—Baba, derdin ne benimle? —Ne derdim olacak evlat seninle. —Ne bileyim, bana öyle geldi. —Çıkar şu dilinin altındaki baklayı. —Hep beni eleştiriyorsun. Tamam, yap bunu. Ama başkasının yanında da yapıyorsun bunu. Yetmedi, durmadan beni yazı konusu da ediniyorsun. Haliyle hep eleştiri hep eleştiri. —Kasap sevdiği postu yerden yere vurur evlat. Bunu böyle bil. —Bunu kol kırılsa da yen içinde kalacak şekilde yapsan olmaz mı? —Kol mu kaldı, yen mi evlat? Malumun ilamı benimkisi. Zira sağır sultan duydu ve mızrak çuvala sığmaz oldu. Ben kral çıplak diyorum. —Bu kadar mı ya? —Maalesef. Sanma ki eleştiri hoşuma gidiyor. Tüm bunları söylerken de içim kan ağlıyor. Ama dost acı söyler ve yüze söyler. —Hiç mi iyi şeyler yapmıyorum? —Bir zamanlar iyi şeyler yaptığını sanıyordum. —Ama ailede beni destekleyen, ardındayım diyen sendin. Şimdi ne oldu böyle? —Haklısın, bir zamanlar seni destekledim. Desteklemekle kalmadım, korudum kolladım. Kimseye vermediğim açık çeki verdim.