Düğünde dikkat çeken bir başka husus ise, salonun ve kayığın sahibinin kazayı nazar olarak değerlendirmesi.
Toplum olarak biz, bir olay ve kazayı derinlemesine düşünmeyiz. Meselenin içerisinden çıkamaz isek hemen bunda bir nazar vardır der, işin içinden sıyrılmaya çalışırız. Doktor hastalığımıza teşhis koyamazsa, eski başarılarımızı gösteremez isek, başımıza görünmez bir kaza gelirse, çocuğumuz hastalanırsa... bir sebep bulmaya gerek yok, gerekçemiz hazırdır: Nazar var. Hele bir de çocuğumuz hastalandığı zaman daha önce çakır gözlü ya da yeşil gözlü biri ile karşılaşmış ise hiç öteye-beriye bakmaya gerek yok. Çocuğumuza kem gözle bakanı tespit ederiz hemen.
Nazar hak mıdır? Evet haktır. Peygamberimiz "Nazar haktır" buyurur. Özellikle küçük çocuklar nazardan çabuk etkilenir. Küçük yaştaki çocuğun yaptığı harikulade harekete karşı kendimizin bile nazarı geçebilir. Pekiyi nazardan korunma yollarımız doğru mudur? İşte burada biraz durmak lazım. Nazar konusunda yüklü bir birikimimiz var. Nazarımıza ve birikimimize nazar değmesin kimse. Geçmişten beri kem gözden, göz değmesinden, bakıştan korunma ve kurtulmak için nazar boncuğu takar, tütsü yakar, kurşun döker, muska takar... daha neler yaparız neler! Koca karı masalları diyebileceğimiz bid'at ve hurafeler hiç peşimizi bırakmıyor. Çoğu, bu tür şeylere inanmasa da "Ya korursa" düşüncesiyle, ya da güzel görünüyor diyerek süs eşyası olarak kullanmaktadır.
Bir arabaya binseniz nazar boncuğuyla karşılaşırsınız, bir eve uğrasanız ya at kafası, ya at nalı görmeniz mümkündür. Nazar değecek olanın dikkatinin taktığımız şeye yönelmesi murat edilmektedir. Korunma yollarının yanında nazar değmesine karşılık kurşun döktürmek, tütsü yakmak yine kültürümüze yerleşmiş hurafelerdir. Nedense her şeyi unutan bizim annelerimiz nazara karşı kullanılan uydurmaları unutmuyor: Doğrularımızı kuma, yanlışlarımızı ise kayaya yazmışlar sanki.
Haydi annelerimiz büyüklerinden öyle gördü, geldiler gidiyorlar. Ya şimdiki nesle ne diyelim. Geçmişteki büyüklerin yanlış birikimlerini köşesinde, sosyal medyada yazmak suretiyle yanlışı günümüze ve yeni nesle taşıma gibi bir yanlışa imza atmaktadır. "Bir şeyi yapan o şeyi yapan gibidir" biliyorsunuz. Özellikle sorumluluk makamında olanlarımızın yazdıklarına dikkat etmesinde fayda vardır. Bid'at ve hurafelerin geleceğe taşınmasına imkan vermeyelim. Kendimiz bunların doğruluğuna inanabiliriz ama başkasından da inanmasını beklemeyelim.
Nazar hak olmasına hak. Korunma yolu olarak bildiğim kadarıyla bizde 'Nazar ayeti' olarak bilinen Kalem süresinin 51-52. ayetlerini, sığınma süreleri anlamına gelen 'Muavvizeteyn süreleri dediğimiz Felak ve Nas sürelerini, Ayetel Kürsüyü, Fatiha gibi süreleri okumak gerekir. Nazar boncuğu gibi süs eşyalarını asla kullanmamak ve takmamak gerekir diye düşünüyorum.
Allah nazardan, kem gözlerden, kötü bakıştan korusun. Nazardan korunma amacıyla tedbir olarak kullandığımız nazar boncuğu gibi hurafelerden ve yanlış korunma ve tedavi yöntemlerine düşmekten bizleri korusun. 12/05/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder