-Dostum, seni ziyarete gelmek istiyorum. Neredesin? -Evime buyur gel. -İşyerine makamına gelmek istiyorum. -Benim bir makamım kalmadı artık. Ne bir koltuğum var ne de bir masam. Ne bir kaşem var ne de mührüm. Seni ağırlayacak kendime ait bir odam bile yok. -Hep yokla gidiyorsun. Hayırdır? -Bundan sonra tek yerim diğer meslektaşlarımla ortak kullandığım öğretmenler odası. Seni orada ağırlamak isterim. Süresi de teneffüsle sınırlı. Eğer geldiğin gün nöbetçi isem, seni nöbet mahallimde ayakta misafir etmek isterim. -Müdürlüğü bırakıyor musun yoksa? -Evet. Üzerimdeki ek görevden kurtuluyorum. -Evine uzak diye mi? -Hayır. Uzaklık mesele değil. Gönül isteyince uzak yakın olur. -Uzaklık sana sıkıcı gelmedi mi? -Aksine uzaklığı değerlendirdim. Kah kitap okudum, kah yazdım. -Ne yazdın? -Şu ana kadar 410 yazı yazmışım blogspotumda. Bunun yüzde 70'i okuldan işe, işten eve gelirken otobüste cep telefonuna yazdığım yazılardan ibarettir. Yolculuğun ne zaman bittiğini de çoğu zama