Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Fakirlikle İlgili Hadisler

Fakirliği Yeren Hadisler: Fakirlik, iki cihanda da, yüz karasıdır.  [R. Nasıhin] Fakirlik, dünya ve ahiret yoksulluğudur.  [Deylemi] Fakirlik küfre sebep olur. [Beyheki] Ya Rabbi, fakirlikten sana sığınırım.  [Nesai] Fakirliği öven hadis-i şerifler: Fakirlik, dünyada mümine hediyedir . [Taberani] Fakir, Allah’a Teâlâ’nın dostudur . [Deylemi] Cennet sultanları fakirlerdir. [İbni Mace] Cennettekilerin çoğu fakirlerdir. Hor görülen fakirler Cennetliktir.  [Buhari] Ya Rabbi, Müslüman fakirlerinin hürmetine zafere kavuşmayı nasip et.  [Taberani] Fakirlerin dua ve namazları ile bu ümmete yardım edilir. [Nesai] Fakirlerinizin gönlünü alarak bana yaklaşın. [Tirmizi] Fakirleri hor görmeyin. Onların hürmetine yardım görüyor ve rızıklanıyorsunuz.  [Buhari] Ya Ayşe, bana kavuşmak için fakir yaşa!  [Tirmizi] Fakirleri sevin, onları seveni, Allah’ü Teala sever.  [Deylemi] Allah’ü Teâlâ’nın takdirine razı olan fakirden üstünü yoktur.  [İ.Gazali] Ya Rabbi, fakir yaşa

Cerci Hocadan Bir Kesit

Bir önceki yazımda cer ve cerre çıkmanın ne olduğunu, tarihçesini, olumlu ve olumsuz yönlerini ele almıştım. Cerrin geldiği noktayı göstermesi bakımından şu anekdot çok ilginçtir: Bildiğiniz gibi cerci hocalar cami cami dolaşıp cemaate ateşli vaazlar verirmiş. veren ateşli hocalar varmış. Vaazlarında cemaati ağlatır, coşturur, ardından sergi açılır, toplanan hasılat alınır, sonra başka camilere gidilirmiş. Bu hocalar geçimini bu şekil sağlarmış. Cerci hocalardan biri, bir cami kürsüsünde vaaza çıkar. Vaaz dinleyen cemaat içerisinde Ahmet b. Hanbel ve Yahya b. Yamer de var. Vaiz o kadar etkili konuşur ki cemaati coşturur. Konuşmanın etkisinden, cemaat hüngür hüngür ağlar. Vaaz bitiminde adet olduğu üzere para toplanır. Parayı veren cemaat çıkar. Ahmet b. Hanbel ile Yahya b. Yamer yerinden kalkmadan cemaatin boşalmasını bekler. Cami boşalınca, cerci hocayı yanlarına çağırırlar. Yanlarına çağırdıklarına göre bu ikisi daha zengin olmalı, daha fazla para verecekler diye düşünür cerc

Emekliler Yaşadı

Yaklaşık 16 milyon emekli içinde emekli maaşı 7.500 olan 5 milyon emeklimiz varmış. En düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarıldığı zaman emeklilere de yüzde 25 zam verildi. Gelen zam kök maaşa geldiği için bu beş milyon emekliden çoğu yine 7.500 liradan emekli maaşı almaya devam ediyorlar. Bu yüksek enflasyonda, asgari ücretin çok altında kalan bu emekli maaşı ile geçinmenin mümkün olmadığını, memurlara verilen seyyanen zamdan kendilerinin de faydalandırılması gerektiğini emekliler sosyal medyadan çok dile getirdiler. Bu sese hak veren çok oldu ama bugüne kadar bir iyileştirme olmadı. İyileştirmenin yıl sonunu bulacağı belirtiliyor. Kısaca yıl sonuna kadar bizden bir şey beklemeyin, başınızın çaresine bakın, sabredin. Yaşarsanız, yeni yılda sizi göreceğiz demektir bunun Türkçesi.  Günümüzde en düşük maaşa talim eden bu 7.500'lükler, taleplerinde yerden göğe haklılar. Çünkü aldıkları, oturacakları bir kirayı dahi karşılamıyor. Bu statüdeki emeklilere bu maaş reva değil,

Hutbelerde Atatürk

Türkiye, her konuda olduğu gibi Atatürk konusunda da ortadan yarılmış karpuz gibi iki parça.  Bir kesim için Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Türk'ün atası, milli mücadelede gösterdiği başarılar ve kazanımlarıyla bize bu ülkeyi bahşeden kişidir. O olmasaydı, bugün ülke olmazdı. Biz de olmazdık. Diğer bir kesim daha var ki Atatürk, dinle mücadele etmiş, çıkardığı devrim yasalarıyla dini yaşayışa müdahale etmiş, adeta dini yok etmeye çalışmış biridir. Kimine göre Atatürk dinsizdir ve din düşmanıdır.  Kimine göre ise dindar biridir. Hutbe okumuşluğu vardır. Diyanet İşleri Başkanlığını da o kurmuştur. Kısaca bir kesim dinsiz ve din düşmanı göstermeye çalışıyor, diğer kesim ise dindar.  Bir kesim alabildiğine ve ölümüne Atatürk'ü savunup severken diğer kesim ise Atatürk'e düşman. Bir kesimin her referansı Atatürk iken diğer kesim için Atatürk'ün esemesi okunmaz. Türkiye iki kutuplu olarak böyle yoluna devam ederken, son yıllarda hutbelerde belirli

Yeni Meram Tıp Fakültesi Hastanesi

Bir zamanlar Göğüs Hastalıkları Hastanesi olarak açılmıştı. Akyokuş onu, o Akyokuş'u seyreder dururdu. Buraya şifa bulmak için gelenler de Akyokuş'u görerek seyir zevkini giderirdi. Daha sonra burası Meram Tıp Fakültesi Hastanesine dönüştürüldü.  Zamanla yeni bölümlerin açılmasıyla birlikte ihtiyacı karşılamak için iç içe, yan yana, karşı karşıya yeni binalar yapıldı. Tek bloktan ibaret eskilerin Göğüs Hastanesi diye bildikleri hastane, büyük bir komplekse dönüştü. Bildiğim kadarıyla alfabenin son birkaç harfi dışında tüm harfler A, B, C,...S şeklinde bloklara verilmişti.  En son gördüğümde onkoloji bölümüne ait bina yapılıyordu.  Sonra ne olduysa yeni bina arayışına girildi. Selçuklu sınırları içerisinde bugünkü yerine taşındı. Yazımın bundan sonraki kısmında Meram Tıp Fakültesinin yeni yeri hakkında kanaatlerimi aktarmak isterim: 1. Hastanenin yeni yeri genişlemeye müsait değil. Önü yol, yola paralel kanal, binanın arkasında ise dağ var. Yakın bir zamanda ek bin

Değer miydi Zengin Olmaya?

Fakirliğime üzülürdüm hep Niye fakirim ben derdim Ne zaman düze çıkacağım  Bitmeyecek mi benim bu derdim  Ne zaman ki bir derin hoca çıktı Dedi zenginden 500 yıl önce Gireceksin cennete İşte o zaman içimin yağları eridi Hemen arkaya yaslandım İyi ki fakirim dedim Dile kolay bir 500 yıl Bekleyemezdim çünkü Meğerse zenginlik başa belaymış  Bekleyecekler şimdi 500 yıl Acımaya başladım şimdiden  O kelli felli zenginlere. 

Pazar Tüyoları

Pazara gideceğim ama hiç pazar tecrübem yok. Nasıl alışveriş yapılır, kimden alınır, bilmiyorum.  Tam adamına geldin. Düş peşime. Nasıl ve kimden alışveriş yapacağını sana göstereyim.  Zahmet olacak.  Pazara girer girmez hemen alışverişe başlama. Şöyle o değilden pazarı bir dolaş. Hem alacağın ürünleri gör hem de fiyatlarını. Bazı ürünlerin fiyatları yazılıdır. Çoğunda fiyat olmaz. Gözüne kestirdiğin ürünlerin fiyatını sor. Tezgahın önündeki teşhir ürünüyle yetinme. Gözün tezgahın arkasına da göz gezdirsin.  Ürün çok iyi görünüyor, albeni diyor, fiyat da diğer tezgahlardan ucuz ise o ürünü tercih etme. Poşeti uzatıp al kendin seç diyen esnafı tercih et.  Ürününü seçtireni fazla bulamazsın. Çünkü çoğu  seçtirmez. Kendi doldurur. Böyle birinden almadan önce bir başkasının alışveriş yapmasını izle. Şayet doldurduğu poşeti bağlıyorsa, uzaklaş ondan. Niye ki? Çünkü poşet bağlanmışsa, bil ki çürük çarıkları doldurmuştur poşete.  Başka? Bağırıp çağıran, kafa şişiren ve

Seçme Fıkralar (28)

Ellah Ellah!  Fakir bir Erzurumlu bir ramazan günü öğle namazını kılmak için abdestini alır, caminin yolunu tutar.  Namaza daha vakit var. Caminin önündeki banka oturur. Az sonra yanına biri gelir. Her ikisi de ezanı beklemeye koyulur.  Sonraki gelen elini cebine atar. Cebinden bir deste dolar çıkarır. Tek tek saydıktan sonra çıkardığı cebine dolarları koyar. Sonra elini diğer cebine atar. Oradan da çokça avro çıkarır. Bunları da tek tek sayıp diğer cebine koyar. Sonra elini arka cebine atar. Oradan da Türk lirası çıkartıp saydıkça sayar. Cebindeki envaiçeşit tüm paraları bu şekilde saydıktan sonra arkaya yaslanır. Eline aldığı tespih ile iki defa Ellah Ellah deyince, tüm bu olup bitenleri izleyen fakir Erzurumlu, eliyle yukarıyı işaret ederek "Ver ver. Daha adını söylemeyi bile bilmiyor" der ve okunmaya başlayan ezanla birlikte namaz kılmak için camiye geçer. Ardından da cebi para dolu Erzurumlu girer. Fakir Erzurumlu, camiye gelen herkesle beraber cemaatle n

Cer ve Cerre Çıkmak

Cer sözlükte “ çekmek, kendine doğru çekmek, celp etmek” anlamına gelir. Cerre çıkmak ise "Osmanlı döneminde medrese talebelerinin üç aylarda halkı aydınlatmak ve dinî hizmetlerde bulunmak için köy, kasabalara ve şehirlere gitmelerine"  denir. Cerre çıkan bu talebeler gittikleri yerleşim yerlerindeki camilerde kürsüye çıkarlar, vaaz verirler, Kur’an okur, halkı irşat eder, sorulan soruları cevaplandırırlar, küçük çocuklara hocalık yapıyorlar . TDV İslam Ansiklopedisinde cer maddesini yazan Mehmet İpşirli cer uygulamasıyla ilgili şu hususlara yer verir: Başlangıçta yetişmiş kimselerin şehir, kasaba ve köylere gitmesi olumlu sonuçlar verdiğini, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerdeki dinî ve kültürel gelişmelerin halkın ayağına kadar götürüldüğünü, Halkın kendilerine dini konularda yardımcı olanlara maddi desteğini esirgemediğini, genellikle fakir öğrencilerin bir yıl zarfında halkın verdiği “cer akçesi” ve “zekât akçesi” ile geçindiğini,  Cerrin, halkın aydınla

Sudan Tasarruf Etmişim Dediğimle Kaldım

Temmuz ayında su faturam 461.50 TL gelmişti. Şaşırmıştım bu fiyata. Sair zamanlara göre bu ay ne yaptım diye düşündüm. İlaveten bir şey yapmamıştık. Bu meblağı belediyeden bir tanıdığıma sordum. Bu fiyatlar mı anormal yoksa biz mi dedim. Bu miktar su bedeli normal. Çünkü zam geldi dedi. Normal olduğumuzu duyunca su bedelini unutup sevindim. Zira normale kim sevinmez. Demek ki bundan sonra su faturaları bu şekil katmerli gelecek deyip kapattım konuyu.  Ağustos ayının su fatura bedeli 277 lira geldi. Bir sevindim bir sevindim. Bir an için boşta bulunup uyguladığım tasarruf tedbirleri işe yaradı. Takip eden ayda 184.50 lira tasarruf sağladım. Demek ki isteyince oluyormuş dedim. Dedim ama bu dediğime kendim bile ikna olmadım. Çünkü bir ay öncesi nasıl su kullanmışsak, bir ay sonrası da aynı şekil ve derece su kullanmıştık. Var bu işte bir şey. Ayrıca ne kadar fazla kullanırsam bir itibardı benim için. İtibardan ise asla taviz vermez, tasarruf etmezdim. O yüzden tasarruf bana yabancı idi. E

Fikir Zikir Meselesi

Bugün size sosyal medyada dolaşımda olan bazı paylaşımlara yer vereceğim.  Bu paylaşımı yapanlar, Yahudilerin cumartesi, Hıristiyanların pazar tatilini emsal göstererek bu kadar Müslüman için cuma niye tatil olmasın derdinde. İstek makul ve mantıklı görünüyor. Yalnız dikkate almadıkları bir şey var. Cuma süresinde cuma ayetinin devamındaki ayette " Namaz kılındı mı artık yeryüzüne dağılın. Allah'ın lütfundan nasip arayın " deniyor. Bu demektir ki namazı ve işi birlikte yürütün. Birini yaparken diğerini ihmal etmeyin denmek isteniyor. İşin özü, cuma tatili bu ayete ters düşüyor.  Bu paylaşımı yapanlar ise peygambere iftara attıklarının farkında değiller. Çünkü Enam 50.ayette peygamberin ye diliyle Allah " Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım" buyuruyor. Bu tür paylaşımları yapanlar bu ayette geçen " Ben gaybı da bilmem " kısmını es geçiyorlar. Biliyo

Sonuçları İtibariyle Ben Buyum

Seni herkes biliyor da bir de senden dinleyelim. Ortadoğu ve Balkanlar benden sorulur. Daha ötesi de var: Dünya lideriyim ben. Bugüne kadar kimse sırtımı yerine getiremedi. Böyle giderse getiremeyecek de.  Bu senin maharetin mi rakiplerinin beceriksizliği mi?  Ben maharetliyim. Bende Allah vergisi yetenek var. Yine de rakiplerimin bu konudaki katkısı yadsınamaz. Hepsi beni alt etmek için çalışıyor ama bilerek veya bilmeyerek hepsi bana çalışıyor.  Bunca yılın ardından yaptıklarını kısaca anlatır mısın?  İsrail'den çok ekmek yedim.  Ama İsrail'e en büyük tepkiyi hep siz verdiniz.  Doğrudur. Ama ben ne kadar tepki göstermişsem, İsrail daha da rahatladı. Sayemde tehlike gördüğü tüm devletleri ekarte etti.  Mesela?  Mısır'dan çekinirdi. Bugün Mısır diye bir devlet ha var ha yok. Irak öyle, Suriye öyle. Lübnan ve Ürdün hakeza. Hamas vardı İsrail'e kök söktüren. Bugün o da diğerleri gibi can derdinde. Etrafında devlet kalmayınca İsrail yeniden doğmuş gibi

Halılar mı Bizden Çekiyor yoksa Biz mi Halılardan?

Mobilya ve ev rengine uyumlu olanını alırız halının hem de en iyisinden. Alırken de paraya acımayız. Üzerine bazıları ayakkabı ile bassa da çoğunluk çorabıyla veya çıplak ayakla basar, gezinir. Üzerinde oturur, uzanır yatarız.  Her misafir gelmeden önce elektrikli süpürgeyi çalıştırır, bastıra bastıra bir güzel temizleriz. Aynı işlemi misafir gittikten sonra da tekrarlarız.  Her süpürüşte dünya kadar kir çıkar evin hanımına göre. Aslında kir denen tüyüdür. O tüyler rahatsız eder evin içişleri bakanını. Misafirin gelip gitmesiyle kurtulamaz halı. Haftalık rutin elektrikli süpürge açılır. Bir baştan diğer başa tüm odalar yeniden temizlenir. Üzerindeki tüyler kişinin sakalını çeker gibi makineye çektirilir.  Haftalık temizliğin yanında bir de yazlık ve kışlık temizlik vardır.  Temizlemenin dışında, kazara üzerine çay dökülürse, eline geçen ne kadar bez varsa, çayın sarısı geçmesin diye envaiçeşit sabunla yıkanır ve silinir. Sana göre çay sarısı falan kalmasa da evin hanımına

Geçinsin de Göreyim

Asgari ücretle çalışan, üç çocuk babası bir akrabam var. Yıllardır üç vardiya olarak bir fabrikada çalıştı. Çoluk çocuğunu kimseye muhtaç etmeden kirasını ödedi ve evini geçindirdi. Ta ki günümüz enflasyonlu hayata gelinceye kadar. Geçen yıl 900 liraya oturduğu evin kirasını ev sahibi % 25 lira resmi artışı dinlemeden 3000 liraya çıkarır. Bir yıl sonra çıkmasını ister. Seçim öncesi bir çok uçuk kaçık vaat gibi erken emekli olur. Emekli olduğu fabrikada çalışmaya devam eder. Bu şekil emekli olanlara bir iki ay kadar çift maaşlı dendi. Altımdaki arabayı satarsam, alacağım avans, biraz da borç bulursam, eski olsun, varsın benim olsun diyerek bir ev satın alma arayışına girer. Nasılsa hem emekli maaşı alacağım hem de çalışmaya devam edeceğim. Evimi de alırım evimi de geçindiririm der. Yalnız evdeki hesabı tutmaz. Çünkü şirket avansını dokuz takside bölünce ev alma hayali de suya düşer. Bari ev sahibiyle papaz olmayayım, bir kiralık eve çıkayım. "Çocuğunu da evlendirsin"

Şahlanış Dönemi

Bir siyasimiz kendi dönemlerini ifade ederken "Çıraklık, kalfalık, ustalığın ardından şahlanış dönemine geçtik.” demişti. Nasıl şahlandığımızı görmek için önce şahlanmak fiilinin anlamına bir bakalım. Üç anlamı varmış. 1. At ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde durmak, şaha kalkmak. 2. Taşkınlık göstermek, coşmak, kükremek (mecazen). 3. Parlamak, ışıldamak (mecazen).  Öyle zannediyorum, şahlanmak dönemi derken siyasimizin kastının “parlamak, ışıldamak” anlamında kullandığını düşünüyorum. Ortaya konan hedef bu olmakla beraber fiiliyatın “Dört ayak üzerinde durması gereken atın iki ayak üstünde durması” gibi girdiğimiz yolun bir macera ve serüven olduğunu gösteriyor. “Taşkınlık göstermek, kükremek” anlamlarını da bu serüvenin içine dahil etmek gerekir. Sonuçları itibariyle sanki şahlanış dönemiyle kastedilen bu olsa gerek. Yaşadığımız ve geldiğimiz noktaya örnek vermek gerekirse şahlanış dönemiyle kastedilen şunlar olsa gerek: Kronik sorunumuz enflasyonun

Camiler ve Cami Kürsüleri

Camiler; Müslümanların ibadetgahıdır.  Allah'ın evidir. Herkese açık olan yerlerdir. (İster dini hassasiyeti güçlü olsun ister zayıf olsun ister beş vakit namazı buralarda cemaatle kılsın ister arada bir uğrasın ister haftada ister yılda iki defa gelsin ister dine, camiye mesafeli olsun ister günahkar ister inancı zayıf olsun.) Amme hizmeti gören yerlerdir.  Kimsenin özel mülkü değildir. Kimsenin arka bahçesi değildir.  Kimsenin çiftliği değildir.  Kimsenin istediği şekilde borusunu öttüreceği yer değildir.  İsteyenin istediği şekilde konuşacağı yerler değildir.  Bin düşünüp bir konuşulacak yerlerdir.  Ayrılığa, ayrımcılığa ve nizaya yer yoktur.  Edeple girilir, edeple durulur, edeple konuşulur, edeple çıkılır.  Kürsü ve minberinde kimseye parmak sallanmaz.  Doğru din anlatılır.  Hurafeye yer verilmez.  Gizeme yer yoktur.  Ayakları yere basan din güzel bir üslupla anlatılır.  Müslümanların ve insanlığın ortak değerlerine değinilir.  Bir konuda Müslüman nasıl tavır alacağına dair yo

Daha Beleşe Konmadan

Beleşe bayılırım. Buldum mu beleş, yerleşirim hemen. Ucunda ölüm de olsa boş mezara bile talibim. Beleşin suyu siyah olurmuş. Hiç umurumda değil. Sonu bana pahalıya gelirmiş. Çok da tın. Yeter ki beleş olsun, benim olsun. Benden halihazırda bir şey çıkmasın. Sonrasında torunlarım ödermiş. Çok umurumdaydı sanki. Benden çıkmadıktan sonra varsın ödesin torun. Torun öderken bana gönül koyarmış. Varsın koysun. Dede, yaptığın iş mi dermiş. Varsın desin. Mesela seçim ekonomilerine bayılırım. Veriyor derim, amma da bonkör derim. İşi biliyor derim. Hem oyumu alır hem de takdir ederim. Seçim ekonomisi ülkeye zararmış. Ne yapalım zararsa. Ülkeye zarar diye beleşten mahrum mu kalayım. Ülkenin temeline dinamit konarmış. Varsın konsun. Beleş, kaşıkla verilenin kepçeyle alınmasıymış. Varsın alınsın. Kaşıkla yemiyor muyuz zaten. Kepçeyle nasıl yiyeceğiz sonra.  Örneklerle anlatmaya çalıştığım gibi beleş benim işim. Beleş için yaratılmışım. Nerede, ne zaman beleş görsem, mutluluğuma diyecek olmaz

Tahmini Enflasyon ve Memura Önerilen Zam

Hükümet ile yetkili konfederasyon arasında 2024-2025 yıllarına ait 7.dönem kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri yapılıyor. Çalışma ve Sosyal Bakanı, görüşmelerin 14.gününde yaklaşık 4,5 milyon memur ve 2,5 milyon emekli memur için hükümetin zam teklifini açıkladı: 2024 yılı, ilk 6 ay için % 14, ikinci 6 ay için % 9, 2025 yılı ilk 6 ay için % 6, ikinci 6 ay için % 5 Bu demektir ki memur ve memur emeklisine 2024 yılı için % 23, 2025 yılı için % 11 teklif edilmiş. Adı üzerinde teklif. Karşılıklı görüşmelerde bu oran revize edilir desek, ne kadar yükselir? Olsa olsa 2-3 puan oynar. Teklifi beğenmeyen konfederasyonlar birbiri ardına açıklama yaparak teklifin, beklentilerin altında olduğunu açıklayarak tepki gösterdi. İş bırakacağını söyleyen konfederasyon bile var. Öyle zannediyorum, taraflar arasında bir anlaşma olmayacak. Bu iş Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gidecek. Nihai kararı bu Kurul verecek. Kurul da hükümetin teklifini onaylayıp geçecek. Bugüne kadar anlaşmazlıklar sonuçlan

Vantilatörüm ve Ben (2)

Akşamında, vantilatörün marka ve modelini alıp İnternetten parçayı araştırdım. Bu arada Fakir marka imiş benim vantilatör. Modeli de 20 VC imiş. Fakirin markası da Fakir olur dedim. İnternetten benzer bir model buldum. Yalnız VC 20S yazıyordu. Yazıyla sordum. Firma, “Etiketi üzerindeki marka, model vs. yazıp gönderirseniz, ellerindeki ayak bağlayıcısının uyup uymadığını söyleyebilecekleri” cevabını verdi. Ne yapayım ne ederim derken akşamında eve tamir işlerinden anlayan bir misafirim geldi. Bu iş tam sana göre dedim. Aldı eline ayağı. Bir oklava istedi. İçi boş borunun arkasından oklavayı girdirerek kırılıp içinde kalan, bir nevi tıpa görevi gören plastiği çıkardı. Vida istedi. Balkona geçtik. Önüne ne kadar vida varsa döktüm. Uygun iki vidayı kopan plastikten ayak bağlayıcıya vidaladı. Daha önce söktüğüm diğer vidaları da yerine monte etti. Üzerine vantilatörün üst kısmını geçirdik. Oldu ama orijinali gibi olur mu? İki ayak havada kaldı. Vantilatör ise düştü düşecek dercesine yam