Betonlaşan ve yüksek katlı şehir hayatında, rahat bir nefes almak için
yeşil alanlara ihtiyaç var. Yeşil alan oluşturmak da mahalli idarelerin
görevleri arasındadır. Bundandır ki belediyeler uygun gördükleri ve
planladıkları yerlere imkanlar ölçüsünde ve bir plan dahilinde parklar yapar. Bir
güzel yeşillendirir. İyi de yapıyor. Zira şehrin bu tür yeşil alanlara ihtiyacı
var.
Park yaparken de belediyeler masraftan kaçınmaz. Parkın büyüklüğüne göre
insanımız otursun, güneşten korunsun diye belli mesafelerde kamelyalar yapar.
Oturup eğlensin, muhabbet edip hoşça vakit geçirsin, yesin ve içsin diye masa
ve oturaklar koyar. Çocuklar oynasın diye oyun alanları oluşturur. İçine oyun
aletleri koyar. Yürümek isteyenler için yürüyüş parkuru düzenler. Çay ve diğer
ihtiyaçların servis edildiği kafe ve çay bahçeleri yapar. Satış yapar. Zaruri
ihtiyaçların giderilmesi için tuvalet bile düşünülmüştür.
Park yapıldıktan sonra belediyelerin görevi bitmiyor. Bu parkların günlük bakım
ve temizliği gerekir. Kırılanların tamiri, eskiyenlerin yerine yenisi, ağaç ve
çimlerin kurumaması için sulanması, ağaçların budanması, çimlerin kesilmesi, kuruyan
ya da sökülen çimlerin yerine yenisinin ekilmesi vs.
Belediyelerin, insanımızın ihtiyacını karşılamak amacıyla yapıp hizmete
sunduğu parkları takdir etmekle beraber burada bir konuyu dile getirmek
istiyorum. Gördüğüm bütün park ve bahçelerde çim ekili. Göze hoş gelen,
seyrettikçe insana seyir zevki veren yemyeşil çimler, öyle zannediyorum
parkların en masraflı kısmıdır. Çünkü çimler ağaç gibi değil. Sürekli su ister.
Bundandır ki belediyeler bu ihtiyacı gidersin diye buralara mutlaka bir görevli
koyar. Çimleri sulamak için açılan su, başta çim olmak üzere yolu, kaldırımı,
gelip geçenleri, yolun kenarına konmuş araçları bile suluyor. Görevliler,
görevlerine o kadar sadıklar ki az sonra yağmur yağacaksa da veya az önce
yağmur yağmış olsa bile çim sulama işini es geçmiyor. Gördüğüm kadarıyla
gözümüz gibi koruyup kolladığımız çimler hem meşakkat hem de masraftır. Diyelim
ki zaten görevlisi var. Çimlere bakıp dursun. Ya masraf? Bence masraf kısmını
yabana atmamak lazım. Özellikle su kaynaklarının alarm verdiği günümüzde
sürekli su isteyen çimler, yer altı su kaynaklarının daha erken bitmesine neden
olacağını düşünüyorum. Anlatmak istediğim, park ve bahçelerimizde çim ekimine
ve bakımına son verilmeli. İnsanımız toprağa hasret şekilde şehirlerde beton,
kilitli taş, asfalt görüyor sürekli. Bırakalım da insanımız, parklara gidince
çim yerine toprağa bassın.
Belediyelerimiz çime verdiği önemi, fidan dikimine ve bu fidanların
büyümesine, tutmuş ve büyümüş ağaçların bakım ve sulamasına, özellikle tarihi
ağaçları korumaya verse çok daha iyi olacaktır. Çünkü korumaya alınmış birçok
anıt ağaç, kurumaya yüz tutmuş durumda.
Mevcut ağaçları korurken aynı zamanda “Geleceğe Nefes, Dünyaya Nefes”
kampanyası çerçevesinde ağaç dikimine önem verilmeli. Dikilen ağaçlar dikildiği
gibi bırakılmamalı. Aynı zamanda çimlere verdiğimiz önem gibi bu ağaçların
tutması/büyümesi/korunması için tedbir alınmalı. Çimler, oksijen ihtiyacımızın
ne kadarını karşılıyor bilmiyorum ama zannedersem ağaçların verdiği kadar
oksijen vermiyordur. Üstelik çimler bana doğal bir görünüm vermiyor, yapmacık
geliyor. Ağaçlar daha doğaldır. Üstelik ağaçlar bizim geleceğimizdir.
Tarım ve Orman Bakanlığının öncülüğünde başlatılan ağaç seferberliği, bence
belediyelerin asli görevleri arasında olmalı. Bu konuda mevzuat nedir
bilmiyorum ama inanın, belediyelerimiz ağaç dikim, bakım işine el atsınlar,
şehirlerimiz kısa zamanda yemyeşil olur. Bunu da en iyi şekilde yapacaklarına
inanıyorum. Park ve bahçelerin görüntüsü bile “Bu işi en iyi belediyeler yapar,
şekil A’da göründüğü gibi” diyor.
*04/12/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder