Erbakan liderliğindeki
partilerin çizgisi değişmese de birbirinin devamı niteliğinde açılıp kapanan
partilerin sloganları farklı idi. Mesela 80 öncesi MNP ve MSP'de İslami
söylemler daha baskın idi. Aklımda kaldığı kadarıyla "İslam gelecek, zulüm
bitecek", "İslami hareket engellenemez", "İran, Pakistan,
Afganistan... Sıra sende Müslüman", "Hak geldi, batıl zail
oldu", "Mücahit Erbakan" gibi sloganlar parti mitinglerinde
atılan sloganlardan bazıları idi.
80 sonrası mitinglerde bu
tür sloganlar atılmasa da milli ve manevi değerler, imam hatip okulları, Kur'an
kursları, başörtüsü üzerinden siyaset yapıldı.
Partileşmeyen örgütler de
Türkiye'de uzun süre gündem oldu. Mesela şimdilerde FETÖ olarak bilinen Gülen
hareketi, İslamcı bir söylem kullanmasa da 70'li yıllardan itibaren devlet
içine sızarak devlet içinde devlet oldu. Bir ABD projesi olduğu 15
Temmuz darbesiyle kendini gösterdi. Bu da bu ülkeye pahalıya patladı. 250
insanımız şehit oldu. Dini görünümlü bu yapı İslam'a büyük darbe vurdu.
2000 öncesi Güneydoğu
ağırlıklı Hizbullah bir dizi kanlı eylemlerle kendini gösterdi.
2000 sonrasında her ne
kadar Milli Görüş gömleğini çıkardığını söylese de AK Parti 21 yıldır bu ülkede
tek başına iktidar. Rakipsiz ve alternatifi yok. İslamcı bir parti olduğunu
söylemese de söylemler ve icraatlar İslamcı bir parti izlenimini veriyor. İslamcılığın
piri diyebileceğimiz Erbakan'dan daha fazla dini söylem kullanılıyor. Halkın
bir kesiminde İslam'ın siyasete alet edildiği kanaati var. "Nass varsa
bize ne düşer" sözünü buna örnek olarak verebiliriz. Tek başına bu söz
bile bir zamanların Türkiye'sinde kapatılma gerekçesi olurdu. İcraatlar
arasında başörtüsünün resmi kurumlarda ve okullarda serbest olması, dindar
nesil yetiştirme projesinden bahsedilmesi, imam hatiplerin sayısının hiç
olmadığı kadar artırılması gibi icraatlar siyasal İslamcı Erbakan'ın çözmeyi
vadettiği hususlardı. Yine bu dönemde imam hatip ve ilahiyat mezunu kişiler hiç
olmadığı kadar etkili ve yetkili makamlarda istihdam edildiler. Adeta tercih
sebebi oldular. Tüm makam ve mevkilerde dindar, mütedeyyin, İslamcı, İHL
ve İlahiyat mezunları kadrolaştı.
Makam ve mevkilerin dini
hassasiyeti yüksek kişilerle doldurulmasının ne sonuç doğurduğunu bir
araştırmaya yer vererek değerlendirmeyi size bırakmak isterim. Özal'ın başbakan
olduğu 90'lı yıllarda solcu bir araştırma şirketi, "Karı koca olarak aniden
il dışına çıkmanız gerekti. Çocuğunuzu meslek gruplarından hangisine
bırakırsınız" şeklinde bir soru sorarak araştırma yapar. İlk sırada din
görevlileri çıkar. Aynı soru 2020 yılında sağcı bir araştırma şirketi
tarafından tekrar sorulur. Cevaplar arasında ilk onda din görevlileri ve dinî
çağrıştıran bir meslek grubu olmaz. Değerlendirmeyi yaparken 90'lı yıllarda İHL
mezunları ve ilahiyatçıların makamlarda tek tük olduğunu, etkili ve yetkili
makamlarda pek olmadıklarını, 2020 yılında ise makamların kahir ekseriyetinin
dini hassasiyeti yüksek kişilerden olduğunu göz ardı etmemek lazım. Sizin
değerlendirmeniz ne olur bilemiyorum ama öyle zannediyorum, makam ve mevkiler,
kişilerin test edildiği yerler. 90'lı yıllarda makamsız güven duyulan kişilere,
2020'nin Türkiye'sinde güvenilmediği anlaşılır. Görünen o ki çoğu kimse makam
ve mevki testinde sınıfta kalmış.
Bugünün Türkiye'sinde o
kadar İHO, İHL, hafız İHO/İHL, çokça ilahiyat ve İslami ilimler fakültesi
açılmış olmasına; milli, manevi ve ahlaki değerlere her söylemde yer
verilmesine rağmen insanımızın çoğunda özellikle gençler arasında dinden
soğuma, dine mesafe koyma, deist ve ateist olma her geçen gün artmakta. Bunda
FETÖ, Hizbullah, bazı cemaatlerin görüntüsü, İslamcı söyleme sahip bir partinin
21 yıldır iktidar olması, önemli bir kesimin birçok icraattan mağdur olması,
sözlü mülakatlar, söz ve eylem çelişkisi, sık U dönüşleri, makam ve mevkilerde
adaletiyle nam salmış Hz Ömer'i arayanların nedense kendilerinin Hz Ömer olmayı
denememesi, gerilim siyasetinden beslenme yolunun tercih edilmesi, üslup
sorunu, güç zehirlenmesi yaşanması; imam, müezzin ve ilahiyatçıların aşırı
partizan olması, söz ve eylem çelişkisi gibi hususların payı olsa gerek. (Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder