Midem bayram ederdi her 24 Kasımda,
Çünkü hep bir yemek daveti alırdım o
gün.
Önce ne gerek vardı? Zahmet ettiniz
derdim.
Ardından tıka basa yer, bir güzel
stoklardım.
Öyle yerdim ki “midem yeter artık”
dedikçe,
Karnım, “daha stoklanacak yer var”
derdi.
Ben ise bir yediğime, bir de kalana
bakar,
Rabbim, “Ne olur, midemi büyüt” derdim.
Yediğim, beni biraz rahatsız etse de
Gözüm yiyemediklerimde kalırdı.
Çünkü diğer günleri de düşünmeliydim.
Zira kolay mı bir 364 gün daha beklemek.
Böyle günlerde karnım davul gibi
şişerdi.
Neredeyse ayaklarımı göremez olurdum.
Ama olsun. Zira ayaklara düşman bakardı.
Ben ayağa değil, mideme bakmalıydım.
Zaman zaman bu öğretmenler gününü niçin
Miladiye göre kutlarız?
Hicri takvime göre kutlasak olmaz mı
derim.
Hiç olmazsa bir sonraki öğretmenler
gününü bir 11 gün önce kutlar,
Midem böylece erkenden bayram eder
derdim.
Dengesiz beslenmeden dolayı göbek iyice
çıkınca,
Ayaklarıma bakanlar göbeğime bakar
olunca,
Dedim ki şu göbeği eriteyim,
Bir sonraki günümde daha fazla
stoklayayım.
İşin ucunca daha fazla yemek yemek
olunca,
Yürümeye sarıldım dört elle.
Nasılsa ayaklarım çekecekti ceremesini,
Dağ, bayır demedim, uzun –ince yürüdüm.
Ayaklarıma kara sular indikçe,
Nefes nefese kaldıkça,
Kendi kendime yeter dedikçe,
İçimden bir ses 24 Kasımı hatırlatırım
dedi.
Yürüdükçe yürüdüm, abarttıkça abarttım.
Sonunda göbeği erittim ve bir deri, bir
kemik kaldım.
Zira midem boş, göbeğim stoklarını
eritti.
Gördüğünüz gibi bir 24 Kasıma hazırım.
Dersim 16.30’da başlayacak olmasına
rağmen
Olur ya bir telefon, bir davet alırım
dedim.
Sabah erkenden kalktım.
Urbalarımı giydim.
Ama şu saat oldu,
Ne arayan var ne de soran,
Beklediğim yemek daveti gelmedi bir
türlü.
Neymiş de salgın varmış.
Salgın var diye aç mı duruyorsunuz?
Yemeden-içmeden ne yapıyorsunuz?
Bilin ki salgın beni götürmezse,
Açlık alıp götürecek beni.
Diyelim ki salgın var,
Beni korumak istiyorsunuz.
İyi de! Bugün ben daş kökü mü yiyeceğim.
Sonra bu kadar hazırlığı niye yaptım
ben?
Tamam, salgın var,
Lokantalarda servis yok.
Bunu bahane etmeyin.
Evlere servis yapıyorlar.
Bu alternatifi düşünün,
Öncesinde benden adresimi isteyin.
Ardından lokantacınıza bir alo deyin.
Ne olur! Bu garibi bugün, gününde
sevindirin.
Şayet bunu yapmaz iseniz,
Umduğum dağlara karlar yağar ise,
Bağrıma taş bastırır,
Yemen fukarası gibi beklerim umutla.
Daha olmadı. Ne umdum ne buldum derim.
Kendi ikramımı kendime yaparım.
Giyerim eşofmanlarımı ve spor
ayakkabımı,
Veririm kendimi yeniden yollara.
Zaten tok karna yürünmez,
Yürürken aç be aç olunmalı.
Zaten kim ölmüş acından?
Bu da benim kendime bir ödülüm olur.
Kaldı 800 km'yi bitirmeye 8 km,
Gider yürür gelirim onu da
Bugünkü ödülüm de bu olur.
Dönüşte tuz, ekmek yerim.
İnanmam, şaka yapıyorsun derseniz,
Derim ki hiç şaka yapar tarafım var mı?
Bilin ki hiç olmadığım kadar ciddiyim.
Zira aç ayı oynamaz ve aç köpek fırın
deler.
Derseniz ki bu yazdığın nesir mi yoksa
nazım mı?
Yüce der ki ne nesre benzer ne de nazma.
O zaman niye yazdın denirse,
Derim ki aç karna ne yazdığımı biliyor
muyum ben?