Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sinan Canan, Diamond Tema ve Biz

Sinan Canan ile Diamond Tema’nın konuk olduğu Deniz Uras’ın sorular sorduğu “Tanrı/Felsefe Tartışması” başlıklı videoyu izleme imkanı buldum. Bu programdaki konuklardan Sinan Canan’ı fırsat buldukça izlerim. Dopdolu, birikimli, muhatabına değer veren, katıldığı ve kendisinin sunduğu programlara değer katan, değer gören, düşüncelerini çok güzel bir üslupla açıklayan inançlı ve Müslüman olduğunu da gizlemeyen biri. En aykırı kişilerle kavga etmeden, sesini yükseltmeden kendini ve fikirlerini bir sohbet havası içerisinde açıklıyor. Boş konuşmuyor, demagoji yapmıyor, şunu alt edeyim demiyor. Kısaca ne yaptığını biliyor Sinan Canan. Kendisini her dinlediğimde ufkum açılıyor, kendinden yeni şeyler öğreniyorum. Geç de olsa iyi ki böyle birini tanıdım. İyi ki inancını kaybetmeden her platformda kendini ifade eden böyle entelektüel birikime sahip, bilim insanımız var. Allah sayılarını artırsın diyorum. Programın diğer konuğu Diamond Tema’yı ilk defa gördüm. Fikirlerini yeni öğrendim. Prog

İsrail Neden Çok Acımasız?

Başlığı, "Yahudiler Neden Çok Acımasız" şeklinde de anlayabiliriz. Yalnız bunu tercih etmedim. Çünkü Yahudilik bir dini, bir milleti temsil etmekte. İsrail ise sınırları belli bir Yahudi devletidir. İsrail'in yaptığı da tüm Yahudileri bağlamaz. Çünkü İsrail'in yaptıklarını onaylanmayan Yahudiler de var. Kısaca bir ırk ve dinî hedef almadan İsrail üzerinde duracağım. İsrail niçin acımasız?  Niçin orantısız güç kullanıyor?  Niçin çoluk çocuk demeden öldürüyor? Dünyanın tepkisine rağmen niçin geri çekilmiyor?  Niçin durmadan öldürmüyor?  Niçin sadece öldürmeyi iyi biliyor? Niçin bu kadar gaddar? On emirde "Öldürmeyeceksin" denmesine rağmen arzımevud uğruna bu gözü dönmüşlük niye? Filistinlilere uyguladığı bu soykırım niçin?  Kısaca İsrail dendi mi acımasızlık, kan, gözyaşı, kin, intikam, katliam, terör, cinayet vb. durumlar gözümün önüne geliyor. Adeta kandan besleniyor.  İsrail'in bu durumda olmasını geçmişinde aramak lazım. Nasıl k

Asırlık Çınar

Asırlık Çınar Türkiye Cumhuriyetinin dini yoktur sloganıyla büyüdüm. Dini yok demek dinsiz demekti. Bir devletin dini olmaz mıydı? Dinsiz devlet olur muydu? Hele yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede dinsizlik... Olacak şey değildi. Miting ve yürüyüşlerde "Dinsiz devlet yıkılacak elbet" diyenlere eşlik ettim. Yıkınca ne olacaktı. Ona da çaremiz vardı: "İslami devlet kurulacaktı elbet". Böyle bir düzen kurulunca devlet İslami bir devlet olacak. Devletin düzeninde İslami yasalar hakim olacak. Hakça paylaşım olacaktı. O yüzden küçüklüğümde katıldığım her miting ve yürüyüşte sloganla da olsa bu dinsiz devleti hem yıktım hem kurdum. Bu işi miting sonrası özel sohbetlerde de dillendirdim. Bu dinsiz devleti çok defa önce yıktım sonra kurdum. Bu tür sohbetler de çok tatlı olurdu. Gecenin ne zaman geçtiğini bilemezdim. Bu dinsiz ve genç Cumhuriyeti yıkamadım. Halbuki ne kadar da içten atmıştım sloganları.  Gel zaman git zaman benden 40 yaş büyük Cumhuriyet büy

Siyasal İslamcılık Bir Proje Olabilir mi? (4)

Sonuç olarak İslam dünyasında İslam'ı hakim kılmak isteyen veya referansı İslam olan, silaha başvuran ve silaha başvurmayan İslamcı örgütler, marjinal kalmış İslamcı siyasi partiler, dinden beslenerek veya dini kullanarak koalisyon veya tek başına iktidar olan dini partiler hep olmuş ve olmaya devam etmektedir. Yukarıda verdiğim örneklere, sonuçları itibariyle bakarsak, çok iyi bir imaj vermedikleri, İslam'ı hakim kılmaktan ziyade yaptıkları veya yapamadıklarıyla insanlara İslam'ı sevdirmekten ziyade nefret ettirdiklerini söylemek mümkün. Gittikleri veya oldukları yerde ne kendileri huzur bulabilmiş ne de toplumlarına huzur verebilmişlerdir. Uzun soluklu olamamışlar. Parlayıp sönmüşlerdir. Uzun soluklu söz sahibi olanlar da dinin ve dinî değerlerin içini boşaltmışlardır. Dünyaya örnek olamadıkları gibi İslam'ın öcü görünmesine bilerek veya bilmeyerek katkı sunmuşlardır.  Hasılı İslamcılık sürecine sonuç odaklı bakarsak, hangi memlekette olursa olsun, ister yetkili v

Siyasal İslamcılık Bir Proje Olabilir mi? (3)

Erbakan liderliğindeki partilerin çizgisi değişmese de birbirinin devamı niteliğinde açılıp kapanan partilerin sloganları farklı idi. Mesela 80 öncesi MNP ve MSP'de İslami söylemler daha baskın idi. Aklımda kaldığı kadarıyla "İslam gelecek, zulüm bitecek", "İslami hareket engellenemez", "İran, Pakistan, Afganistan... Sıra sende Müslüman", "Hak geldi, batıl zail oldu", "Mücahit Erbakan" gibi sloganlar parti mitinglerinde atılan sloganlardan bazıları idi.  80 sonrası mitinglerde bu tür sloganlar atılmasa da milli ve manevi değerler, imam hatip okulları, Kur'an kursları, başörtüsü üzerinden siyaset yapıldı.  Partileşmeyen örgütler de Türkiye'de uzun süre gündem oldu. Mesela şimdilerde FETÖ olarak bilinen Gülen hareketi, İslamcı bir söylem kullanmasa da 70'li yıllardan itibaren devlet içine sızarak devlet içinde devlet oldu. Bir ABD projesi olduğu 15 Temmuz darbesiyle kendini gösterdi. Bu da bu ülkeye pahalıya patladı.

Siyasal İslamcılık Bir Proje Olabilir mi? (2)

1970'li yıllardan sonra İslamcılık İslam ülkelerinde yükselen bir değer oldu. Örgütler çıktı, referansı İslam olan siyasi partiler kuruldu. Kimi iktidar olup muktedir olamadı kimi iktidar da oldu, muktedir de kimi marjinal bir örgüt kaldı kimi de yok olup gitti. Örneklerden gidelim. Sovyet işgaline karşı Afgan mücahitler, 80'li yıllarda Ruslara karşı mücadele edip Rusları yendikten sonra koalisyon da olsa devlet kurdular. ABD desteğiyle Rusları ülkelerinden çıkardılar ama bir devlet olamadılar. İç savaş hiç eksik olmadı. Birbirleriyle didiştiler. Ardından Taliban, ABD ve ABD'nin ardından ülkeyi yöneten Taliban’a ülke emanet. Referansı da İslam. Ülkeden kaçan kaçana.  Pakistan, İslami esaslara göre bir devlet olacağım diye Hindistan'dan ayrıldı. Ne derece İslami kurallar ülkede hakim, halk ne derece memnun bilinmez. Yalnız içinden Bangladeş adıyla bir devlet doğdu.  İran, 1979'da Ayetullah Humeyni önderliğinde devrim yaparak İran İslam Cumhuriyetini kurdu. Bu cumhuri

Siyasal İslamcılık Bir Proje Olabilir mi? (1)

İslam ansiklopedisinin İslamcılık maddesinde İslamcılık; "XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde ortaya çıkan dinî-siyasî ideoloji ." "XIX. yüzyılın ikinci yarısında özellikle II. Abdülhamid döneminde Müslümanlar arasında birlik sağlayarak sömürgeciliğe karşı koymayı amaçlayan siyaset için kullanılan tabir."  "Farklı unsurları Osmanlı kimliğinde birleştirmeyi amaçlayan siyasî düşünce." şeklinde tanımlanmış.  Bu tanımlardan, İslamcılığı 2.Abdülhamit dönemine kadar götürebiliriz. O günün İslamcılığıyla, bünyesinde çok ulusu barındıran Osmanlının, İttihadı İslam adı altında Müslüman birliğini sağlayarak sömürgeciliğe karşı koymayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Bunu da başaramamıştır. İslamcılığın öncüleri arasında Mevdudi, Seyyit Kutup, Hasan el Benna, Muhammed Abduh, Reşit Rıza, Cemalettin Afgani vb. kişileri saymak mümkün.  Çıkış noktası Müslüman birliği olsa da İslamcılık dendiği zaman devlet yönetiminin İslami hükümlere göre olması gerektiğini savunan görü

Hamas Kime Hizmet Ediyor?

İsrail-Filistin arasında bir savaş yok.  Bir devletin; köşeye sıkıştırılmış, yıllardır yokluğa terk edilmiş, ablukaya alınmış bir milletin yok edilmesi olayı var. Çoluk çocuk, kadın, ihtiyar demeden tüm sivillerin üzerine günlerdir bomba yağdırılıyor. Hastane, kilise, camiler bombalanıyor.  Dile kolay, 19 günde 350 km karelik Gazze’ye 12 bin ton bomba yağdırılmış. Kullanımı yasak fosfor bombası kullanıldığı söyleniyor. Bu orantısız saldırılar karşısında dünya sessiz,  İslam dünyası hem sessiz hem çaresiz,  Hep aciz hep silik siyaset izleyen Araplar bildiğiniz gibi. Batı ise her zamanki çifte standardını oynuyor. Rusya-Ukrayna savaşı gündemden düştüğü için Rusya hiç olmadığı kadar memnun. ABD'yi söylemeye gerek yok. İsrail'e arkandayım. Destekse destek diyerek yangına körükle gidiyor. Dünya her zamanki sessizliğine bürünüp ABD de sonsuz destek verince, İsrail de Gazze'yi yok etmek, taş üstünde taş bırakmamak, bu sefer bu işi kökten çözmek için elind

Öldürmeyi Emreden Din Olur mu?

Tarihte yurt edindikleri memleketleri iki defa baskına uğramış, memleketlerinde taş üstünde taş bırakılmamış, yurtlarından sürülmüş, memleket memleket dolaşmış, kolay kolay hiçbir ülke kabul etmemiş, hep horlanmış, itilmiş, kakılmış bir millet.  Bu millet azınlık psikolojisi içerisinde birbirlerine kenetlenmiş, ölüm kalım savaşı vermiş, gittikleri ülkelerde bilim ve ticaretle uğraşmış. Hem buluş hem de üretim yönünden kendilerini ispatlamış.  Farklı ülkelerde yaşamalarına rağmen lobicilik faaliyetlerine de önem vermişler. Bir zaman sonra bulundukları ülkelerde etkin konuma gelmişler. Para onlarda, şöhret onlarda, güç onlarda. Bunlara rağmen aleyhlerine karar almak mümkün değil. Bir elleri yağda, bir elleri balda, her ülkenin etkili ve yetkili kişileri iken inandıkları dine göre kendilerine vadedilmiş toprakların verildiğini, orada bir devlet kurmaları gerektiğini hiç akıllarından çıkarmadılar. Osmanlı'nın tarih sahnesinden silinmesiyle birlikte bunlara gün doğdu. Önce İng

Arapların Bizi Arkadan Vurması

Ülkem insanının söz, eylem ve huyları zaman zaman değişse de değişmeyen bir yönü var. Dünya bir araya gelse de bu huyundan vazgeçmez. Bu da kutuplaşma hastalığı. Bu konuda aynı kazana atılsak kaynamayız. Mesela yılan hikayesine dönen güncel Filistin meselesine bakalım. Ne zaman Filistin, dünya ve ülke gündemine gelse, Ülkem insanından tarihsel ve dinsel inciler dökülüverir: “Bunların ataları Birinci Dünya Savaşında bizi arkadan vurdu. Biz ne diye onlara yardım edelim”. “Filistin Ermenistan-Azerbaycan savaşında Ermenistan’ın yanında yer aldı”. “Filistinliler bizim din kardeşimiz. Onların derdi ile dertlenmeliyiz.” gibi. Gelelim bu sözleri analize. Arapların bizi arkadan vurduğu doğru değildir. Çünkü tüm Araplar arkadan vurmamıştır. Şerif Hüseyin öncülüğünde bir kısım Araplar bizi arkadan vurdu demek daha doğru olur. Osmanlıya ayaklanmasının karşılığını da Ürdün diye bir devlet icat edilerek İngilizler tarafından Şerif Hüseyin ailesine hediye edilmiştir. Farz edelim ki tüm Ar

İsrail'i Durdurmanın Yolu

Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre dünyada toplam 208 ülke yer almakta. Devletlerin yüzde seksen üçü İsrail’i resmen tanımaktadır. Filistinlilere uyguladığı terör dolayısıyla dünyada İsrail’in yanında yer alan devlet sayısı bir elin parmağını geçmez. Uyguladığı terörde, İsrail’e kayıtsız şartsız en büyük desteği veren ABD’dir. Diğer destek veren ülkelerin pek bir ağırlığı yok. Geçmişte olduğu gibi bugün yaptığı kıyımlardan dolayı BM’de İsrail’i kınayan bir karar oylansa, dünya devletleri kahir ekseriyetle Israil’i kınayan tasarıyı kabul eder. Bugüne kadar İsrail’in aleyhine olan her BM kararı beş daimi üyeden ABD tarafından veto edilerek kararların uygulanması engellemiştir. Devletlerin yanında dünya haklarının ekseriyeti de İsrail’in kıyımına tepkilidir. Bunu da başta ABD olmak üzere Avrupa dahil dünyanın her bir devletinde İsrail’i telin eden miting ve yürüyüşlerden anlayabiliriz. Gel gör ki dünya devletleri ve haklarının kahir ekseriyeti İsrail’in karşısında olmasına

Oyun İçinde Oyun

Dünya iki kutbun elinde bir figüran. Bunlar ABD ile Rusya. Bu iki ülke kah gerilimi yükseltiyor kah düşürüyor. İsterlerse savaş başlatıyorlar isterlerse savaşı bitiriyorlar.  Bu iki ezeli rakip hiç karşı karşıya gelmiyor. Çoğu zaman rekabetlerini vekalet savaşları ile ülke sınırları dışında yapıyorlar. Savaş kendi ülkelerine yaklaşmaz. Kendi insanları ölmez. Ölen başkası, savaş yapılan yer başka yerler. İki kutuplu dünyanın iki baş aktörü gizli veya aleni bir araya geliyor. Dünyayı aralarında pay ediyor. Şuralar senin, buralar benim diyorlar. Arada sorun yaşadıkları yerler yok mu? Olmaz olur mu? İşte bu sorun olan yerleri de masaya yatırıyorlar. Sorun olmayan yerleri de sorun olarak ortaya koyuyarlar. Buralarla ilgili anlaşma, sen falan yere gir, ben görmezden geleyim. Ben de şuraya gireyim, sen de orayı görme şeklinde olur. Gerekirse sınırları belli bir ülkeyi kardeş payı olarak ikiye pay ederler. Kısaca menfaatleri ne ise onu yapıyorlar. Bir ülke bölünecekse, bunu da yapıyorl

Bir Ülkeyi Satmanın Yolu

Yazımın önyargısız bir şekilde okunması, bir tarafa çekilmemesi en büyük dileğim. Kimseyi töhmet altına alan, itham eden bir yazı değil. Geldiğimiz noktaya bakarak sonuçları itibariyle bir okumadır bu yazı. Yorumumdur. Bu yorumda isabet de ederim, etmeyebilirim de. Bu kısa açıklamanın ardından başlığa dair kanaatlerimi ifade edeyim.  Bir ülkeyi satışa çıkarmanın ve o ülkeyi satmanın yolu; O ülkenin cari açığına bilerek veya bilmeyerek tedbir almamak, bu sorunu çözecek radikal kararlar almamak, ayağını yorganına göre uzatmamak, O ülkenin kötü günler için ayrılmış parasını bir şekilde iç etmek veya başka alanlarda kullanmak, Bir ülkenin döviz rezervini artırma yerine sıfırlamak, sonra eksiye düşürmek,  Ülkenin parasını döviz karşısında şamar oğluna döndürmek, parayı pul etmek, dövizin yükselmesine tedbir almamak hatta söz ve eylemle yükselmesini körüklemek, kah indirerek kah yükselterek millete operasyon çekmek,  Ülkenin ekonomik krize girmesine zemin hazırlamak, krize tedb

Boykot mu Dediniz?

Bir ülkeyle ne zaman gerilim yaşasak, milli duygularımız kabarır. O ülkeye kızgınlığımız dinmez. O ülkeye ne yapabilir, onları nasıl dize getiririz düşüncesine kapılırız. Sonunda başı çekenlerin o ülkeye ait ürünleri boykot aklına gelir. O ülkenin ürün listesine sosyal medyada boy boy yer verilir. İnsanımıza bu ülkenin ürünleri şunlardır. Bu ürünleri boykot edelim. Bunları paylaşalım ki kimse almasın denir. Amaç, bu ürünleri almayarak o ülke ekonomisine zarar vermek.  Listeye bir de paylaşana bakarsın. Bu kişi bu ürünleri bir desen halinde dizayn ederek birleştiremez. Belli ki bu liste bir yerden hazırlanmış ve piyasaya sürülmüş diyorsun.  Ürünlere bakıyorsun. Ne kadar kullanmaktan vazgeçemediğimiz marka değeri olan ürün varsa, hepsi listede. Çoğu zaruri ihtiyaç ve başka da doğru dürüst emsal alternatifi yok.  Bu eylemi başlatanlar, boykot ürünlerin yanına eşdeğer ve aynı kalite ürünlere   yer verseler -varsa tabi- en azından alternatif bir çözüm üretmişler, bize de buna uyma

Ayasofya'nın İbadete Açılmasına Sevinmek veya Endişe Etmek

24 Temmuz 2020 Cuma günü Ayasofya müze statüsünden tekrar camiye döndürülmüştü. Cuma hutbesinde Ayasofya’ya yer veren bir imamın sözlerine yer vermiştim. Bu yazımda imamın sözlerine yorum yazan bir yorumunun yorumuna, bu yoruma dair verdiğim cevaba yer vermek istiyorum: “Hutbe, malumunuz Ayasofya idi. Vaaz, benim gittiğim camide kurban üzerine iken oğlanın gittiği camide Ayasofya konusunu işlemiş cami imamı. Yorumsuz bir şekilde takdirlerinize sunuyorum: "-Ayasofya’nın cami olmasına sevinmeyen Müslümanda sıkıntı vardır." "-İspanya’da Emevilerin yaptığı cami şu anda kilise olarak kullanılıyor. Bir ülke himayesi altında olan şeyleri istediği gibi kullanır." "-Ayasofya’nın cami olmasına sevinmeyen Müslümanın içinde münafıklık işaretleri vardır." Şimdi bu sözler ışığında kendinizi bir test edin. Bakalım hangisisiniz?” Bir Okuyucunun yorumu: “ Üstadım, içerik bakımından ben hiç bir problem göremiyorum. Nerede problem var onu da öğrenmek isterim.

Küllerinden Doğan Yahudiler

Bir Arzımevut hayali ve Ortadoğu'da bir devlet olma ısrarı, Ortadoğu'nun yüzünü hiç güldürmedi. 1948'den beri Filistinlilere yaptıkları da unutulacak gibi değil. Zira zulmü arşı alaya ulaştı. Yaptıklarından dolayı İsrail'e özellikle Siyonist Yahudilere oldum olası soğuğum. Elimde imkan ve güç olsa İsrail zulmünü ve yayılmacılığını durdurmak için elimden gelen her şeyi yapardım. Gücünü ABD'den alarak İsrail'in yaptıklarına kızsak da tasvip etmesek de fazlasıyla cezalandırılmayı hak etse de bir hakkı teslim etmek gerek. İsrail ve Yahudiler, hayallerinden ve planlarından hiç vazgeçmediler, pes etmediler. Mücadele ede ede bu noktaya geldiler. Bugün İsrail'in Ortadoğu'da, Yahudilerin dünyada etkin ve baskın güç olmasına bakmayalım. Biraz geriye gidersek, geçmişte başlarına gelmeyen kalmadı. Çünkü bugün kendilerinin başkasına yaptığı, geçmişte fazlasıyla kendilerine yapıldı: Bildiğim kadarıyla tarihte iki defa ülkelerinde taş üstünde taş bırakılmadı.