Ana içeriğe atla

Yazar Özgeçmişleri


Ramazan YÜCE
1963 yılında Konya'nın Güneysınır ilçesinde dünyaya geldi. İlkokulu Karasınır İlkokulunda bitirdi. 3 yıl Kuran'ı Kerim eğitimi aldı. Ortaokul ve Liseyi Konya İmam Hatip Lisesinde okudu. 1991 yılında S.Ü. İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Gaziantep Nizip İHL, Adıyaman Kahta İHL'de meslek dersleri öğretmenliği yaptı. Adana Seyhan İsmail Safa Özler Anadolu Lisesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yaptı. 11 yıl boyunca Konya'da değişik okullarda yöneticilik yaptıktan sonra idareciliği kendi isteğiyle bırakarak halihazırda öğretmenlik yapmaktadır.  Evli, 4 çocuk babasıdır.

Yorumlar

  1. Merhabalar Hocam.
    Ben de 1977-1989 yılları arasında Kırşehir-Kaman İmam-Hatip Lisesi memurluğu görevinde bulundum. İmam-Hatip liselerini iyi tanırım. (1955 doğumluyum)
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Memnun oldum. Bu camiayı bu vesileyle daha iyi tanımış oldunuz. Bu okullar ihtiyaçtan doğdu. İki grubun arasında kaldı. Aşırı nefret edenlerle aşırı sevenlerin arasında kaldı. Sevgi ve nefret aynı kapıya çıkar. Dün birileri kapatmak için uğraştı. Bugün de her yere normalinden fazla bu okulları açarak kalite yok edildi. Maalesef ifrat ve tefrit hali yaşanıyor. Bu okul türünden mezun olanların makamlarda öncelikli tercih edilmesiyle mezunların kahir ekseriyeti makamda boğuldu.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde