Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hafızlık Eğitimi *

Hafızlık üzerine daha önce “Hafızlığın Faydası”, “Hafızlık Nasıl Yapılır”, “İHO’lardaki Hafızlık Eğitimi (1) ve (2)” üzerine 4 yazı kaleme aldım. Bu yazımda da kimlerin hafız olması gerektiği üzerinde duracağım. Bildiğiniz gibi hafızlık eğitimi için ilkokul beşinci sınıfı bitiren öğrenciler Kur’an kurslarında hafızlık eğitimi alıyordu. Hafız olanlar hafızlığın ardından İHL’lere kayıt yaptırarak örgün eğitimlerine devam etmişlerdir. Üç yıl ara vererek İHL’lere kayıt yaptıran bu öğrenciler lisede diğer sınıflara serpiştirilerek ara vermeden gelen diğer öğrencilere ağabeylik yapmışlardır. Kendi halinde devam eden bu hafızlık uygulaması 8 yıllık kesintisiz eğitimle beraber sekteye uğramış, ortaokulu bitirdikten sonra hafızlık eğitimi için gelen öğrencilerin sayısında gözle görülür şekilde azalma olmuş ve Kur’an kursları kapatılmaktan beter yapılmıştır. Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin ardından uygulamaya konan 12 yıllık zorunlu eğitimle birlikte İHO ve İHL’lerin hem öğrenci hem de okul

Hafız İHO’lardaki Hafızlık Eğitimi (2) *

İHO’larda hafızlık yapan çocuklar; 1.       Tabir yerinde ise bir koltukta iki karpuz taşıyor. Hem diğer müfredatı hem de hafızlık yapıyor. Takdir edersiniz ki bir koltukta iki karpuz taşınmaz. Taşınırsa da ya hafızlık ya diğer dersler ihmal edilebilir. Kaç çocuk bunun altından hakkıyla kalkabilir? 2.       Resim, müzik, beden eğitimi ve bilişim gibi rahatlama derslerinden mahrum kalmaktadır. Özellikle çocuk için beden eğitimi ve bilişim dersleri vazgeçilmezdir. Nice çocuk bilirim ki bugün beden/bilişim dersi var diye bayrama gider gibi okula geliyor. 3.       Bu çocukların çoğu evleri şehir merkezinde olmasına rağmen gece yatılı yurt veya kurslarda kalmaktadır. Ortaokul çağındaki çocukların yatılı kalmasının çok pedagojik olduğunu sanmıyorum. Ne de olsa daha ana çocuğu. 4.       Ortaokul boyunca hafızlık yapmak gerekçesiyle bir yıl örgün eğitimden uzak kalmaları ve bu dersleri görmeden yıl sonunda sınava tabi tutularak bir üst sınıfa geçirilmeleri yıl kaybetmeme bakımından ava

Hafız İHO’lardaki Hafızlık Eğitimi (1) *

4+4+4 eğitim sistemine geçmemizle birlikte daha önce sadece ortaokul olan ikinci kademeye imam hatip ortaokulları da eklendi. Yeterli ve makul seviyede olan imam hatip liseleri normalin üzerinde açıldı. Bu okullar için bazen yeni binalar yapıldı, bazen de diğer okul türlerine ait binalar İHO/İHL’ye dönüştürüldü. Bununla da yetinilmedi. Çoğu İHL’ler kız ve erkek olacak şekilde müstakil okula çevrildi. Ayrı binada açılamayan yerlerde kız ve erkek sınıfları ayrıldı. İHO ve İHL’ler ihtiyaçtan fazla dikkat çekecek şekilde açılması yetmedi. Son yıllarda proje okullar adı altında “Fen ve Sosyal Bilimler Programı uygulayan İHL”ler devreye sokuldu. Bununla da yetinilmedi. Hafız İHO ve hafız İHL’ler açıldı. Hala da açılmaya devam ediyor. Açılan İHO ve İHL’lerin, proje İHL’lerin, hafız İHO ve hafız İHL’lerin ne kadarı ihtiyaç ne kadarı işlevini yerine getiriyor ne kadarı beklentilere cevap veriyor ne kadarı kaliteyi yakaladı? Bu konuda iyi mi yapıldı ya da bu okul türlerine istemeden kötülük mü

Hafızlık Nasıl Yapılır? *

Süre başlıklarının olduğu sayfalar hariç her sayfasında 15 satır olan Kur’an; 606 sayfa, yuvarlak hesap 6666 ayet, 114 süre ve her biri 20 sayfa olmak üzere 30 cüzden ibarettir. Şimdiki proje hafız İHO’larda hafızlık eğitiminden önce hafızlık yapanlar; bir yılı yüzünden, iki yılı da ezber yapacak şekilde üç yılını hafızlığa ayırırlardı. Bazı yerlerde ilkokuldan önce hafızlık yapılsa da Türkiye’nin genelinde ilkokulu bitirdikten sonra hafızlığa başlanırdı. Eğitim genelde Kur’an Kurslarında yapılırdı. Hafızlığını bitirenler ağırlıklı olarak İmam Hatip ortaokullarına kayıt yaptırırdı. Orta birinci sınıftan okumaya başlarlardı. Hafız olanlar ve hafızlık çalışanlar bilir. Kur’an ezberlemeye Fatiha’dan başlanmaz. Her cüzün birinci (20.sayfa) sayfasından ezbere başlanır. 2.cüzün 1.sayfası, 3.cüzün 1.sayfası şeklinde 30.cüze kadar bu şekilde birer sayfa ezberlenir. Ezberlenen her sayfa hocaya ezberden verilir. 30.cüz bittikten sonra tekrar başa dönülür. 1.cüzün 2’nci, 3.cüzün 2’nci sayfası

Hafızlığın Faydası *

Hafızlık güzel bir ibadettir. Hafız olan bir kişi hem farzı kifaye olan bir ibadeti yerine getirerek sevap kazanmış hem de Allah kelamını beynine nakşetmiş olur. Özellikle İmam, müezzin, müftü ve vaiz olacakların, ilahiyat ve İslami ilimler okuyacak olanların hafız olmasında fayda vardır. Çünkü bu meslek sahipleri hep Kur'an'la haşır neşir olmaktadırlar. Hem namaz kıldırırken zammı süre olarak namaz sürelerinin dışında farklı ayet ve süre okuyabilirler. Hafızlığı sağlam olanlar teravihlerde hatimle namaz kıldırabilirler. Cemaate vaaz verenler ayetleri ezberden okuyabilirler. Öğretmen olarak görev yapanlar Kur'an derslerinde öğrencilerin okuduğu sayfayı ezberden takip edebilirler. Hafız olanların Arapçaları da iyi ise okudukları ayetlerin anlamlarını bilirler ve muhataplarına anlamlarını da vermiş olurlar. Tüm bunların yanında hafızlığın zekayı açtığını, hafızayı güçlendirdiğini düşünüyorum. Çünkü zeka ile zekat aynı kökten gelir. Nasıl ki zekat verdikçe malın bereketi artıy

Hükümetlerin Ekonomi Karnesi *

Bu yazımda ekonomimiz şöyledir, böyledir, öldük, bittik, her gün zam zam zam, bu böyle gitmez demeyeceğim. Her şey güllük gülistanlık da demeyeceğim. Derdim ne mevcut hükümet ne de önceki hükümetler ne şu parti zamanında ekonomi iyiydi ne de kötüydü değil. Becerebilirsem kendi gözümle bir tespitte bulunacağım. Türkiye siyasetini ve ülke yönetimini geçmişten günümüze takip edenler bilirler ki ideolojik sebeplerle oy verenler olsa da siyaseti belirleyen en önemli unsur ekonomidir. Tencere, tava ve mutfak diye ifade edilen ekonomi nicelerini iktidardan etmiş, nicelerini iktidara taşımıştır. Çünkü vatandaşın derdi geçimdir, mutfaktır. Bundan dolayıdır ki iktidar adayı veya iktidar alternatifi olan her parti, “Ekonomiyi yönetemiyor, vatandaş açlık sınırı içerisinde, geçinemiyor, mutfakta tencere-tava kaynamıyor, fiyatlar aldı başını gidiyor, ürünlere her gün zam geliyor. Biz gelirsek ekonomiyi şöyle yöneteceğiz, vatandaşın alım gücünü artıracağız, asgari ücreti yükselteceğiz, işsizliği azal

Tarafgir Bakış Açısı *

Futbol maçı izler misiniz bilmiyorum. İzlemeseniz de futbol maçlarının çok çekişmeli geçtiğini bilirsiniz. Çünkü maç demek; stres, heyecan, alkış, slogan, tezahürat, küfür, atışma, taktik vb. demektir. Oynanan maç bir de ezeli rekabet ise yürek mi dayanır bu maça. Ta günler öncesinden bu maç konuşulmaya başlanır, biletler satılır, maçı hangi hakemin yöneteceği dört gözle beklenir. Maçın hakemi açıklanır açıklanmaz, takımların taraftarları hakem hakkında konuşmaya başlarlar. Kimi hakemi beğenir: İyi hakemdir, kritik pozisyonlarda takımlarını tuttuğunu, bu hakemin takımlarına uğurlu geldiğini, bu hakemle daha maç kaybetmediklerini söyler. Kimi de bu hakemle daha maç kazanamadıklarını, bu hakemin maçı katlettiğini, Federasyonun bu hakemi bu maça özellikle verdiğini söyler durur.  Beklenen büyük gün gelir. Takımların taraftarları kendilerine ayrılmış tribünlerde saatler öncesinden yerlerini alır. Takımlar sahaya çıkar ve stresi yüksek maç başlar. Taraftarların takımı çok iyi oynuyorsa pr

Bir Meşşailik Dersi *

Salı günü bir cenazeye katıldım. Cenaze namazının ardından defin için mezarlığa doğru ilerlerken, yanımdan mezarlığa doğru hızlıca yürümeye çalışan üçlü dikkatimi çekti. Biri yüksek sesle hararetli bir şekilde konuşuyor, diğer ikisi dinliyor. Kulak misafiri olayım, sohbeti daha doğrusu bilgiyi kaçırmayayım diye ben de biraz hızlandım. Hoş, hızlanmasam da sağır sultanın duyacağı şekilde konuşanın sesi bana kadar geliyordu. Konu, haliyle cenaze üzerineydi. "Cenaze namazında eskiden ayakkabı çıkarılır, ayakkabının üzerine basılırdı. Bu iyiydi ama şimdilerde bunu uygulayan kalmadı. Halbuki bu uygulamanın geçmişi ta peygamberimize dayanıyor. Peygamberimiz bir gün bir cenaze namazı kılacağında, Cebrail peygamberimizin yanına geliyor. Namaz kılarken ayakkabını çıkar. Çünkü ayakkabında tavuk pisliği var. Böyle namaz olmaz deyince peygamberimiz ayakkabısını çıkarıp üzerine basıyor ve cenaze namazını bu şekil kılıyor. Namaz bittiğinde peygamberimiz geri dönünce tüm sahabenin, kendisi gi

Komşuda Pişer Bana da Düşer

Dün akşama doğru ortalığı bir duman kapladı. Yangın mı var dedik. Ailecek balkondan bakıştık. Komşulardan birinin bahçesinden geliyordu duman. Mangal yakmış olmalı demeye kalmadan evde ne kadar açık pencere varsa kapatmak için koşuştuk. O an düşündüm de keşke evde fazla aile bireyim olsaydı, aynı anda odalara dağılır, hızlıca pencereleri kapatırdık. Fazla zaman geçmeden duman başta bizim oturduğumuz ev olmak üzere tüm civar evlere yayıldı ve odalara davetsiz misafir oldu. Balkonda otururken burnu koku alanlar burunlarını kapattı ve yüzlerini buruşturdu. Benimse öyle bir derdim yoktu. Çünkü burnum koku almıyor. Böylesi zamanlarda burnun koku almaması bir nimetmiş. Az sonra burnu koku alanların tespitiyle balık kokusu gelmeye başladığını öğrenmiş oldum. Boşu boşuna mangal yakıyor diye komşunun günahını almış olduk. Biz, duman isi ve balık kokusuyla gıdalanırken, komşumuz bahçede balığını mangalda pişirdi. Sonrasını bilmiyorum. Herhalde afiyetle yemişlerdir. Benim merakım, k

Dünya Yaşanmaza Doğru *

Çığ düşmesi, toprak kayması, seller ve su taşkınları, orman yangınları, fırtınalar, salgınlar vs. gösterdi ki bu yüzyıl -doğal- afet yüzyılı olacak. Bu demektir ki yaşanmaz bir dünya bizi bekliyor. Sürekli mal ve can kaybı olacak. Böyle böyle dünyanın sonu gelecek. Dünya öbür yüzyıla sarkarsa, geride kalanları nasıl bir dünyanın beklediğini varın siz düşünün. İki yıldır da küresel bir salgınla boğuşuyoruz. Covid-19 biterse, arkasından başka salgınların da kapıda olduğu dillendiriliyor şimdiden. Büyük can ve mal kaybına neden olan bu doğal afetlerin müsebbibi kimdir? Doğal afetlerin kendisi mi? Evreni ve her şeyi yerli yerince yaratıp bir düzen içinde bizim kullanımımıza veren Allah, şu insanlara gününü bir göstereyim mi diyor? Suçlu hep bizden bir şeyler alan doğanın kendisi mi? Bize bu doğal afetleri gönderen Allah mı suçlu? Haşa. Bilelim ki doğal afetler sünnetullah adı verilen Allah'ın değişmez kurallarındandır. Evreni gül kabul edersek, doğal afetler de bu evrenin dikenidir

Beni Ne Kadar Tanıyorsunuz?*

Beni ne kadar tanıyorsunuz desem, fiziki ve birkaç bildiğiniz yönümü sayabilirsiniz. İçimde ne barındırdığımı biliyor musunuz? Sakın ben senin ciğerini bilirim gibi beylik laflar etmeyin. En iyisi mi gelin size kendimi anlatayım. Böylece nasıl biri olduğumu (pek lazımdı sanki!) öğrenin. Zayıfken ben; *Sesi çıkmayan, ses çıkarırsam da alttan alan birisiyim. *Uyumlu olmayı tercih ederim. *Herkesle iyi geçinirim. *Nazik ve kibar olurum. *Eleştiriye, istişareye ve diyaloga açığım. *Hoşgörülüyüm. *Ekip ruhuna önem veririm. *Birlikte çalıştıklarıma saygıda kusur etmem, onlara değer veririm. *Dürüst olmaya çalışırım. (En zoru) Olamasam da dürüst geçinirim. (En kolayı) *Makam ve mevkide gözüm olmaz. Güçlendiğim veya gücü ele geçirdiğim zaman ben; *Başkasını eleştirmeyi pek severim. Eleştiri okları bana dönerse eleştirinin en masumuna dahi tahammül etmem. *Ağzımı bozar, insanları yerin dibine geçiririm. *Ekip ruhuna önem vermem. *Cazibe merkezi olmak isterim. *İstişare etm