Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kamu Yöneticileri Zenginleşebilir mi? *

Hz. Abbas'ın valilik görevi biter ve Mekke'ye birkaç deve yükü mal ile döner. Ömer ile Abbas arasında şu manidar konuşma geçer: --Bu mallar nedir? --Ticaretten kazandığım mallardır. --Bu malları hazineye vermelisin. --Benden şüphen mi var, Ömer? Hz Ömer Abbas’ı ikna edemeyince Halife Hz Ebu Bekir’in yanına giderek Abbas’ın mallarına el konmasını ister. Hz. Ebu Bekir: --Ey Ömer, bu kişi Abbas'tır. Ondan nasıl şüphelenirsin, der ve Abbas'ın mallarına el konulmasını reddeder. Hz. Abbas sabaha kadar rüyasında suda boğulduğunu görür. Sabah vakti ilk işi Hz. Ebu Bekir'e gider, durumu anlatır ve bütün malları hazineye bağışlar. Hz. Ömer'i çağırırlar ve "Ey Ömer! Sen haklı çıktın. Bu karara nasıl vardın?" diye sorarlar. Hz. Ömer ise içtihadını şöyle açıklar: "KAMU YÖNETİCİLERİ ZENGİNLEŞEMEZLER." * Peygamberimiz bir kişiyi bir bölgeye vergi memuru olarak gönderir, o kişinin gittiği bölgedeki insanların bazıları, vergi memuruna h

Din Öğretimi Genel Müdürlüğü İyi Yapmıyor ***

Din Öğretimi Genel Müdürlüğü kurulduğu andan itibaren hiç bu kadar hareketli olmadı. Hiç durmuyor. Hızda MEB'in diğer müdürlüklerini solladı geçti DÖGM. Girmediği, karışmadığı alan yok gibi. Haziran ve eylül aylarında öğretmenlerin yapmakla yükümlü olduğu seminer programlarını da hazırlıyor. İlçede görev yapan İHL, İHO öğretmenlerini ve diğer okullardaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerini belirli bir yerde topluyor. Proje üstüne proje, program üstüne program, etkinlik üstüne etkinlik geliştiriyor ve yarışma şartları belirliyor. Ardından “Alın bunları uygulayın” diye okullara gönderiyor. Tüm bunları okullarda uygulayacak olanlar da DİKAB(Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi) öğretmenleri.  Öğretmenler her ay hangi etkinlikleri yaptığını rapor şeklinde okul idarelerine vermek zorunda. Anlayacağınız Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tam gaz çalışıyor. Din Öğretimi’nin yaptığı bunlarla sınırlı değil. İki senedir de ilçede bulunan tüm Din Kültürü öğretmenlerini ayda bir değişik ok

Teşekkür Belediyeciliği ***

—Üstadım! Nerede bir koltuk boşalsa -ilgi alanına girsin veya girmesin- bakıyorum oraya göz kırpıyor, büyük bir beklenti içerisine giriyorsun. Kendini tüm koltuklara layık mı görüyorsun yoksa sendeki bitmez tükenmez bir koltuk hırsı mı? —Teessüf ederim. Ülkeme hizmetten başka bir düşüncem yok. —Ülkeye hizmet illaki bir koltukla olmaz. Elinden gelen bir şey varsa mevcut pozisyonunla da yapabilirsin. —İyi de hizmet yaparken altımda bir de koltuk olsa fena mı olur? —Olurdu olmaya da kendi alanında bir koltuk istesen eh diyeceğim. Ama sen Diyanet İşleri Başkanlığı boşalır; oraya göz kırpıyorsun, Milli Takım Teknik Direktörlüğü veya bir kulübün hocası istifa etse hemen bir beklentiye giriyorsun. Kah bakan veya yardımcısı, kah vekil, kah Cumhurbaşkanı olmaya kalkıyorsun. Şimdi de sırada belediye başkanı olmayı düşünüyorsun. Yarın nerelere göz kırpacaksın Allah bilir! —İsteyemez miyim? Sonra benim olanlardan ne eksiğim var? —Tamam kardeşim, anladım. Bu göz kırptığın koltuklar bi

Dinlemek Bir Nimetmiş Meğer! *

Allah’ın insanoğlu için verdiği nimetler say say bitmez. Keremine şükür! Vermiş de vermiş. Şu anda bana “Allah’ın insanoğlu için verdiği en büyük nimet nedir” diye bir soru sorsanız hiç düşünmeden tereddütsüz “susmak ve dinlemek” derim. Bu kanıya nereden vardınız derseniz benim dinlemek için gittiğim seminerde her lafa karışan, konuşmacıdan daha fazla konuşan insanı görünce siz de en büyük nimet olarak susmak ve muhatabı dinlemek cevabı verirdiniz. Adam konuşmacı değil, tıpkı benim ve salondakiler gibi bir dinleyici. Sunumu yapan -nereden aklına geldiyse- tek düze bir konuşma yapmayayım, dinleyicilerin dikkatini çekeyim diye bir soru sordu. Sen misin soran? Susturabilene aşk olsun! Aldı adam seminerin merkezine kendisini. Kah örnek veriyor, kah itiraz ediyor, kah açıklama yapıyor. Tamam monolog iyi değil, dinleyicileri de işin içine katmak gerek. Ama bizim seminer, sayesinde monologdan diyaloga geçti. Biraz sunumcu, biraz da bizim ki konuştu. Biri bıraktı, öbürü aldı lafı. Bir

Teyzem, Allah Yardımcın Olsun! ***

Boşta kalırsa zaman zaman kullandığım, ayağımı yerden kesen eski model bir arabam var. Arabayı 13.00 gibi oğlandan aldım. 14.00’deki toplantıma kadar bir dostu ziyaret edeyim istedim. 15-20 dakika içerisinde dostumun çayını-kahvesini içip çıktım. Ana caddeden tali yola girdim. Tali yol dedimse bilenler için işlek bir yol ama özel otoların dışında toplu taşımanın işlemedi bir yol girdiğim yol. Hemen sağda yaşı 75’i geçmiş kilolu bir teyzeyi bekler gördüm. Önünde de birkaç poşet market alışverişi var. Sanırım ana caddede bulunan marketlerden alışveriş yaptıktan sonra taşıyabildiği kadar taşımış, dinlenmeye koyulmuş. Durdum yanında. Teyze! Gideceğin yere kadar götüreyim teklifime “İyi olur yavrum” dedi. Poşetleri arabanın arka koltuğuna koydum. İster arka sola bin veya ön koltuğa otur teyze dedim. Zorlanarak ön koltuğa oturdu. Bana “buradan nereye gidiyorsun” dedi. Toplantıya gidiyorum dedim. “Kuzum! Allah ne muradın varsa versin, çok iyi oldu. Allah razı olsun! Şuradan şuraya getir

Şöhret Afettir *

Allah herkesi farklı farklı imtihan eder. Bazılarına "Yürü ya kulum" der, gelmeleri gereken yere hızlı bir şekilde yükseltir. Kimine para, kimine makam vermek suretiyle çoğu kimseye nasip olmayacak şekilde kısa yoldan şöhret sahibi yapar. Şöhret olmak, herkesçe tanınır olmak çoğumuzun istediği bir durumdur. Ama esas önemli olan zirvede tutunabilmektir. Nice şöhret olan kimseler vardır ki  bir müddet sonra tepetaklak aşağıya inmiştir. Şöhret olmayı taşıyamamışlardır. Çünkü şöhret bir afettir. İnsanı vezir yaptığı gibi rezil de eder. İnsan tam şöhreti yakalamış ve tadını çıkaracağım dediği zaman niçin düşer? Aslında kişi doğal yoldan şöhreti yakalasa ve şöhret olduktan sonra kendi olmaya devam etse yani rol yapmasa çıktığı yerden kolay kolay düşmez. Çünkü hiçbir kalite tesadüf değildir. Tırnaklarıyla gelmiştir geldiği yere. Ama kişi ehil olmadan birilerini kullanarak kendini olduğundan farklı göstererek şöhret basamaklarına birden tırmanırsa bu şekil yakaladığı şöh

Belediye Başkan Adaylarını Belirlemede Kıstasımız

Türkiye’nin belediyecilik tarihi başarı ve başarısızlık örnekleriyle doludur. Çok geçmişe gitmeden halkımız 80’den sonra halkımız ANAP’ı tek başına iktidara getirdi. “Halka hizmet Hakka hizmet” parolasıyla yola çıkan bu partiyi belediyelerde de iktidara taşıdı. Bu partinin bazı belediyelerinin yolsuzluğa bulaştığı ayyuka çıkınca halk bunları indirerek “Sosyal belediyecilik” yapacağız diyen SHP’ye belediyeleri verdi. Ardından bu partiyi koalisyon ortağı yaptı. Bu parti belediyecilikte ve iktidarda fazla tutunamadı. Çünkü çöp yığınlarıyla anılır oldu ve İSKİ’de yapılan yolsuzluk patlak verdi. Hem belediyeleri hem de iktidarı kaybetti. Küçük bir muhalefet partisi olmasına ve Mecliste temsil edilmemesine rağmen Şanlıurfa, Van, Kahramanmaraş, Konya ve Sivas belediyelerinde kendini ispatlayan RP’ini seçmen, 1994 mahalli seçimlerinde belediyelerin çoğunu bu partiye verdi ve 1996 yılında yapılan genel seçimlerde bu partiyi iktidarın büyük ortağı yaptı. Belleklerde Refah Belediyeciliği kald

Belediye Başkanlığı İşi Olmayacak Gibi! ***

Mart 2019 mahalli seçiminde belediye başkanı olmak isteyenler istifasını verdi ve değişik partilerden aday olmak için adaylık başvurusunda bulundu. Adayların hepsi bir umut aday olup muratlarına ermeyi hedeflemektedir. Seçilir veya seçilmez hepsi bir beklenti içerisindeyken adaylık başvurum olmamasına rağmen ben de bir beklenti içerisine girdim. İstedim ki bir parti çıksın "Sensiz olmaz, bizim adayımız sensin" desin. Diyen oldu mu? Maalesef! Şakasından bile herhangi bir teklif gelmedi. Halbuki ne de hazırlamıştım kendimi. Aday olup kazanınca son model makam arabasının makam koltuğuna oturacaktım. Özel şoförüm sür dediğim yere sürecekti. Arabanın yakıt, bakım, sigorta, MTV, muayene, arıza, temizlik, yıkama vb. derdi olmayacaktı. Her şeyiyle şoförüm ilgilenecek, masraflar da devletten olacaktı. Ben elimi cebime atmayacaktım. Beni arabada ve her yerde bir gölge gibi takip edecek korumalarım da olacaktı. Arabanın kapısını açma-kapama gibi bir külfetim de olmayacaktı. Ş

İlkokul Öğretmenim Öğretmeye Devam Ediyor *

19.11.2018 günü akşam 17.30 sularıydı. Altıncı saat dersime yeni girmiştim ki telefonum çaldı. Arayan kim ki diye telefonuma bir göz attım. Beni 4.sınıfa kadar okutan ilkokul öğretmenimdi arayan.  Normal şartlarda telefonumu sessize alır, ders esnasında arayan telefonlara cevap vermem, zaten haberim de olmaz. Teneffüse çıkınca geri dönüş yaparım arayanlara. Ama bu arayan ilk okumamı yaptığım, kendisinden çok şey öğrendiğim ilk öğretmenimdi. Kendisinden sonra ilk, orta, lise ve üniversitede nice öğretmen ve hocalarım oldu. Hepsinin ayrı bir yeri vardı yanımda ve gönlümde. Ama bu arayan başkaydı. Benim için özel mi özeldi. Öğrencilere selam verip iyi dersler dedikten  sonra onları buyur ettim. Hemen telefonu elime alarak kapının önüne koridora çıktım. Telefonu açtım. Hal-hatırdan sonra "Gece için aradım, gürültü geliyor, sanırım dersin var, gecen bereketli olsun" dedi. Hayır dilekleriyle konuşmayı sonlandırdık. Hemen sınıfıma geçtim. Derse koyuldum. Bir iştah, bi

Hz Muhammed’e Gerçek Sevgimizi Göstermenin Yolu ***

Mevlid-i Nebi dolayısıyla "Alemlere rahmet olarak gönderilen" Hz Muhammed'i dün gece bir kez daha andık, milletçe hayırla yad ettik. Gerçi bir günlük değil onu anmamız. Her daim anıyoruz desem mübalağa etmiş olmam. Güya soyu kesilecek, adı-sanı duyulmayacak, unutulup gidecekti. Bu yüzden kendisine ebter denmişti. Ona ebter diyenlerin Kevser süresinde olduğu gibi soyları kesildi, adları ve sanları unutuldu. Ebu Cehil ve Ebu Lehep gibi unutulmayanları varsa da hayırla yad edilmiyorlar bugün. Asırlar geçmesine rağmen onu her daim, her vesileyle hayırla anmaya devam ediyoruz. Bitmez tükenmez bir sevgidir ona beslediğimiz. Dün andık, bugün de anıyoruz, yarınlarda da anmaya devam edeceğiz. Çünkü hayatımızın bir parçasıdır o. "Yer ve gök ehli tarafından övülmüş" anlamına gelen Muhammed ismi geçtiğinde hemen elimizi kalbimize götürerek ona destek anlamında salavat getiririz. Çocuklarımıza onun isimleri olan Ahmet, Muhammed, Mustafa, Mahmut isimlerini veririz.

Kimdir O? *

Doğduğu anda “Yer ve gök ehli tarafından övülsün” diye dedesi tarafından kendisine Muhammed ismi verilmiş biridir. Babasını görmeden dünyaya gelmiş, annesini de 6 yaşında kaybetmiş, küçük yaşta iken hem yetim hem de öksüz kalmış biridir. Çocukluğundan itibaren aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla çalışma yolunu seçmiş, kimseye yük olmamış; kah çobanlık yapmış, kah ticaretle uğraşmış biridir. Kimden bir iyilik görmüşse gördüğü iyiliği fazlasıyla vermiş vefalı biridir. Çocukluğunda bile kötülüklerden uzak durmuş, kötülüklerle mücadele etmiş biridir. Haksızlığa karşı çıkmak, mazlumların yanında yer almak amacıyla kurulan Hılf’ul Fudül’e imza koyarak genç yaşta iken safını belirlemiş biridir. 35 yaşlarında daha peygamber olmadan önce Ka’be hakemliği yapmak suretiyle problemi çözebilecek yetenekte olduğunu göstermiş aynı zamanda güvenilir ve adil olma yönünden herkese güven telkin etmiş biridir. (Bugün adalet ve güven telkin etmeyen bizlere duyurulur.) Ölüm

Siz Böyle Bir Müfettiş Gördünüz mü?

2008 yılı olsa gerek. Lisede yöneticilik yaparken yaz dönemiydi. Odamda oturuyorum. Odam üçüncü kattaydı.  Aşağı merdivenlerden "müdür bey" diye seslenen bir ses işittim. Sese cevap vermek için odamdan çıktım, kapıda biriyle karşılaştım. Buyrun dedim. "Ben bakanlık müfettişi" dedi. İsmini söylemişti ama unuttum. Odama aldım, kendisine hoş geldin dedim. Benden not defterleri, öğretmenler kurulu toplantı gündemi vs bazı evrakı istedi. Aklımda kaldığı kadarıyla bir de zümre örneği istedi. Hangi zümre örneği getireyim dedim. "Ben felsefesiyim, diğerlerinden anlamam. Siz bana felsefe zümresini getirin" dedi. Tamam hocam derken başka bir ilçeden çocuğunu nakil getirmek isteyen bir veli geldi. Kendisine az bekleyebilir misin, içeride müfettiş bey var, onun incelemek için istediği evrakı hazırlamam lazım dedim. Dışarıda kapı önünde bu konuşmayı işiten müfettiş "Müdür bey! Veliyi bekletmeyelim, ben beklerim" dedi.  Veli ile yan odada görüşürken m

Ah Şu Dolmuşlar Biraz Daha Geniş Olsa! *

Ne zaman birilerini bir iş üzere görsem şimdiki mesleğimi icra etmiyor olsaydım acaba bu işi yapabilir miydim, hatta keşke bu işi yapsaydım derim. Esnafı görsem esnaf, işçiyi görsem işçi, belediye çalışanını görsem belediyeci, siyasetçiyi görsem siyasetçi vs olmaya kalkar, zihnen de olsa bir an için o işi yapar, hevesimi alırım. İş konusunda maymun iştahlıyım desem yanlış olmaz.  Cumartesi günü bir akraba ziyareti yapayım diye otobüs durağına geçtim. Baktım otobüsün gelmesine 17 dakika var, dolmuşa bineyim dedim. Az sonra dolmuş geldi. Bekleşenlerin binmesiyle birlikte dolmuş ilk durakta doldu. Arkalarından  ben de bindim. Ayakta dört-beş yolcu vardı. İyi beklemez, hemen hareket eder deyip dolmuşa atladım. Minibüste oturan yolcuların ekseriyeti kadın, kadınların yarıya yakını da Suriyeli idi. Hem giyimlerinden hem de konuşmalarından belli idi Suriyeli oldukları. Ödemeyi de yaptım, geçip bir yere tutundum. Benden sonra 5-6 kişi daha bindi. Fazlanın fazlası olan dolmuş kalkmadı bi

Temayül Yoklamaları Şehrül-Emini Belirlemek İçin Yeterli Bir Kıstas mıdır?

Şehrül-emin günümüzde pek kullanılmasa da şimdiki belediye başkanları için eskiden kullanılan güzel bir isimdir. Yani şehrin imar, alt yapı, çöp, su, ulaşım vb. işlerinden sorumlu en güvenilir seçilmiş kişisi demektir. 2019 mahalli seçimlerine dört aydan fazla bir zaman olmasına rağmen partilerimiz beş yıllığına şehri yönetecek en uygun adaylarını belirlemek için şimdiden hummalı bir çalışma içerisine girdiler. Seçilecek belediye başkanı beş yıllığına seçildiği şehri yönetecek. Başkanın yaptığı icraatlar aynı zamanda partisini de bağlayacaktır. Bundan dolayı partiler aday belirleme işini sıkı tutuyor, her türlü alternatifi değerlendiriyor, aday belirleme sürecinde en iyi ve en uygun adayı tespit etmek için değişik kıstasları ortaya koyuyorlar. En fazla aday adayı müracaatının olduğu iktidar partisi de adaylarını belirlemede ön incelemeye katkı sağlaması amacıyla 25 il merkezi hariç tüm Türkiye’de 18 Kasım günü temayül yoklaması yapıyor. Bir kimseye veya bir şeye ilgi duyma, bi