Bir lisede çalışırken bir
11.sınıfta hırsızlık olayları peyda oldu. Babası market çalıştıran, ekonomik
durumu iyi olan ve okula bol harçlıkla gelen bir kız öğrenci, bir gün “Hocam,
çantamda şu kadar param vardı, alınmış” şikayetiyle geldi. Şüphelendiğin biri
var mı dedim. Yok dedi. O zaman kimin aldığını nereden bileceğiz? Sonra paranın
çantanda ne işi var. Niye cebinde taşımıyorsun? Üstelik bu kadar paranın sende
ne işi var? Bir daha çantanda defter, kitap dışında önemli bir şey bırakma”
dedim. Düşürürüm diye cebimde taşımıyorum dedi. Bundan sonra fazla para
getirme. Getireceksen de sabah gelince bana verir, ihtiyacın olduğu zaman
benden alırsın dedim. Tamam, dedi öğrencimiz. Sınıfına geçti.
Tamam dedi ise de kızımız
diğer günlerde de harçlığın ötesinde para ile gelmeye devam etti. Birkaç defa
daha çantasından yine parası çalındı. Sınıfına gidip “Gençler, bugüne kadar diğer
sınıflarda bir hırsızlık vuku bulmadı. Nedense hep sizin sınıfta oluyor hırsızlık.
Hepiniz pırıl pırılsınız. Tüm bu olup bitenlerden hırsızın bu sınıftan olduğu
anlaşılıyor. Şu andan itibaren nazarımda sınıfınız potansiyel suçlu. Ama şahit ve
kişinin kendi itirafı olmadan hiçbirinizi suçlamıyorum. Eğer sınıfınızın
lekelenmesini istemiyorsanız, ne olur hırsıza da iyilik yapın bundan sonra
çantanızda para bırakmayın” dedim. Birkaç öğrenci, bizden kimse almaz, sınıfa dışarıdan
kimin geldiğine kameralardan bakabilirsiniz hocam dediler. Çocuklar, sınıfımızdan
kimse almaz diyorsunuz ama başkasının çantası karıştırılmıyor. Nedense hırsız
eliyle koymuş gibi her defasında paranın hangi çantada olduğunu biliyor. Ummadık
taş baş yarabilir ve hırsız en yakınınızdan çıkabilir. Size hırsızlığın ne kadar
kötü olduğunu herhalde anlatmama gerek yok dedim ve ayrıldım.
Defalarca hırsızlık
vakası olan bu sınıfın aynı zamanda dersine giriyorum. Bu sınıftan bir öğrenci
zaman zaman odama gelir, kameralara bakalım, şöyle yapalım, böyle yapalım,
şundan şüpheleniyoruz dedi durdu. Oğlum, sen git işine dedim. Bir gün sınıfa
girdiğimde, aynı öğrenci sınıfın en cılız bir öğrencisini duvara yaslamış,
sıkıştırıyor. “Bu paraları sen alıyorsun, sınıfın hırsızı sensin, itiraf et”
gibi şeyler söylerken gördüm. Öğrenciye, oğlum, nerden biliyorsun onun
aldığını? Gözünle gördün mü? Arkadaşına iftira atma. Suç bastırırcasına
arkadaşlarının önüne bu arkadaşını atıyorsun. Kim bilir, belki de sen
çalıyorsun dedim.
Bir gün parası çalınan
kız öğrenciyi çağırdım. Kızım, al şu elli lirayı. Başkası görecek şekilde
parayı çantana koy. Ara ara yokla. Para alındığı zaman yanıma gel. Çünkü
paranın seri numarasını aldım dedim. Birkaç gün hırsıza böyle tuzak kurduk ama
hırsız bizden daha akıllı çıktı ve faka basmadı.
Günler böyle devam
ederken, mangalda kül bırakmamasına dürüstlük görüntüsü veren, hırsızı bulmak
için cansiperane mücadele eden, okula servisle gelmesine rağmen
okula gelmeyip kendinden büyüklerle kahvehaneye gidip okey oynayan, fırsat
buldukça İstiklal Marşı törenlerinden kaçan, okul binasının arkasına geçerek
sigara içen, dersleri pek de iç açıcı olmayan bu öğrencinin anne ve babası, çocuklarının
durumunu öğrenmek için okula geldi. Ne kadar harçlık verdiklerini sordum.
Söyledikleri rakam kahvehaneye gidecek, oyun oynayacak ve içtiği sigaranın
parasını karşılayacak kadar değildi. Sözü sınıftaki hırsızlık vakasına
getirdim. Akabinde çocuğunuzun okul ve çevre değiştirmesinde fayda olabileceğini,
belki bu şekilde kendisini toparlayabileceğini, değilse sınıfta kalabileceğini
söyledim. Aile, çocuklarının okulu sevdiğini, arkadaşlarından ayrılmak
istemediğini belirtince, çok emin değilim ama çocuğunuzun sınıfında bir hırsız
var. Büyük bir ihtimalle bu hırsızın çocuğunuz olabileceğini, şayet öyle olursa
okuldan uzaklaştırılacağını, bu durumun sicilini lekeleyebileceğini ifade ettim.
Bunun üzerine aile çocuğunu nakil yoluyla okuldan aldı.
Aileyi aylar sonra Konya’da
gördüm. Çocuklarını sordum. Biraz toparladı dediler. Çocuk adına sevindim. Bir
sevincim daha oldu. O öğrenci nakil gittikten sonra o sınıfta ve okulumda bir
daha hırsızlık vakası olmadı.
Bu anekdotumla ilgili
kıssadan hisse sadedinde değerlendirmeyi diğer yazımda yapmak isterim.
*13/05/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder