben de Yatay Geçiş Yapmıştım
Dostlar!
Bir düşüncedir aldı beni.
Moralim bozuk.
Benim moralim bozuk olmasın da kimin morali bozuk olsun.
Derdin ne derseniz?
Şu diploma iptali iyi olmadı. Zira bu iptal şu ya da bu şekilde beni de ilgilendiriyor. Çünkü 1988 yılında ben de Erciyes Üniversitesinden Selçuk Üniversitesine yatay geçişle gelmiştim.
Devlet 90 yıllarındaki yatay geçişleri didik didik incelediğine göre öyle zannediyorum, 90 öncesi diplomaları da inceleyecek.
Acaba bu incelemede benim yatay geçişte de bir usulsüzlük tespit edilebilir mi?
Eğer öyle olursa bilin ki yandım demektir. Çünkü 91 yılında aldığım ve 34 yıldır kullandığım diplomam çöpe gidecek demektir.
Diyelim ki eğitim ve öğretimin düze çıkması ve eğitimin şahlanması için bu tür yanlışlıklardan kurtulmamız gerekiyor. Bunun için değer diyelim.
Yalnız diplomam iptal edilince görevimi yapamayacağım. Buna da şeriatın kestiği parmak acımaz diyelim.
Ya benden, bu diplomadan yediğim ekmeğim parası yasal faizi ile birlikte istenirse işte o zaman ben ne yapacağım? Kendimi satsam ödeyemem devlete olan borcumu.
Devlete borçlu da gitmek istemiyorum.
Çocuklarımın hepsi bir araya gelse onlar da bu borcu ödeyemez.
Büyük ihtimalle çocuklarım reddi mirasa başvururlar. Yani borcumu üstlenmezler.
Bu şekil diplomasız ve borçlu ölürsem, eş dost bunun devlete borcu vardı. Bunun cenaze namazı kılınmaz derse bilin ki cenazem ortada kalır.
Bir de yıllar yılı sahte diploma ile öğretmenlik yapmış diye ardımdan konuşacaklar.
Ya bir de devlet "Bunun okuttuğu ve verdiği notları da iptal edeceğim” derse, okuttuğum öğrenciler de mağdur olacak.
Çocuklarım sahte diplomalı bir babanın evladı oldukları için milletin yüzüne bakamayacak. Hele bir de başkalarının babası gibi miras bırakacağı yerde bizim babamız bize borç bıraktı derlerse mezarda da rahat yatamam.
Gördüğünüz gibi durum bildiğiniz gibi değil. Çok vahim çok. Çünkü bunun zararı sadece beni değil, herkesi etkileyecek.