Hafızlık güzel bir ibadettir. Hafız olan
bir kişi hem farzı kifaye olan bir ibadeti yerine getirerek sevap kazanmış hem de
Allah kelamını beynine nakşetmiş olur. Özellikle İmam, müezzin, müftü ve vaiz
olacakların, ilahiyat ve İslami ilimler okuyacak olanların hafız olmasında
fayda vardır. Çünkü bu meslek sahipleri hep Kur'an'la haşır neşir
olmaktadırlar. Hem namaz kıldırırken zammı süre olarak namaz sürelerinin
dışında farklı ayet ve süre okuyabilirler. Hafızlığı sağlam olanlar
teravihlerde hatimle namaz kıldırabilirler. Cemaate vaaz verenler ayetleri
ezberden okuyabilirler. Öğretmen olarak görev yapanlar Kur'an derslerinde
öğrencilerin okuduğu sayfayı ezberden takip edebilirler. Hafız olanların Arapçaları
da iyi ise okudukları ayetlerin anlamlarını bilirler ve muhataplarına
anlamlarını da vermiş olurlar.
Tüm bunların yanında hafızlığın zekayı
açtığını, hafızayı güçlendirdiğini düşünüyorum. Çünkü zeka ile zekat aynı
kökten gelir. Nasıl ki zekat verdikçe malın bereketi artıyorsa, zekayı
kullandıkça zeka da açılır. Kişinin ezberleme yeteneği gelişir. Sürekli
tekrarlandığı için çoğu hafızın güçlü bir hafızaya sahip olduğu
gözlemlenmektedir. Okuduğu metni daha çabuk kavrayabilir. Hafız olan bir kişi, gördüğü
Arapça bir metnin Kur’an ayeti olup olmadığını, okunan ayetin Kur’an’da nerede
geçtiğini bilir. Düğün, cenaze vb. yerlerde aşır okunacaksa genelde hafız
olanlardan okumaları istenir. Bir yerde bir sohbet yapılacaksa hafızlara söz
verilir. Ortama uygun birkaç ayetle, pekala bir sohbet konusu ortaya çıkar.
Kısaca hafız olanlar Kur’an’ı zihnine nakşetmiş kimselerdir. Bunlara ayaklı
Kur’an dense yeridir.
Tek başına hafız olmak yeterli midir?
Ezberleme yönünden yeterli olsa da okuduğu ayetin anlamını bilebilme ve vaaz
verirken içeriğini tercüme edebilme yönünden hafız olanların aynı zamanda Arapça
bilgisine sahip olmaları çok iyi olur. Maalesef çoğu hafızın Arapça bilgisi
olmadığı için okuduğunun ne anlama geldiğini bilememe gibi bir durumları söz
konusu. Bu da Kur’an’ın iniş mantığı ve amacına uygun düşmez. Çünkü Kur’an;
okumaktan ve bol bol tekrardan ziyade okuduğunu anlamak ve anlaşılanı yaşamak
için gönderilmiştir. İdeal olan okunan ile yani ilmi ile amil olmaktır. Çünkü
Müslümanlıkta ideal olan Müslümanların yaşayan Kur’an olmaları, teorinin pratiğe
dönüşmesi ve Kur’an ahlakı ile ahlaklanmalarıdır. Dinin de toplumun da
özellikle dini bilenlerden beklentisi böyledir. Bunu sahabenin “Peygamberin
ahlakı nasıldı” sorusuna, Hz Ayşe’nin “Siz Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlakı
Kur’an ahlakı idi” sözüyle de hepimiz biliyoruz. Allah okuduğunun anlamını
bilen ve bildiğiyle yaşayan kimselerden eylesin.
Hasılı, tüm bunlar ve daha fazlası için Kur’an’ı ezberlemek teşvik edilir.
Toplumda hafızlık yapanlara ve hafızlara ayrı bir değer verilir, saygı
gösterilir ve el üstünde tutulur. Hafızı kelamsın denilir.
Anadolu’da çoğu ailenin çocuğunu hafız yapma ideali vardır.
Hafızlık sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimle birlikte sekteye uğrasa
da son yıllarda uygulanan projelerle hafızlık yeniden diriltilmeye çalışılıyor.
*08/04/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder