19.11.2018 günü akşam 17.30 sularıydı. Altıncı saat dersime
yeni girmiştim ki telefonum çaldı. Arayan kim ki diye telefonuma bir göz attım.
Beni 4.sınıfa kadar okutan ilkokul öğretmenimdi arayan.
Normal şartlarda telefonumu sessize alır, ders esnasında
arayan telefonlara cevap vermem, zaten haberim de olmaz. Teneffüse çıkınca geri
dönüş yaparım arayanlara. Ama bu arayan ilk okumamı yaptığım, kendisinden çok
şey öğrendiğim ilk öğretmenimdi. Kendisinden sonra ilk, orta, lise ve
üniversitede nice öğretmen ve hocalarım oldu. Hepsinin ayrı bir yeri vardı
yanımda ve gönlümde. Ama bu arayan başkaydı. Benim için özel mi özeldi.
Öğrencilere selam verip iyi dersler dedikten sonra
onları buyur ettim. Hemen telefonu elime alarak kapının önüne koridora çıktım.
Telefonu açtım. Hal-hatırdan sonra "Gece için aradım, gürültü geliyor,
sanırım dersin var, gecen bereketli olsun" dedi. Hayır dilekleriyle
konuşmayı sonlandırdık.
Hemen sınıfıma geçtim. Derse koyuldum. Bir iştah, bir moral,
bir motive! Dersin ne zaman bittiğini anlayamadım. Moralim tavan yaptı. Nasıl
sevinmez, nasıl mutlu olmazsın ki? Sanki mübarek "Beş saat derse girdikten
sonra bu hayırsız öğrencim yorulmuştur, şunu arayıp yorgunluğunu alayım"
der gibi imdadıma yetişti.
Keyfim yerindeydi ama içimde buruk bir sevinç oluştu. Bu
nasıl iş Ramazan, kıyametin alameti mi yoksa? Senin arayıp hal-hatır sorman,
hayır duasını alman gerekirken öğretmenin seni arıyor dedim kendi kendime. Sağ
olsun eli öpülesi bu öğretmenim birkaç defa aradı beni. Ararken de "Len hayırsız niye aramazsın" şeklinde hiç laf çakmadı, ezmediği gibi bir imada
bile bulunmadı. Ama her defasında tarif edilmez bir sevincin yanında büyük
mahcubiyet duydum. Çünkü bugün ihya ettiğimiz Mevlid-i Nebi dolayısıyla benim
kendisini aramam gerekirken o beni aradı.
Aslında birkaç gün sonra -bugün- kutlanacak öğretmenler
gününde arayayım diyordum kendisini. Allah bilir ya benden çok yaşayacak ki o
daha önce davrandı. Allah kendisinden sonsuz razı olsun.
Sahi sizin var mı böyle bir öğretmeniniz? Tayininin
çıkmasının ardından 44 koca bir yıl geçmiş, o hala bana öğretmeye devam ediyor:
Büyükler unutulmaz, yapılan iyilik unutulmaz, hele bir harf öğreten hiç
unutulmaz; öğretmenlik ders başlayınca başlayan, ders bitince sona eren;
öğrenci mezun olunca unutulan, öğretmen tayini çıkınca hatırlanmayan değildir
anlamında vefayı öğretiyor. Küçük aramazsa büyük arasın ama aradaki hukuk devam
etsin dercesine alçakgönüllülüğü öğretiyor. Sanki bana "Beşikten mezara
ilim öğrenmeye devam Ramazan! Öyle ben de öğretmen oldum, 55 yaşındayım demeye
kalkma, benden öğreneceğin daha çok şey var, ben emekli olsam da senin
emekliliğin gelse de benden öğrenmeye devam edeceksin. Çünkü benim
öğretmenliğim bitmedi" diyor. Büyüyüp çoluk-çocuk sahibi ve öğretmen
oldum, emekliliğim geldi ama anlaşılan daha öğrenciliğim bitmemiş. İyi ki
bitmemiş. Ondan görgüyü, nezaketi, sevgiyi, saygıyı, hatır bilmeyi, hatırda
tutmayı öğreniyorum hala!
Allah ondan ebeden razı olsun, ömrü uzun ve bereketli
olsun, benim gibi hayırsız öğrencisine ve çevresinde ulaşabildiklerine hayatı
öğretmeye devam etsin. Allah sayısını çoğaltsın.
İyi ki tanımışım! İyi ki öğretmenim olmuşsun, öğretmenliği
ve insanlığı ölmez Mustafa VAREL öğretmenim! Sen çok yaşa, çok var
ol e mi! Öğretmenler günün kutlu olsun değeri ölçülmez öğretmenim! Ellerinden
öperim.
* 24/11/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde " İlkokul Öğretmenim Aradı Beni" başlığıyla yayımlanmıştır.
* 24/11/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde " İlkokul Öğretmenim Aradı Beni" başlığıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder