Ana içeriğe atla

Dil insanı vezir de yapar, rezil de

Bana hangi dil daha iyi dense iletişim dili derim. Zira Allah'ın insana bahşettiği en büyük nimettir. İnsanı vezir de yapar rezil de.

Günümüzde yanlış anlamaların, dargınlıkların, kavgaların temelinde iletişim sorunu var. İnsan, Allah'ın verdiği bu nimeti yerli yerinde, ön yargısız bir şekilde kullandığı takdirde inanın çözülemeyecek sorunumuz kalmaz. Hani bizde hayvanlar koklaşa koklaşa insanlar konuşa konuşa anlaşır denir ya. Benim de demek istediğim budur zaten.

İletişim dilinin önemini yanlış anlamalarda daha iyi anlarız. İnsan iyi niyetli bile olsa ifade ettiği yanlış anlaşılırsa yine sorun ortaya çıkar. Bu yüzden bin düşünüp bir konuşmada fayda var. Çıktı mı ağızdan bir söz, geriye dönüşü yoktur. Tıpkı bir ok gibidir.

Bazı insanlara ne kadar fasih, ne kadar açık, ne kadar anlaşılır konuşsan da pek fayda etmez. Çünkü bazılarının kulakları iletişim diline kapalıdır. Sanki duvara konuşursun, aynen sana geri gelir. Bu tiplere ağzınla kuş tutsan meramını anlatamazsın.

Bazıları da iyi niyetli olmasına rağmen iletişim dilini iyi kullanamadığı için her konuştuğunda çuvallar. Yaptığı da anlaşılmaz. Hazırında etrafındaki insanları soğutur. Çünkü halden anlamaz. Arslandan kaçar gibi kaçar insanlardan. Kaçak güreşmeyi sever.

Bazıları da iletişim dilini iyi bildiği halde belki de kibrinden insanlardan uzak durur, tepeden bakar onlara. Kendisini dev aynasında görür. Değer vermez insanlara. İnsanların da bir duygusu olduğunu hesaba katmaz. Tek doğrusu kafasındaki doğrudur. Kendisi mesafe koyduğundan dolayı uzak duranları kazanmak için çaba sarf etmez. Çünkü burnundan kıl aldırmaz. Bulunduğu makama sağlanır kalırlar. Makam sahibi olmayanlara karşı yan gözle bakar, acaba makamımda gözü var mı diye. İnsanları üzdüğünün farkına bile varamaz böyleleri. Çünkü duyguları anlayamayacak kadar yabancılaşmıştır kendi meslektaşlarına. Biraz değer verirsem benden bir şey isteyebilir, ya da şımarır vehmiyle kendisine rakip gördüklerinden uzaklaştıkça uzaklaşır. Özellikle yöneticilik yapanların vazgeçemeyeceği tek kural iletişim dilidir. Bu dili kullanamayanlar, kullanmak istemeyenler gün geçtikçe yalnızlaşırlar. Bir müddet sonra yalnızlara oynarlar. Etrafındaki yağdanlıklar dolayısıyla yalnızlaştığının pek farkına varamaz. Farkına vardığı zaman da iş işten geçmiş olur artık. Çünkü incittiği insanların yeniden gönlüne giremez, tamir edemez. İletişim dilini kullananlar aynı zamanda halden de anlamalıdır. Halden anlamayan insanların, iletişim dilinde de başarılı ve verimli olması mümkün değildir. Bunun için makam sahibi olmaktan ziyade arif olması gerek. Arif olunca ona zaten tarife gerek yoktur. Çünkü yol bilir, yordam bilir.

Makam sahibi olmaktan ziyade gönüllerin sahibi olmak, gönüllerin sultanı olabilmektir asıl olan. Çünkü makamlar gelip geçicidir. Makam sahipleri aynı zamanda aile babasıdır. Bir camiayı temsil eder. At, sahibine göre kişner. Meslektaşlarına tepeden bakan, selamı esirgeyen, görünce hal hatır sormadan uzaklaşan insanların kafasında kendince oluşturduğu korku ve vehimler olsa gerek. Sağlıklı bir iletişim için mutlaka bu hastalıktan kurtulması gerekir. 24/11/2016



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde