Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Dini etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şehit Fethi Sekin MTAL'den Örnek Bir Sosyal Sorumluluk Projesi

Muhittin Güzelkılınç Anadolu Lisesinin ek binasında Hadimi Ticaret Meslek Lisesi olarak 2011-2012 öğretim yılında öğretime başlamış. 2019-2020 öğretim yılından itibaren Meram ilçesi Alakova mahallesinde yapılan yeni binaya taşınmış. Yeni binayla birlikte okulun adı da değişmiş. Okula, İzmir Adliyesinde menfur cinayete kurban giderek şehit olan polis memuru Fethi Sekin'in adı verilmiştir. Okulun adı Konya Şehit Fethi Sekin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olmuştur. Şehir merkezine 13 km mesafedeki okula, çiçeği burnunda okul dense yeridir. Okulda 23 derslik ve 8 atölye bulunmaktadır. 29 öğretmen, 5 idareci, 1 teknisyen görev yapmaktadır. 513 öğrencinin okuduğu okulda üç ayrı statüde öğrenci eğitim ve öğretim yapmaktadır. Bunlar: Bilişim teknolojileri, muhasebe ve finansman ve gıda teknolojileri bölümlerinde normal eğitim yapan öğrenciler. Kuyumcu, takı imalatı, vitrin kuyumculuğu, satış elemanlığı, bilgisayar teknik servisi, muhasebe, şekerleme, emlak komisyonculuğu gibi dal

Meğerse Sübyan Mektepleri Kapanmamış!

31 Mart mahalli seçimlerinin ardından seçmenin iradesiyle bazı belediyeler el değiştirdi. Bunlardan bir tanesi de Bursa Büyükşehir Belediyesi. Seçimin ardından Bursa Belediyesine yönelik bir iddia sosyal medyada yer aldı. Dakika bir, gol bir türünden, tepki çeken bir icraata imza atmıştı Belediye bu iddia ile.  Belediyenin bu tasarrufu sosyal medyada paylaşıldı durdu. Paylaşanlar arasında mürekkep yalamış kimseler çoğunlukta idi. Yani cahil, cühela kesimden değildi.  Okudum bu paylaşımı. Ama içime sinmedi bu haber.  Güya Belediye halk eğitim sübyan kurslarını kapatıp öğreticilerinin de işine son vermişti. Verdiğiniz dersi görün şeklinde yorum da yazılmıştı bu habere.  Birkaç tanesine, halk eğitimler belediyeye değil, milli eğitime bağlı. Açılıp kapanmasına MEM karar verir. Belediye karışamaz. Denetimini bile MEM yapar. Haber asparagas olmalı yorumunu yazdım. Bazıları bu yorumum üzerine paylaşımını sildi. Bazıları hiç oralı olmadı. Paylaşımını da silmedi.  Gariplik şurada

Din ve İnançlara Dair Sorular

İnanç sahipleri, inançlar sorgulanamaz, iman şüphe götürmez dese de günümüz gençliği ve insanı sorguluyor. Bunlara din sorgulanamaz deyip kestirip atmak ne derece doğru? Dilimizin döndüğünce ikna gibi bir sorumluluğun olduğunu düşünüyorum. Bunu yaparken kimseyi dışlamadan ve kızmadan yapmak gerek. Yazımın bundan sonraki kısmında gençliğin ve insanımızın kafasındaki sorulara yer vereceğim: Din ve inanç sorgulanamaz diyorlar. İyi de ikna etme gibi bir yükümlülük yok mu? İbrahim peygambere gösterilen ikna ikramı başkasından niçin esirgenir? İbrahim’e denmiş mi din ve inanç sorgulanamaz diye. Yine yeni nesil, nasıl oldum, seni leylekler getirdi demekle ikna olmuyor. Sorulacak sorulara mantıklı izah verme gibi bir yükümlülüğümüz var. Doğru-yanlış, tüm müktesebat sanal aleme yükleniyor. Bu, faydalı mı, zararlı mı olur? Bir akademisyenin matbaa Hristiyanlığı, İnternet de İslam'ı bitirecek iddiası ne derece gerçekleşebilir? Ateistler sanal alemde cirit atıyor. İlginç sorular soru

Sorunlara Kulak Tıkayanlara Gelsin

Kasabanın birinde, kilisede pazar ayini sırasında kilisenin içinde olduğu kasabayı su basar. Sular kiliseye doğru ilerlemeye başlar. Herkes panik içinde koşuştururken papazın yerinde durduğunu gören insanlar papaza gelmesini söylerler. Papaz onu Tanrı'nın koruyacağını söyler. O anda sular yükselmeye başlar. Sular kiliseye girer. Rahip canını kurtarmak için 2. kata çıkar. Bir yandan da papaza kaçmasını söylerler. Papaz inadını devam ettirir. Sular 2.kata çıktığında, pencerenin önünden bir kayık geçer. İçinde halktan bazı kişiler vardır. Papaza gelmesini söylerler ama papaz yine inadını sürdürür ve ‘Tanrı beni korur’ der. Sular çatıya çıktığında yine bir kayık geçer ve yine halktan bazıları kayığın içindedir papaza gelmesini söylerler ama papaz, 'Tanrı beni korur’ demeye devam eder. Sular çatıyı da aşınca papaz çatıdaki direğe tutunur. Bu sefer tepeden bir helikopter geçer. İçinde yine halktan bazı kişiler vardır. Papaza, gelmesini söylerler. Papaz yine &#

Senden İyisi de Yok, Senden Kötüsü de

Bu konuyu yazmadan önce bahsedeceğim zümre ve kişilerle ilgili bir toptancılığımın olmadığını, hepsinin içinde istisnalarının olabileceğini, bunları tenzih ettiğimi baştan söyleyeyim. Şimdi geleyim sadede.  Her ihtiyaç sahibi olmasa da ihtiyaç sahiplerinin içinde öyleleri vardır ki kendisini görüp gözettiğin, zekât ve sadakanı kendisine verdiğin müddetçe seni yere göğe sığdıramaz. Seni hayırla yad eder ve senden iyisi yoktur. Ne zaman ki görüp gözetmeyi bırakırsan, buğzetmeye başlar. Adeta senden kötüsü olmaz. Bazılarının partisini desteklersen senden iyisi yok. Desteğini çekersen senden kötüsü yok. Bu adam dün niye destek verirdi de bugün niye desteğini çekti diye hiç sorgulamazlar. Çünkü onlar için parti tutmak, bir partiyi desteklemek takım tutmak gibidir. Takım kötü olduğunda nasıl ki destek çekilmezse parti tutmada da durum aynıdır. Gerçi bu tipler takım tutar gibi parti tuttuklarını da kabul etmezler. Çünkü onlar için parti davadır. Hadi deyince dava terk edilir mi değil

Gençlik Yol Ayrımında

Gençlik hiç olmadığı kadar dine mesafeli.  Kimi deist kimi ateist kimi agnostik olduğunu açıklıyor. Bunların sayıları az değil.  Kimi baskı görür, dışlanırım düşüncesiyle küfrünü izhar edemiyor. Bu durumda olanlar da oldukça fazla.  Kimi tepkisini göstermiyor. Alabildiğine sessiz. Kimi tembelliğinden ladini bir hayat yaşıyor. Kimi de Müslümanlığı tekeline alan bazı siyasi, cemaat ve kanaat önderlerinin bazı tasarruflarını örnek vererek "Bunlar Müslümansa ben değilim", "Ben bunların dininden değilim" diyor.  Dindar, mütedeyyin ailelerin bile çocuklarını din, diyanet bilsin diye bir çabası yok. Hatta alabildiğine cemaatlerden uzak tutuyor. Kısaca din, gençliğin çoğu için pek bir şey ifade etmiyor. Bu görüntü gittikçe de artacağa benziyor. Bu durumda biz ne yapıyoruz? Gençliğin derdi nedir? Dinden niye uzaklaşıyor? Gençliği dinde tutabilmek için neler yapabiliriz? Gençliğin dinden uzaklaşmasında bizim payımız nedir? Hatamız varsa bunlar nelerdir diyor

Sübyan Kursları da Varmış!

Bursa'da halk eğitim sübyan kursları varmış. Bu kurslar kapatılmış, Kur'an öğreticilerinin işine de son verilmiş. Bir ders verelim diyenler verdiğimiz dersi görün türünden bugünlerde paylaşımların ardı arkası kesilmiyor. Bu paylaşımın aslı astarı var mı diye düşünmeden edemedim. Çünkü paylaşım yapanlar öyle böyle değil, okumuş kelli felli insanlar. Öyle her gördüklerimi paylaşmazlar diye düşünüyorum. Hele algı oluşturmak istemezler. Çünkü her algıda zan, iftira, töhmet ve çamur atma vardır. O yüzden böyle paylaşım yapmazlar. Yalnız bu paylaşımda bir gariplik var. Bildiğim kadarıyla; 1.Sübyan kursları diye bir okul ve kurs türü yok. Selçuklu ve Osmanlılarda küçük çocukların okuduğu sıbyan mektepleri vardı. 5-6 yaş çocukları okurdu. Eğitim süresi de dört yıl idi. Bu okul türü Tanzimat'a kadar sürdü. Yerine idadi adı verilen zorunlu ilkokul kondu. Yani bu tür okul, mektep ve kurs türü tarihte kaldı. 3. Bir diğer husus, Osmanlıdaki 5-6 yaş grubunun okuduğu okullara sü

Camileri Niçin Kur'an Kurslarıyla Birleştirmiyoruz Yazıma Gelen Tepkiler (2)

Bu yazımda da “Camileri Niçin Kur’an Kurslarıyla Birleştirmiyoruz” başlıklı yazıma gelen okuyucu yorumlarına ve verdiğim cevaba yer vermeye devam ediyorum. Bir başka okurun yazıma getirdiği eleştirisi: “Bir sorun var doğru. Ama sorunun çözümü noktasında yapılan tespitler öznellik içeriyor.  Camilerimiz, pandemiden sonra ciddi anlamda cemaat sıkıntısı çekiyor. Evvela camilerin doldurulması noktasında neler yapılabilir bunun tespiti yapılmalı. Saniyen, her imam hatiplik yapabilen kuran öğretecek, din öğretimi noktasında öğretmenlik yapacak dersek, pedagojik açıdan hata ederiz. Bu işin sabrı ve yetkinliği ayrı bir uzmanlık istiyor. Nice meslek dersi öğretmeninin vaaz vermekten uzak durması, hutbe irat etmekten hatta namaz kıldırmaktan çekinmesi gibi diyeyim siz anlayın. Bir de bir imam nasıl olur da bayanlara, 4-6 yaş gibi ayrı bir alan olan çocuklara kuran öğretebilsin? Camiiler ve Kuran kursları farklı görevleri olan ayrı ayrı yapılardır. Aynı kurum içinde olmuş olmaları

Camileri Niçin Kur'an Kurslarıyla Birleştirmiyoruz Yazıma Gelen Tepkiler (1)

“Camileri Niçin Kur’an Kursları ile Birleştirmiyoruz” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıyla, cemaat yönünden garip kalmış camileri yine öğrenci eksikliği çeken kursları aynı çatı altında birleştirmeyi, ayrı ayrı bina, ayrı ayrı görevli atama, cami ve kursların ısınmasında tasarruf edilmesini kastetmiştim. Bu yazımı bir arkadaş sosyal medyasında paylaşmış. Yazının üzerine de kendi yorumunu eklemiş. Bu yazımda bu yazıma gösterilen tepkilerin bir kısmına ve verdiğim cevaplara yer vereceğim. “ Ramazan   abim, çuvaldızı kendimize batırarak ülkemizdeki israfın sebeplerinden birini çok güzel tarif etmiş ve buna karşı nasıl bir önlem alınacağını da açıklamış. Lütfen, "Sadece camilerimiz ve Kur'ân kurslarımız mı israfa sebep oluyor? İsrafa sebep olan başka şeyler yok mu?" diyerek karşı çıkmayın. Siz de kendinize göre tespit ettiğiniz başka israf kanallarını yazın. Mesela konserlere harcanan devletin paralarını, muhtarlara ödenen asgarî ücret ve sigorta giderlerini,

Küçük Dünyalarında Başkasına Yer Olmayan Dünyalılar

İticilikte üstlerine yoktur. Ezik insan psikolojisinden kurtulabilmiş değiller.  Çağı okuma sorunları var ama bundan haberleri yok.  Alemin doğrusu kabul ederler kendilerini.  Pek azı hariç çoğunun elleri cebine gitmez.  Okumazlar. Tüm okudukları lise ve fakülte kitaplarından ibaret. Bir de bağlı oldukları cemaatten öğrendikleri. Buralardan aldıklarının üzerine bir gram koymadan emekli oluncaya kadar satarlar.  Yıllardır itilip kakılıp güç olduktan sonra güçten aldıkları destekle pek pervasızlar. Güçten beslenirler. Gücün ellerinin altından kayıp gitmesinden pek korkarlar.  Araştırma ve incelemeleri yoktur. Yine de her şeyi bilirim havasındalar. Her konuda söz söylerler.  Aşırı partizandırlar. Aynı zamanda troldürler. Tüm konuştukları ve paylaşımları partizanlık üzerine. Bir partiyi desteklerler. Diğer partileri özellikle kendi partilerine rakip olabilecek partileri durmadan eleştirirler. Kendi partilerini ve liderini eleştireni hain, nankör, satılmış ve FETÖ'cü

Ayakları Uyuşturan Uzun Dualar

Ayağa kalktığım zaman sendeledim. Bir an dengemi sağlayamadım. Ne oluyor derken ayaklarımın karıncalandığını anladım. Bir iki adım atıp durdum. Dururken de dengeyi sağlamakta zorlandım. Ayaklarımın uyuşukluğu ayakkabılarımı alıp dışarı çıkıncaya kadar sürdü.  Böylesi uyuşukluk yer sofrasında yemek yediğim zaman olurdu. Normal şartlarda ve kendi ev ahalisinin olduğu zamanlarda ayağım karıncalanmaz. Çünkü canı tez biriyim. Sindire sindire yemem. Hızlıca yemeğimi yer, kalkarım. Ayağımın karıncalanması yemek çeşidinin bol ve başka misafirlerin olduğu yer sofrasında uzun süre durduğum zaman olur.  Demek ki bayram namazı ve hutbesinin ardından yapılan dua epey uzun sürmüş olmalı ki ayaklarım karıncalanmış.  Dualarımız ayakları uyuşturacak şekilde niçin uzar oldu? Eskiden dualarımız Arapça idi. İmam dua eder. Anlamını bilmeden hep beraber amin derdik. Bazıları Allah Türkçe bilmiyor mu, duayı niye Türkçe yapmıyoruz derdi ama bu isteğe pek kulak verilmezdi.  Son yıllarda Türkçe du

Ne Yaman Çelişki!

İyi günler beyefendi! İyi günler! Şu falan firmayla ilgili mücadelen dillere destan. Her platformda bu konuyu gündeme getiriyorsun. Maşallah gözünü budaktan esirgemiyorsun. Olmadı. Kamuoyu oluşturmak için miting yapıyorsun. Garip ve gurebanın hamisisin.  Herkes seninle gurur duyuyor.  Ben öyleyim. Her zaman mazlumun yanında oldum.  Destekçilerin de arkanda. Hepsi o firmanın ürünlerini protesto ediyor. Evine almıyor. Alanları da eleştiriyor. O firmanın ürünlerine sayfalarında boy boy yer vererek boykot paylaşımı yapıyorlar. Senin samimiyetin, onların desteği bir araya gelse o firmayı boğar. Yalnız o firma ve ürünleri hala dimdik ayakta. Bunu neye bağlıyorsun?  Bana daha fazla destek verirlerse o firma bu boykota daha fazla dayanamaz. Mutlaka pes eder.  Anladım. Yalnız bir durum var.  Neymiş o?  Bir taraftan miting, bir taraftan boykot, bir taraftan o firmaya ait yenilir, yutulur cinsten olmaktan söylemler. Öbür taraftan o firmayla ticarete devam ettiğin, en azından dev

Orucun Gidişine Sevinenler ve Üzülenler

Bir aylık orucun ardından ramazana elvedaya hazırlanıyoruz. Ramazan bittiği için üzülenler ve sevinenler birlikte yaşayıp gidiyoruz. Sevinenler oh be dünya varmış. İstediğim zaman yiyip içeceğim. Özgürlük gibisi yokmuş der mi der. Demese de içinden geçirir. Çünkü ibadet demek zordur. Oruç ise daha bir zordur.  Üzülenler ise daha dün gibiydi ramazanın geldiği. Hiç de zorlanmadık. Ne de hızlı geçti ramazan. Keşke biraz daha olsaydı da tutsaydık der mi der. Ama içinden ne geçirir bilinmez. Sevinenlere gelelim. Ben de o sevinenlerden biriyim. Bilelim ki bu sevinç fazla uzun sürmeyecek. Nasıl ki bir ay biter mi dediğimiz oruç bitti ise oruç tuttuğumuz her gün önümüzdeki yılın orucuna bir adım daha yaklaştırıyor bizi. Öyle ya sayılı günler çabuk biter. Hele kameri takvime göre orucun 354 gün sonra yani bildiğimiz 365 günden 11 gün erken gelmesi yok mu? Bu hesap, oruç kendisine zor gelenlerin sevincini kursağında bırakır. Üzülenlere gelince, be hey kardeşim. Niye üzülüyorsun ki.

Suçlama Hastalığımız

1."Yarın bir gün eşinin, kızının, bacının başörtüsüne dokunurlarsa onlara dönüp işte bu emeklinin gücü dersiniz".  2."Ay başında 10 bin lira pazar paranızı almayı unutmayın. Malum, kendisi pek unutkan. Siz de çok açsınız". 3."Ders verenler daha ilk günden dersini almaya başladılar. Mahşerde verecekleri hesabı da şimdiden düşünmeye başlasınlar".  4."Ne garip bir ülke olduk. Bir yılda 50 bin konut yapan bir ustayla, iki yılda bir heykel bile yapamayan bir çırağı yarıştırıyoruz".  5."ÇOK GARİP BİR ÜLKE OLDUK, BİR YILDA 70 BİN KONUT YAPANLAR DEĞİL, EŞEK HEYKELİNİ İKİ YILDA YAPANLAR RAĞBET GÖRÜYOR".  Yukarıdaki alıntılar sosyal medyada paylaşım yapan partili trollere ait. Troller gözü dönmüş ve aklı selim düşünemeyen kişilerdir. Onların görevi, adı üzerinde trollük yapmak. Bir partiyi övmek, başka partiyi kötülemektir vazifeleri. Bunu da meccanen, gönül rızasıyla yapıyorlar. Tek yaptıkları, bir el tarafından servis edilen basmaka

Trollerin Dünyasından İnciler

Yandaki resim, 31 Mart 2024 seçimlerinin ardından, bir trolün profilinde yer verdiği bir paylaşım. Gördüğümüz hayvanlar inek ve öküz karışımı bir hayvan sürüsü. Trol resmi paylaşmakla kalmamış. Resmin üzerine de "Ekrem, metrobüs gönder. Seni seçtik işte" yorumunu yazmış. Güya kendi istediği partiye oy vermeyen seçmeni öküz ya da inek sürüsüne benzetmiş.  Üzerine yorum yapılmış bu yorumu görünce tüylerim diken diken oldu. Susup kaldım. Yalnız şaşırmadım. Çünkü ne paylaşımlar gördüm bugüne kadar. Hepsini göre göre alıştım iyice.  Kimdir bu paylaşımı yapan? Bu paylaşımı yapan kişi mektep, medrese görmemiş, fakülte bitirmemiş, dini tedrisat yapmamış biri olsa tahammülsüz bir deli zırvası der, geçip gidersin ve ciddiye almazsın.  Trolün bu yorumu, bir zamanlar laik-seküler zihniyete oy vermeyen seçmene, bir kısım gazeteci yazar çizer ve kendini aydın sanan toplumdan kopuk kişilerin hakaretine ne de çok benziyor. Kendi istediği zihniyete oy vermeyen seçmene "Yobaz, c