Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bilim Kurulunu Nasıl Bilirsiniz? *

Bilim Kurulu derken sağlıkla ilgili kurulu kastediyorum. Zira çoğu alanda kurulmuş bilim kurulları var. Kurulan bu bilim kurulları ne iş yapar, nasıl çalışır, bugüne kadar ne hizmeti yapmışlardır, yaptıkları hizmet ve getirdikleri önerilerle neyi önlemişler, kurumu nereden almış, nereye götürmüşler bilmiyorum. Zira elimde bildiğim bir araştırma ve istatistik yok. Bu bilim kurulları olmasaydı kurum ve kuruluşlar, deruhte ettikleri görevleri yerine getiremez miydi? Bunu da bilmiyorum ama bilim kurullarının bu ülkede faydası ve zararı, varlığı veya yokluğu yönüyle bir güzel masaya yatırılmalı.  Başka kurumların bünyesinde kurulmuş diğer bilim kurullarını bir tarafa bırakarak bugünlerde adından sıkça söz ettiren, üyeleri her akşam televizyonlarda boy gösteren, sık sık toplantılar yaparak öneri ve tavsiyeler sunan, Sağlık Bakanlığı bünyesinde görev yapan Bilim Kurulundan söz etmek istiyorum. TV konuşmalarında bilirkişi olarak bilgisine başvurulan bu üyelerin, unvanlarına bakıldığı zaman b

Belediyeler ve Çim *

Betonlaşan ve yüksek katlı şehir hayatında, rahat bir nefes almak için yeşil alanlara ihtiyaç var. Yeşil alan oluşturmak da mahalli idarelerin görevleri arasındadır. Bundandır ki belediyeler uygun gördükleri ve planladıkları yerlere imkanlar ölçüsünde ve bir plan dahilinde parklar yapar. Bir güzel yeşillendirir. İyi de yapıyor. Zira şehrin bu tür yeşil alanlara ihtiyacı var. Park yaparken de belediyeler masraftan kaçınmaz. Parkın büyüklüğüne göre insanımız otursun, güneşten korunsun diye belli mesafelerde kamelyalar yapar. Oturup eğlensin, muhabbet edip hoşça vakit geçirsin, yesin ve içsin diye masa ve oturaklar koyar. Çocuklar oynasın diye oyun alanları oluşturur. İçine oyun aletleri koyar. Yürümek isteyenler için yürüyüş parkuru düzenler. Çay ve diğer ihtiyaçların servis edildiği kafe ve çay bahçeleri yapar. Satış yapar. Zaruri ihtiyaçların giderilmesi için tuvalet bile düşünülmüştür. Park yapıldıktan sonra belediyelerin görevi bitmiyor. Bu parkların günlük bakım ve temizliği ger

Değişen Kim? *

—Üstat! Batı Bey'i biliyorsun. Onda çok büyük değişiklikler var. Çok olumlu konuşuyor. Ondaki bu değişikliğin sebebi hikmeti ne olabilir? Yoksa hidayete mi erdi? —Senin dediğin gibi bir değişiklik görmedim ben o kişide. —Nasıl olur? Eskiden böyle miydi halbuki. Bizi durmadan eleştirirdi. Kavgacı bir üslubu vardı. Konuşurken ağzından alev saçardı. TV ekranlarında kendisi gibi düşünmeyenlerle kavgaya tutuşur ve bulunduğu ortamı gererdi. Ya şimdi? Halim, selim biri olup çıktı. Bilge bir edayla ekranlarda boy gösteriyor. Ne kızgınlık var ne sesini yükseltme. Kimsenin sözünü kesmiyor. Üstelik çoğu konuda bizim gibi düşünüyor. Hatta bizi destekliyor. Katılmadığı konularda da sessiz kalıyor. Ne olduysa Ergenekon'dan içeri girip çıktıktan sonra oldu. Nasıl görmezsin bunları? —Üslup değişikliğini görüyorum. Kavgacı üslubu terk etti. Alabildiğine uyumlu bir profil çiziyor.  —Daha ne?  —Fikrinde bir değişiklik yok. Aynı fikirlerini yine savunuyor.  —Ama bizi destekliyor.  —D

Yusuf'un Maliyesi *

Hz Yusuf'un hayatını bilmeyenimiz yoktur içimizde. Kimimiz onun hayatını okumuş, kimimiz filmini izlemiş, kimimiz de bir başkasının anlatımından dinlemiştir. Kur'an, Yusuf'un hayatı için "Kıssaların en güzeli" tabirini kullanır. Zira Yusuf'un hayatının her bir safhası imtihandır ve bizim için onun hayatı ibretlerle doludur. Zira kıssalar hisse alınsın diyedir. Bu yazımda niyetim Hz Yusuf'un hayatını anlatmak değilse de bizim için ibret olması gereken bazı noktalara kısaca işaret etmek istiyorum. Yusuf denince benim aklıma, 1.Yusuf’un ağabeyleriyle imtihanı, (Babası Yakup’un kendisini daha fazla sevmesi dolayısıyla ağabeyleri tarafından kıskanılması, ağabeylerinin Yusuf’u kuyuya atması, Mısır’a giden bir kervana Yusuf’un köle olarak satılması.) 2.Mısır vezirinin evinde Yusuf’un kadınlarla (Züleyha ve diğer kadınlar) ile imtihanı, (Bunun sonucu bir iftiraya maruz kalarak hapse düşmesi, uzun yıllar zindanda kalması, cezaevini medreseyi Yusufiyeye çevirmesi) 3

Bir Konuşma Ziyafeti *

Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün, DÖGEP (Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmen Gelişim Programı) adını verdiği bir projesi var. Bu projeye göre DÖGM, her ay farklı bir konu olacak şekilde bir eylem planı hazırlar. Hazırladığı bu eylem planını illere göndererek belirlenen konunun, konusunun uzmanları tarafından işlenmesini ister. Gelişim programı çerçevesinde bir yılda altı defa yapılan/yapılacak olan bu etkinliklerin yapılması için ilçe milli eğitim müdürlükleri her ay bir okulu görevlendirir. Kasım ayının konusu, “Hz Muhammed’in Eğitim Anlayışı ve Eğitim Metotları”, toplantıyı düzenleyen okul da Meram-Vakıfbank İmam Hatip Ortaokulu idi. Programa ev sahipliği yapan okula buradan teşekkür ediyorum. Salgın riski dolayısıyla Zoom üzerinden çevrim içi yapılan toplantıya 115 kadar öğretmen, dinleyici olarak katıldı. Bu konuşmayı dinleme imkanım oldu. İzninizle bu yazımda, bu toplantı ile ilgili daha doğrusu hatiple gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce bu toplant

Salgından Etkilenenlere Bir şey Yapılamaz mı? *

Yanlış hatırlamıyorsam, ekmeğe 1 Ocak 2020 tarihinden geçerli olmak üzere 10 kuruş zam yapılmış, 250 gram olan ekmeğin gramajı da 200 grama düşürülmüştü. Düşürülen gramajı ve üzerine konan 10 kuruşu birlikte düşündüğümüzde, ekmeğe yüzde 36,36'lık bir zam gelmişti. Ocakta gelen bu yüzde 36'lık zam oranı, yeterli olmamış ki bir yılbaşını daha beklemeden, 1,20 kuruşa aldığımız ekmek, 24 Kasımdan itibaren 1,40 kuruş oldu. Yüzde 16'lık bu zam, Fırıncılar Odasının yaptığı açıklamaya göre 2020 yılı için geçerli olacakmış. 2021 yılında düşündükleri rakam, ekmeğin 1,75 kuruştan satılması. Buradan anlaşılıyor ki 2021 yılında ekmeğe yapılacak zam birden fazla olacaktır. Ekmeğe bir yılda yapılan bu ikinci zam beni hiç şaşırtmadı. Tepeden tırnağa her ürüne gelen zamlardan ekmek de nasibini alacaktı. Keşke her ürüne, ekmeğe yapılan yüzde 16'lık zam kadar bir zam yapılsaydı. Maalesef çoğu ürünün fiyatları uçtu. Ürünler, uçtuğu yerde kalsa buna herkes dünden razı. Zamdan ziyade f

Bir 24 Kasım Günü Evimde Beklerken-e- Ben

Midem bayram ederdi her 24 Kasımda, Çünkü hep bir yemek daveti alırdım o gün. Önce ne gerek vardı? Zahmet ettiniz derdim. Ardından tıka basa yer, bir güzel stoklardım. Öyle yerdim ki “midem yeter artık” dedikçe, Karnım, “daha stoklanacak yer var” derdi. Ben ise bir yediğime, bir de kalana bakar, Rabbim, “Ne olur, midemi büyüt” derdim. Yediğim, beni biraz rahatsız etse de Gözüm yiyemediklerimde kalırdı. Çünkü diğer günleri de düşünmeliydim. Zira kolay mı bir 364 gün daha beklemek. Böyle günlerde karnım davul gibi şişerdi. Neredeyse ayaklarımı göremez olurdum. Ama olsun. Zira ayaklara düşman bakardı. Ben ayağa değil, mideme bakmalıydım. Zaman zaman bu öğretmenler gününü niçin Miladiye göre kutlarız? Hicri takvime göre kutlasak olmaz mı derim. Hiç olmazsa bir sonraki öğretmenler gününü bir 11 gün önce kutlar, Midem böylece erkenden bayram eder derdim. Dengesiz beslenmeden dolayı göbek iyice çıkınca, Ayaklarıma bakanlar göbeğime

Sorunun Kaynağını Sonunda Tespit Edebildim *

Online ders için okul yönetiminin atadığı az sayıdaki derslere girdikten sonra MEB, EBA harici platformlarda ders işlemeye izin verdi ve EBA üzerinden ders atama işleri, öğretmene bırakıldı.  Okul, pazar akşamı haftalık ders programını yaptıktan sonra programımızı e posta adresimize gönderdi. EBA harici ders atama nasıl yapılır bilmem ama iş başa düştü. Oturdum bilgisayarın başına. Önce ders atamanın nasıl yapılacağını gösteren videoyu birkaç defa izledim. Videoyu izledikçe teknoloji özürlü benim cahilliğim gitti ve bu işi yapabileceğime güvenim geldi. Verilen ders programına göre ilk atamayı yaptım. Kayıt yapmadı. Tekrar tekrar kaydettim yine olmadı. Bu durumu whatsapp grubu üzerinden öğretmenlere sordum. "Sistem öyle diyor bazen ama az sonra ders atamasını yapıyor" cevabını aldım. Atadığım dersi, bildirimlerde görmek için gözüm ekranın üzerine gitti gitti geldi. Nedense görmek istediğim bildirimi göremedim. Sisteme kızdım. Zira sistemin bana bir garezi olmalıydı. Sist

Saygı Duyduğum ve Saygı Duymadığım Tipler *

Bir kişi, önceki fikir ve görüşlerini değiştirdiği zaman onun için "Hızlı bir 'U dönüşü' yaptı", zaten onun için " Dün dündür, bugün de bugün" ve nihayet "Tükürdüğünü yaladı" denir. Özellikle siyasilerimizde görünür bu özellikler. Hatta "Dün dündür..." deyimi bir siyasimizle özdeşleşmiştir.  Fikrini değiştirenler, bu zikzakları yüzünden topluma pek güven vermezler. Bu güvensizliği ifade etmek için de "Onun son dediğine bakmak lazım" denir.  Bir insan daha önce savunduğu bir fikir ve görüşünü değiştiremez mi? Elbette değiştirebilir. Yaş, ortam, şartlar, zaruretler, kişinin kendini geliştirmesi, olayın perde gerisini ve iç yüzünü öğrenmesi gibi nedenlerle kişi, önceki görüşlerini değiştirebilir. Çünkü yeni bir bakış açısı geliştirmiştir. Bu da doğaldır. Zaten görüşler değişmezse herkes ve her şey yerinde sayar. Bu da gelişmenin önündeki en büyük engeldir. Bundandır ki "Değişmeyen tek şey değişimdir". Kendini gelişt

Parkta Kahvaltı Keyfi *

  Yürüyüş rotamı bazen evimin yakınındaki meşhur parka çeviririm. 800 metre yazılı parkurda 10 tur atarım. Ayaklarım, tutturduğum bir tempo ile parkuru arşınlarken zaman zaman gözüm kamelyalara kayar. Niyetim, yürüyüşümü sonlandırdıktan sonra boş bir kamelya bulup orada teşehhüt miktarı soluklanmak. Ama boş kamelya bulmak ne mümkün. Grubun biri gidiyor, diğeri geliyor. Zira kamelyalar sabahtan akşama kadar birçok gruba ev sahipliği yapıyor. Gelen gruplar, gelip geçenin soluklanmak için oturduğu gruplardan oluşmuyor. Çoğunluk, planlı ve programlı bir şekilde kimi arabasıyla kimi de yürüyerek gelip kamelyalara bir bir yerleşiyor. Hiçbirinin de eli boş değil. Hepsi hazırlıklı geliyor. Yeter ki eşleri işe gitmiş olsun. Eşlerini işe gönderdikten sonra mutfağa inerek tüm hünerlerini sergiliyorlar. El emeği, göz nuru ve el yapımı nevalelerini, kurdukları sofranın üzerine boşaltıyorlar. Menüde kavun bile var. Milli içeceğimiz çayı söylemeye gerek yok. Ye ye bitmiyor. Zaten aceleleri de yok

Karşınızda Bir Ekonomi Uzmanı Var

Cahili olduğum konulardan biri de ekonomi ve mali işlerdi. Siz buna üçkâğıt ekonomisi de diyebilirsiniz. Ama yaşadığım süreçte ekonominin gidişatını ve yönetimini seyrede seyrede ekonominin uzmanı oldum. Artık ülkenin ekonomisini bana teslim ederseniz, ülkeyi ve sizleri asla mağdur etmem. Nasıl yapacaksın derseniz; Çok basit. Bunu aslında siz de yapabilirsiniz. Bunun için illa ekonomi, maliye ve işletme okumanız gerekmiyor. √ Piyasalarda iç veya dış kaynaklı bir çalkalanma olup TL'ye karşı döviz yükselişe geçtiğinde, bu yükseliş nerede durur diye herkes bir tedirginlik içerisine girince ben istifimi bozmadığım gibi rahatımdan da hiç ödün vermem. Soğukkanlılığımı koruyarak bir hakem edasıyla seyrederim sadece. Niçin seyretmeyeyim ki... Çünkü ne döviz borcum var ne de kazancım dövizledir. Bu durumda bana düşen seyirdir. Öyle bir seyrederim ki bu seyrime doyum olmaz. Döviz her gün rekor üzerine rekor kırar. Ben yine kılımı kıpırdatmam. Ne zamana kadar seyrederim? Döviz, belirlenen kri