Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cemaatler ve Tarikatlar Siyasetin Neresinde?

İnsanı Allah'a kul olmayı, onu insanı kamil olarak yetiştirmeyi, yüce dinimiz İslam'ı yaymayı, ona hizmet etmeyi, Allah'ın rızasını kazanmayı, kâl ehli olmaktan ziyade hâl ehli olmayı, Yunus'un deyimiyle Döğene elsiz, sövene dilsiz" olmayı hedefleyen, ahlakı ön planda tutmayı, müntesiplerini günahtan uzak tutmayı, züht hayatı yaşamayı merkezine alması gereken tarikat ve cemaatler, siyasetin neresindeler diye bir soru sorsam herhalde ittifakla tam göbeğindeler cevabı alırım.  Cemaat ve tarikatlar yeri geldiği zaman biz siyasetten uzağız, tüm siyasi partilere eşit mesafedeyiz deseler de bu yapıların üst tabakası siyasilerle iç içeler. Bu durum hem bu yapıların hem de siyasilerin işine geliyor. Niçin mi? Çünkü her siyasi parti her seçimde bu toplulukları yanına çekmek, oylarını almak ister. Bunun için bu yapıların kapısını çalar. Daha doğrusu cemaat ve tarikatta sözü geçen kişileri ziyaret eder. Şeyhten destek sözü alan siyasinin keyfine diyeceği olmaz. Çünkü şey

Bu Maçın En Büyük Mağlubu Ezeli Rakibimdir ***

—Efendim! Aylardır hazırlandığınız, uğruna bloklar oluşturduğunuz ve mutlaka kazanacağız dediğiniz maç biteli iki gün oldu ve açıklama için basının karşısına siz bugün çıktınız. Halbuki seyirci sizden maç bitimi sonucu değerlendirmenizi bekledi. Takımınız umduğunuz performansı gösteremedi. Sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz? —Bu maçın en büyük mağlubu en büyük rakibimdir. Yedi gol birden yedi. —Efendim! Ben seni sordum, rakibini değil. Siz de üç gol yediniz. —İyi de ben üç, o yedi puan birden geriledi. —Beyefendi! Siz şampiyonluğa oynamadınız mı? Rakibiniz puan düşürdü, istediği puanı alamadı. Ama darbe alsa da yine şampiyon oldu. Sonuçta yine şampiyon ve bu şampiyonluğunu 17 yıldır da hiç düşürmedi. Ama siz ben kendimi, babam kendini, dedem kendini bildi bileli hep ikincisiniz. Üstelik bu ülkenin en eski kulübüsünüz. Taraftarınızı hep yüzüstü bırakmaya hakkınız var mı? —Maç bir defa adil değildi, hakem taraf tuttu, seyircinin ekseriyeti onu tuttu, ekranlar hep onu gösterdi,

AK Parti Oylarını Nasıl Artırır?

Kurulduğu 2002 yılından beri her seçimde oyunu artıran, zaman zaman toplumun iki kişiden birinin oyunu alan, 07 Haziran ve 24 Haziran’da olduğu gibi bazen oyunu düşüren, oyunu düşürmesine rağmen Mecliste çoğunluk sandalyeye sahip olan AK Parti, bu ülkede şu ya da bu şekilde söz sahibi olmaya devam edecek görünüyor. Çünkü toplumun değerleriyle barışık ve bu ülke için çok şeyi yapan AK Parti, son 17 yılda yapılan seçimlerden aldığı sonuçlar da bunu gösteriyor. Son 24 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin oyunu yedi puan düşürmesini Genel Başkan mesajı aldık şeklinde açıkladı. Partisinin oy düşüklüğünün nedenlerini Genel Merkez, il ve ilçe teşkilatlarından bir rapor istedi. Anlaşılan AK Parti, kendisinden yüzde yedi oranında kaçan seçmenin niçin kaçtığını araştıracak ve başarısızlığı masaya yatıracak. Başarısızlığın göbeğindeki teşkilatlardan gelecek rapor ne derece objektif bir rapor olur? Bu da tartışılır. Dışarıdan partiyi gözlemleyen biri olarak AK Parti oylarında niçin düşüş va

Konumuz CHP

Türkiye'nin kurucu ve en eski köklü partisi CHP, her seçime ölümüne asılır. Sonuç hep başarısızlıkla sonuçlanır. Çünkü aldığı sonuç partililerini memnun etmez. Bundan dolayı her seçim sonucundan sonra olağanüstü kongre sesleri yükselir. İmzalar toplanır, kongreye gidilir. Delege ya eskiye, ya da yeniyle yoluna devam kararı verilir. Amaç, yeni yönetimin partilerini iktidara taşımasıdır. Görünen o ki partinin mevcut tüm yöneticileri değiştirilse yerine yenileri getirilse partinin iktidar olması ufukta görünmüyor. Her seçimde beklentilerinin altında bir oy alan ve seçmenini üzen bu parti, “Niçin başarılı olamıyoruz” sorusuna cevap arayacakları yerde her seçimin ardından “Seçimde şaibe var, biz bu seçimi meşru görmüyoruz, seçimde hile var, oylar çalındı, oylar çöplüklerde bulundu, YSK haksızlık yaptı, taraf güttü…” şeklinde mazeretlerin arkasına sığınma yoluna gidiyor. Seçimi kazanma özelliği olmasa da yıllardır kaybede kaybede seçim sonuçlarına kılıf bulmada çok tecrübeli. Yıl

Seçimin Kazançlı Çıkanı

Baştan söyleyeyim, 24 Haziran seçimlerinin en kazançlı çıkanı ana muhalefetin genel başkanıdır. Neden mi? Kaç kongredir parti kongresinde delegelerin gönlünde taht kuran genel başkan bir istikrar abidesi. Bu seçimde de ana muhalefetin görevini kimseye bırakmadı. Tarih onu, tüm seçimlerde ikinci parti çıkmasına rağmen partisinin başında tartışmasız genel başkan ve ana muhalefetin lideri olarak anacak. Kendisine her kongrede aday olan en büyük rakibini cumhurbaşkanı adayı göstererek onu Meclis dışında bıraktı. Yine kendisi cumhurbaşkanı adayı olmayarak Bahçeli ile birlikte Mecliste grubu olan diğer parti liderlerini Meclis dışına itti.  Sayın genel başkanın her alanda kazanması sanırım mütevazılığından olsa gerek. Cumhurbaşkanlığına aday olmadı. Bunun yerine küçük olsun benim olsun dercesine parti genel başkanı ve milletvekili olmayı tercih etti.  Seçimden sonra partisinin üç puan kaybını görmezden gelerek "Seçimin en büyük kaybedeni AK Parti. Çünkü yedi puan birden kay

Seçimin Kazanan ve Kaybedenleri

Seçimin kazanan ve kaybedenlerine nereden baktığınız önemli. Bardağın dolu tarafından bakarsan başarılı, boş tarafından bakarsan başarısızsın. Ben ikisine birlikte bakacağım. Böylece seçim sonuçlarını değerlendirmek için MKYK ve MYK'sını toplayan ve tek başına mesajı aldık diyen siyasi partilere de katkım olmuş olur. Aslında seçime giren siyasi partiler partilerinin genel merkezlerinde durum değerlendirmesi yapacağına sokağa çıkıp vatandaşa biz başarılı mıydık diye sorsalar daha doğru ve objektif bir değerlendirme almış olurlar. Özellikle parti meclisini toplayarak durum tespiti yapmaya kalkanların veya il teşkilatlarından rapor isteyenlerin derdi sadece başarısızlıklarına kılıf aramaktan ibaret olur. Seninle beraber başarısız olmuş bu insanlar doğru tespit yapmaz. Çünkü bizde özeleştiri kültürü yoktur. Hatalarıyla yüzleşmez, üzerini örterler. Şimdi gelelim seçime giren partilere... En fazla oy alması sebebiyle AK Parti başarılıdır. 550 milletvekilinin olduğu Mecliste 317

Evli Evine, Köylü Köyüne Artık! *

Aylardır oturup kalktık, yemedik içmedik, seçim konuştuk. Ne olur dedik birbirimize. Zaman zaman gerdik gerildik, kırıp döktük birbirimizi. İçimiz dışımız seçim oldu dense yeridir. Nihayet bu pazar içimizi sandığa döktük. Kazananlar-kaybedenler, sevinenler-üzülenler belli oldu. Bundan sonra bir müddet “Nasıl kazandık, niçin kaybettik” şeklinde seçim sonuçları değerlendirilir. Bu durum seyrettiğimiz bir maçın ardından değerlendirmede bulunmamıza çok benziyor. Umarım seçim analizleri uzun sürmez. Değerlendirmeler bir an evvel biter ve herkes işine kendini verir. Çünkü her seçim işimize yoğunlaşmamızın önüne geçiyor. Çabuk bitirmeliyiz. Zira sekiz ay sonra bir başka sandık daha konacak önümüze. Sekiz ayı uzun bir süre olarak görmeyelim. Çünkü bizim ülkemizde seçimin sathı mailine aylar öncesinden girilir. Demokrasiyle yönetiliyor ve demokrasiyi benimsemişseniz seçimler olacak elbette. Fakat her seçimi biz hayat-memat meselesi olarak görüyor ve kendimizi her seçime ölümüne kaptır

Seçmen Devam Dedi ***

Aylardır kim kazanır, kim kaybeder diye tartıştığımız erken genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri pazar akşamı cevabını buldu. 16 yılın ardından bu iş bu defa tamam diyen muhalefetin sevinci, iştahı ve hevesi kursaklarında kaldı. Birkaç tane muhalefet partisinin bir araya gelerek oluşturdukları sinerji, Mecliste çoğunluğu yakalamak ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini önce ikinci tura taşımak, ardından kazanmak vardı. Vatandaş, muhalefetin oyununa gelmedi, bu pazar hakemliğini yaptı ve bu işi ilk turda çözdü. Bir günün bile çok önemli olduğu siyasette ülkeye iki hafta kazandırmış oldu. "Tamam" korosuna inat "devam" dedi. Cumhur İttifakı Erdoğan’ı yeni sistemin ilk cumhurbaşkanı yaptı. Delegesinden bir türlü geçer not alamayan İnce, “Siz beni parti genel başkanlığına layık görmediniz ama bakın halk size rağmen bana partinin de ötesinde bir oy verdi” dedi delegelerine. İyi Parti’nin seçime katılmasıyla MHP artık bitmiştir diyenlere seçmen, “Siz öyle sanın, öyle el ovuş

Kaybettikleri Her Seçimde Şaibe Var *

Bugün 24 Haziran 2018. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri yapılmakta. Hava almak için bahçeye indiğimde geçen seçimlerde sandığımda görevli olan bir partinin üyesini gördüm. Selam verdim, hatırladınız mı beni, geçen seçimde birlikte görev yapmıştık dedim. Bildim dedi. Görev var mı bu seçimde dedim. Evet dedi. Kolay gelsin dedim ayrıldım. Geçen seçim birlikte görev yaptığımızı hayal-meyal hatırlayan yaşlı teyze ile ikinci defa tekrar karşılaştık. Yanıma yaklaştı. Ağzının içinden bir şeyler geveledi. Anlamadım. Tekrar sordum. Yine geveledi. Anladığım kadarıyla bana "Geçen seçimde bizim mühürlediğimiz oy pusulasını götürüp yerine mühürsüz oy pusulası getirmiştin, ne yaptım onları..." dedi. Ne pusulasından bahsediyorsun dedim. Söylediğini tekrarladı yeniden. Şaşırdım. Hanımefendi! Mühürlü oy pusulası dışarıya çıkarılır da yerine mühürsüzü getirilir mi? Bunun bolluğu nerede dedim. Hafızamı yokladım. Biraz da zorladım. Sonunda geçen seçimde yaptığım tasarrufu h

Sapasağlam Bu Evi Niye Yıkıyorsun Be Adam!

—Kardeş, ne yapıyorsun, kendinde misin sen? —Yıkacağım bu evi. —Sapasağlam evin neyini yıkacaksın? —Sağlam olmaya sağlam, sıkıldım biraz, eskidi, yıprandı. 16 yıldır bana hizmet etti bu ev, yeter gayri. —Hizmetinden memnun kalmadın mı? —Memnun olmaz olur muyum? Rahat ve müreffehti. Sayesinde en mutlu günlerimi yaşadım. Minnet borçluyum doğrusunu söylemek gerekirse...Ama sıkıldım. —Sıkıldım diye koca ev yıkılır mı? Yıkma yerine eksikliklerini tamamlasan...Macera bu seninki... —Kafaya koydum, yıkacağım. —Yıkmak kolaydır. Ama yapmak en zoru. —Hele bir yıkayım. —Haydi yıktın...kazancın ne olacak. —Gerisini düşünmedim. —Haydi yıktın diyelim. —Yenisini yapacağım. —İyi de yenisini yapmak için elinde ne imkânın ve malzemen var mı? —Var biraz! —Neyin var? —Bende hepsi yok. Doğrusunu istersen 4-5 kişi bir araya geldik, birlikte yıkıp yenisini yapmaya karar verdik. —Niye tek başına yapmıyorsun? —Tek başına gücüm yetmez; etim ne, budum ne? —Mevcut evin tek el tarafından yapılmı

Bereketli Karpuz

—Bu aldığın karpuzun rengi güzel görünüyor. —Kan kırmızısı maşallah! —Tadı bir işe yaramıyor ama. —Deme ya! —Bu sefer iyi seçememişsin. —Seçerken tın tın ötmüştü. Tam benim istediğim karpuz demiştim. Demek ki tın tın ötmesi ben sana sofrada gösteririm demekmiş. Ama vardır bunda da bir hayır. —Neresi hayır bunun? —Bereket demektir. Aynı zamanda tasarruf demektir. —Nasıl yani? —Tadı yokmuş diye alıp atamayacağımıza göre -çünkü nimettir- akşam-sabah soframıza konacak, tadımlık olarak bir dilim yiyenin iştahı ve yeme zevki kaçacak ve yavaşça çatalı sofraya koyacak. Bu durum günlerce böyle devam edecek. Bu demektir ki bu karpuz bitmeden yeni karpuz almak için markete gidilmeyecek ve para cepte kalacak. Bu karpuz aynı zamanda sofrayı kurmanda senin için de bir kolaylık olacak. —Ne kolaylığı? —Tabağa kestiğin karpuz bitmeyince kalanı dolaba koyup diğer yemekte yeniden çıkarıp sofraya koyacaksın. Yani yeni karpuz dilimleme yoluna gitmeyeceksin. Daha başka faydaları da var. —Ne gi

Seçim Sonuçlarından Uzak Bir Yazı *

Bu yazıyı okuduğunuz zaman aylardır ne olur diye hepimizin beklediği seçim sonuçları çoktan açıklanmış, sizin gibi ben de dün akşamdan kesin olmayan geçici sonuçları öğrenmiş olacağım. Sonuçlardan haberi olmayan sadece benim bu yazı olacak. Yazımın gazetede yayınlanması için mecburen seçimden önce kaleme alınıp gönderildi.  Günümüz teknoloji ve iletişiminin bir sonucu olarak yazılıp kaleme dökülen ve yayımlanan her yazı güncelliğini kaybediyor. Çünkü sürekli gündem değişiyor, yeni gündemin ortaya çıkmasıyla ele aldığımız gündem de güncelliğini kaybetmiş oluyor. Başka şeylerimizi kaybetmeyelim de güncelliğini kaybeden tek şey varsın gündem olsun, bizim yazı olsun. Seçimin dün yapılmış olduğunu, bugün kazanan ve kaybedenlerin belli olduğunu farz ederek seçim sonuçları hakkında genel bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Öncelikle seçimin tüm sonuçlarıyla ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Kazananları tebrik eder, kaybedenlere de geçmiş olsun diyorum. Sonucun b

24 Haziran Seçim Öncesi Piyasalar

Nasrettin Hoca, iki kızını gurbete gelin etmiş. Zaman şimdiki gibi değil, kolay kolay gidip gelme olmaz, iletişim ise olsa olsa mektupla olur o zamanlarda. Hanımı, “Hoca! Şu kızlarıma git, bir ziyaretlerini yap, ne yerler ne içerler bir bak gel” demiş. Hanımı diyecek de hoca gitmeyecek öyle mi? Bırakın hocayı hangi koca yapmaz hanımının dediğini. Zira emir demiri keser ne de olsa. Hoca çıkar yola. Önce büyük kızının yanına varır. Hoşbeşten sonra Hoca, “Kızım! Ne yer ne içersiniz, ekonomik durumunuz nasıl” der. Kızı, “Sorma babacığım. Yüz dönüm ekin ektik. Geçimimizin iyi olması ve mahsulün bol olması rahmete bağlı. Şimdi karı-koca durmadan gece gündüz yağmur bekliyoruz. Şayet bu süreçte yağmur yağmazsa anamız ağlar” cevabı verir. “Kızım, Allah yardımcınız olsun, inşallah yağmur yağar, size bol kazançlar” diyerek öbür kızının yanına gitmek için yola çıkar hoca. Hal-hatırdan sonra hoca bu kızına da ne yiyip ne içtiklerini, geçimlerini nasıl sağladıklarını sorar. Kızı, “Babacığ

Gelin düğünlere bu sefer patates ve soğan götürelim...

Ramazan dolayısıyla ara verilen düğünler bayram sonrası yeniden başlıyor. Düğün demek külfet, maliyet demektir. Aynı zamanda hediye demektir. Büyük-küçük, az veya çok demeden mutlaka bir hediye götürülür. Bu düğün sezonunda düğünlere hediye olarak ne götürelim? Altının yanına varılmaz biliyorsunuz. Gümüşse para etmiyor. En iyisi para vermek. Çünkü düğün sahibinin maliyetlerine biraz da olsa katkı olur. Ama yok bizde düğünde hediye demek kap kacak demektir. Ben küçük mutfak eşyası götüreceğim: Ya stokumda vardır, bana daha önceden gelen, ya da züccaciyeciden satın alacağım denirse o zaman kap kacağın özellikle borcamın içine biraz patates ya da soğan koyup vermek en güzeli gibi sanki. Çünkü bu iki ürünü şimdi aynı anda paraya çevirebilir düğün sahibi. Paraya çevirmese de düğün sahibi, damat ve gelin belli bir süre patates-soğan alma derdinden kurtulmuş olur. Zira şu sıralar bu muhteşem ikilinin yanına varılacak gibi değil. Altından daha değerli dense yeridir. Alın size benden b

Cevabı Belli ya da Laf Olsun diye Sorular Sormak

Aramızda kadın yok, kız yok. İki kişi erkek erkeğe oturuyoruz. Daha doğrusu uzun oturuyorum. Yanımdaki ev sahibiyle ara ara laflıyorum. Televizyonda Arjantin-Hırvatistan maçı var. Ara ara gözümüz de televizyonda. Derken zil çaldı. Sohbetimize bir tanıdık daha dahil oldu. Hafif toparlanıp hoş geldin dedim. Ondan sonra cevabı belli sorular sordu peşi sıra. — Ne uzanın bu saatte? (Saat dediği akşam 21.00 suları. Sonra uzanmanın belli bir saati mi var? Neyse. Kocaman evin boşluklarını bıraktı. Ayağımı uzattığım yere oturdu. Sanki ev kalabalık gibi toplu bir şekilde oturdum. Sağ olsun, öteye de gitmedi.) Spikerin sesinin yükselmesiyle birlikte gözüm ara ara maça kaydı. — Ne yapan, maça mı bakan? (Maça baktığımı biliyor, buna rağmen yüzüme bakıp cevap beklemesi yok mu? Ölür müsün, öldürür müsün? Hı deyip başımı salladım. Cevabı alınca gülmeye başladı, hem de gevrek gevrek. Ara ara cep telefonuma gelen mesajlara bakıyorum. Mermi gibi geliyor bugünlerde. Malum seçim var pazar günü. Vat

Vekil Dediğin Böyle S.çmalı!

Seçim sathı mailine girildikten sonra siyasi partiler veya adaylar hakkında çıkan video, ses kaydı ve haberlere pek itibar etmem. Çünkü algı amaçlı olduğuna inanırım. Fakat bugün whatsappıma bir milletvekiline ait olduğu söylenen bir telefon konuşması düştü. Bu şekil gönderileri çoğu zaman açıp da seyredip dinlemem. Nedense bugün açasım geldi. Açtığıma açacağıma pişman oldum. 1,5 dakikalık konuşma yenilir yutulur cinsten değildi. Ağza alınmayacak hakaret ve küfür doluydu konuşma. Dinlerken utandım. Buyurun beraber okuyalım: (eğer okuyabilirseniz) —Beşiktaş mı? —Evet efendim buyrun! —Yav benim korumayı bıraktırmayan sen misin? ---Tamam efendim, şey onay geldi. ---Senin ağzına s.çacağım ulan! Ulan it… ---Benimle alakası yok sayın vekilim. ---Senin ağzına s.çacağım, it oğlu it. Lan sen kimsin lan bana böyle pislik yapıyorsun. ---Sayın vekilim! Ben sizi çok seviyorum efendim. Yapmayın bana böyle… ---Senin ağzına s.çarım ben. Eşşek oğlu eşek. Seni var ya yarın seni bütün