Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Salgının Ardından

Covid-19 adı verilen, iki yıldan fazla süren, küresel salgının zararı fazla oldu:  Hayatımıza maske, mesafe ve hijyen girdi.  Bu hastalığa yakalanan binlerce kişi öldü. Kapanmadan dolayı üretim durma noktasına geldi. Onlarca gerekli gereksiz yasaklarla tanıştık.  Bu hastalığı tetikleme ihtimali olan yüzlerce sektör aylarca kapalı kaldı.  Enflasyon azdı.  İşsizlik arttı.  Hastaneler test yaptıranlarla doldu taştı. Hastanelerin yoğun bakımları ve hastaneler yeterli gelmedi. Binlerce kişi hastanelerin yoğun bakımlarında ölümle pençeleşti. Hastanelerde tedavi görmeyen hastalar evlerinde karantinaya alındı.  Eğitim ve öğretim sekteye uğradı. Yüz yüze eğitimden uzak kaldık. Uzaktan öğretimle tanıştık.  Esnek mesai, dönüşümlü çalışmayı gördük. HES (Hayat Eve Sığar) uygulamasına geçildi. Bu süreçte herkes birbirinden kaçtı.   Aşılar hayatımıza girdi. Aşı olmak isteyenler ve olmak istemeyenler tartışması yapıldı. Kimi aşı oldu kimi olmadı. Salgın hala tam bit

Nimetin Elden Çıkması

Hayat bir mücadeleden ibarettir.  Bu mücadele uzun bir maratondur.  Bu maraton tekdüze değildir.  İnişi vardır, çıkışı vardır, zorluğu vardır, kolaylığı vardır. Üzüntü ve keder, sevinç ve mutluluk iç içedir. Kimseye her daim tozpembe değildir, hepten eza da değildir. Zira adı üzerinde imtihan dünyasıdır.  Bu imtihandan yüzünün akıyla çıkmak da vardır, varlık gösterememe de vardır, rezil olmak da. Bir hedefe ulaşmak için yola çıkanlar, çıktıkları bu hedefe ulaşmak için ibadet aşkı içerisinde çalışırlar, çalışırken şımarmazlar, çağın ve zamanın ruhuna uygun hareket ederler ise önlerine engeller çıksa da bu engelleri birer birer aşmasını bilirler. Karşılığını da alırlar. Çünkü her insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Allah da bunlara çalıştığının karşılığını verir ve zirveye çıkarır. Kendilerinden ve yaptıklarından emin olarak ayakları yere sağlam basanlar zor veya kolay zirveye çıkar. Yeter ki bunda samimi olunsun, zirve azmi olsun, yapabilecek irade gösteril

Aşere-i Mübeşşere

“Hz Ebu Bekir, Hz.   Ömer, Hz.   Osman, Hz.   Ali, Sa'd b. Ebî Vakkas, Ebû Ubeyde b. Cerrah, Abdurrahman bin Avf, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm, Saîd b. Zeyd” isimli sahabeler halk arasında aşere-i mübeşşere (cennetle müjdelenen on kişi) olarak bilinir. Adı zikredilenlerin hepsi Kureyş kabilesine mensup ilk Müslümanlardan. Peygamberimizin hep yanında yer almış, İslam’a hizmetleri yadsınamaz sahabelerdir. Cennetle müjdelenmelerinin dayanağı da hadislerdir: “Ebu Bekr cennetliktir, Ömer cennetliktir, Osman cennetliktir, Ali cennetliktir, Talha cennetliktir, Zübeyr cennetliktir, Sa'd İbnu Malik cennetliktir, Abdurrahman İbnu Avf cennetliktir, Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrah cennetliktir." (Ravi der ki: Zeyd)   onuncu da sükut etti. Dinleyenler:   "Onuncu kim?"   diye sordular. (Bu taleb üzerine):  "Said İbnu Zeyd!"  dedi . (Ebu Davud, Sünnet 9) Bu konuda farklı hadisler de mevcut. Hepsini buraya alma imkanım yok. Bu ve bu konuda gelen rivayetler s

Milli Görüş

Milli Görüş, merhum Erbakan'ın 1969 yılında çıktığı siyasi yolculuğundan, vefatına kadar devam ettirdiği siyasi çizgisinin adıdır. Maddi ve manevi kalkınmanın, gelişimin, değişimin ve ilerlemenin milli duruşla mümkün olacağını savuna gelmiştir. Bu yüzden her çözümünde millilik demiştir. Taklitçiliğe ve özentiye hep uzak durmuştur. Ömrü boyunca bu çizgisini hiç değiştirmemiştir. Önceleri bu çizgi ciddiye alınmamış, dalga geçilmiş. Biraz taban bulunca bir bölen olarak görülmüş, irticanın odağı ve dinî siyasete alet ediyor denmiş.  80 öncesinde hep MC hükümetlerinde yer almış. Maddi kalkınmayı ağır sanayi ve milli sanayi hamlesinde görmüş ve memleketin her bir yerine fabrika temelleri atmış. Manevi kalkınma için de imam hatip okullarının sayısının artırılmasına öncülük etmiştir.  80 öncesinde kurduğu Milli Nizam Partisi, irticanın odağı gerekçesiyle kapatılmıştır. Yerine kurduğu Milli Selamet Partisi ise tüm partiler gibi 80 ihtilaliyle birlikte sonlandırılmıştır. Yerine kur

Salgını Yenmenin Yolu

Tüm tedbir, aşı ve kısıtlamalara rağmen salgın artmaya devam ediyor. Bu salgını önlemenin tek yolu kaldı:  1.Dışarıda olduğu gibi evde hatta yatak odasında bile maske, mesafe ve temizlik kuralına riayet etmeli, 2. Evde tüm aile fertleri birbirine karşı bir yabancı gibi davranmalı, 3. Aile fertleri ayrı odalarda kalmalı, 4. Yemekler aynı sofra, aynı masa ve aynı kaptan yenmemeli, 5. Aynı evi paylaşan aile fertleri, birbirleriyle görüşmek isterlerse, birbirlerinin odasına girmekten ziyade telefonla görüşmeyi, görüntülü arama ve online vb. imkanları kullanmalı, 6. Evin her odasında, girerken ve çıkarken kullanmak üzere dezenfektan bulundurulmalı, 7.Market vb. yerlerden alışveriş yaparken, eczanelerden ilaç alma mesafesi hayata geçirilmeli. Müşteri ne istemişse, tezgâhtar onu uzatmalı. Burada ses duyurma zorluğu yaşanırsa tezgâhtar ve müşteri, telefonla görüşme yolunu tercih edebilir. Mümkünse, alışverişlerde online alışverişe geçilmeli. Siparişler kurye vasıtasıyla evlere ul

Eniştem Değil mi? Varsın Öpsün!

Eniştem bir hesap kitap adamı. Kolay kolay vermez, yedirmez. Bu hesabı yaparken de sırtında yumurta küfesi olduğunu söyler. Eniştemin bir özelliği daha var. En son söyleyeceğini ilk başta söyler. Mümkün değil. Cesedimi çiğnemeden olmaz der. Sanırsın ki eniştem hep böyle. Zırnık koklatmaz dersin.  Ama şaşırtmayı pek sever.  Öyle bir zaman gelir ki vermeyen eniştem, kesenin ağzını açar. Sırtındaki yumurta küfesini atar. Verdikçe verir. Ne kadar, olmaz dediği varsa hepsini bir bir yapar. Yani şaşırtır. Bu uğurda binlerce tavuğu esirgemez.  Yeter ki kaz gelecek olsun.  Eniştemin bu cömertliği genelde beş yılda bir olur.  Sen de tüm bu olup bitenleri görünce, bayram değil, seyran değil, enişten beni niye öptü der durursun.  Bu kadar iyiliği görünce, dün vermeyen bugün niye veriyor dediğin zaman eniştemi sevenler, "Sizi de anlamak zor. Vermediğinde vermedi diyorsunuz. Verdiğinde de niye verdi dersiniz" derler.  Yine dersiniz ki dün olmaz diyen, bugün olur deyince,

Gittiği ve Durduğu Yeri Beğenmediklerimiz

Bazı insanların siyaseten, dinen ve fikren gittiği veya durduğu yeri beğenmeyiz. Beğenmekle de kalmayız. Ayıplarız. Olmadı, yakışmadı, kendisine yazık etti, mahallesini bırakıp gitti, mahallesine ihanet etti, geleceğini berhava etti deriz. Bununla da yetinmeyiz. Başkasına gösterdiğimiz toleransı kendisine göstermeyiz. Başkasına verdiğimiz makul cevabı vermeyiz. Bakışımızla, verdiğimiz cevapla ve sorduğumuz sorularla paralar dururuz. Tüm bunları yaparken bir gün döner gelir demeyiz, kapıyı gıyade bırakmayız. Çünkü nazarımızda iflah olmaz ve yaramaz biridir artık. Fikren, zikren, siyaseten ve dinen bu şekil ayrışanları dışlamak yerine, kendi haline ve zamana bırakmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Su akar mutlaka yerini bulur. Zaman her şeyin ilacıdır. Ama orada ama burada. Bunun için iletişimi kesmemek, katılmasak da görüşüne ve durduğu yere saygı duymak gerek. Gittiği yerin yanlış olduğunu göstermek, ikna etmek için iki medeni insan gibi konuşmaya devam edebiliriz. Baskı yapar

Bir Duruşu Olmalı İnsanın

Bir misyon için yola çıkanların, başarı gelsin veya gelmesin; Bir duruşu olmalı, Savunduğu değerlerinden ve prensiplerinden ödün vermemeli,  İdeal ve prensiplerini gerçekleştirmek için efor sarf etmeli,  Yolunu, hedeflerini ve kendi yapacaklarını anlatmalı,  Başarı için her yolu mubah görmemeli,  Başkasını kötülememeli,  Belden aşağı vurmamalı,  Ben daha iyi yaparım demeli,  Üslubunu bozmamalı, diline ayar vermeli ve gerekirse fermuar çekmeli, maksadını aşan sözler sarf etmişse özür dileyebilmeli,  Nezaket ve saygıyı elden bırakmamalı,  Zikzak çizmemeli,  Dozajında ve seviyeli eleştiri yapmalı,  Kendisine yapılan eleştiriye gelmeli, Yüzüne bakamayacağı şeyler söylememeli,  Kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapmamalı, empatiyi düstur edinmeli, Tüm çabası fazilet ve erdem yarışı olmalı,  Kutuplaştırıcı, ötekileştirici bir üslup kullanmamalı,  Fikirlerinden dolayı kimseyi ayıplamamalı, hep insan onurunu korumalı, Kimseye kin ve intikam be

Hayal Kırıklığı

Çocuğunuz vardır. Okumasını, en iyi okulları kazanıp okumasını, gözle gösterilir ve aranır bir meslek erbabı olmasını istersiniz. Çünkü kapasitesi vardır. Maddi ve manevi imkanları çocuğunuzun başarısı için esirgemezsiniz. Yani saçınızı süpürge edersiniz. Sonuç, çocuğunuz başarılı olamamış, hedeflediğiniz noktaya ulaşamamıştır. * Çocuğunuzun yetişmesi için elinizden geleni ardına koymadınız. Ne istedi, neye ihtiyacı varsa aldınız. Tek istediğiniz, milli manevi değerleri özümseyip yaşaması, değerlerimize yabancılaşmaması, yaşlandığınız zaman nasıl ki siz onu büyüttünüz, o da büyüdüğünüz zaman sizi görüp gözetsin. Geldiğiniz nokta itibariyle rüzgardan esirgediğiniz çocuğunuz size bakmıyor. * Çocuğunuz ticaret yapmak istedi. Siz de her türlü sermayeyi sağlayarak çocuğunuza işletmeyi teslim ettiniz. Çocuğunuz çalıştı, çabaladı ana sermayeyi artıramadığı gibi önce yerinde saydı. Sonra gerisin geri gitmeye başladı. Bir bakmışsın ki çocuğunuz işinizden tırnağınızdan artırıp teslim e

Korkmam, Korkarım

Nefsini bilen Rabbimi bilir” sözü hadis olarak rivayet edilse de hadis değildir. Yalnız mana bakımından doğru bir sözdür. Kendisinin nasıl biri olduğunu bilen insandan korkmam. Çünkü, Kişinin kendini bilmesi, ne olduğunu, nasıl biri olduğunu bilmesi demektir.  Kısaca haddini bilmesi demektir. Haddini bilen kendisini gizlemez, eksikliklerini itiraf eder. Yaptığının yanlış olduğunu söyleyenlere kızıp sinirlenmez, sesini yükseltmez, ayar vermeye kalkmaz. Bu yönüm benim de hoşuma gitmez der ve muhatabına teşekkür eder. Kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışanlara, ben aslında öyle değilim der.  Övmeye kalkanlara yüzü kızarır, estağfurullah der ve keşke dediğiniz gibi olabilsem der. Olup biten her şeyi kendinden menkul bilmez.  Dünyanın merkezine kendisini koymaz. Dünyanın kendi etrafında dönmesi gerektiğine kendisini ve çevresini ikna etmeye çalışmaz.  Kibir budalası değildir. Tevazuu elden bırakmaz.  Ne idim ne oldum demez.  Böyle birinin ne zaman, ne yapacağ

Erbabından Anlam Yüklü İfadeler

Hanımı ile anlaşamayan bir bedeviye “sebep nedir?” diye sorarlar: “Mahremim hakkında konuşmam” der. Karısını boşayınca tekrar sorarlar; “sebep neydi?” diye.  “Başkalarının mahremi hakkında konuşmam” der. * Hz. Fatıma, ”Hayırlı hanım nasıl olur” sorusuna:    “Hayaliyle de olsa haramlarda gezmeyen, beyini de haramlarda gezdirmeyen hanımdır.” diye cevap verir. Hz. Ali, ”Hayırlı bey nasıl olur” sorusuna; "Hayaliyle de olsa haramlarda gezmeyen, hanımını da haramlarda gezdirmeyen beydir.” diye cevap verir. * “Neden hayat hikayeni yazmıyorsun?” diye sordular.  “İki yanımdaki iki melek zaten yazıyor” dedi gülümseyerek. Gökhan Özcan, Yenişafak, 16/03/2015 * "Ölen kim olursa olsun yaşayana düşen şey derin bir sükuttur". Fatma Barbarosoğlu, Yenişafak, 16/03/2015 * Gündüz böbürlenenin gece horuldayandan ne farkı var? Gökhan Özcan * "Benim kıymetimi bilemediler” dedi biri. “Halbuki fiyatını her fırsatta hatırlatıyordun!” dedi diğeri. Gökhan Özcan

Referansı Peygamber Olanlara Gelsin

İlk vahiy geldiğinde “Kim beni dinler” endişesini taşıyan Hz Muhammed’e eşi Hz Hatice, İşte ben varım” demek suretiyle Peygambere destek olur hem de ilk Müslüman olma şerefini taşır. Destek olması ve moral vermesi için Peygamberi amcası Varaka’ya götürür. * Yılların memleket özlemini çeken arkadaşlarına, “Haydin hazırlanın, Mekke’yi ziyarete gidiyoruz” diyor Hz Muhammed. Memleket hasretiyle yanıp tutuşan muhacirler, Hudeybiye mevkiine geldikleri zaman durdurulur. Mekke’ye sokulmazlar. “Bir anlaşma yapalım. Ziyaretinizi bu yıl değil, önümüzdeki yıl yapacaksınız” denir onlara. Diğer maddelerle birlikte bu maddeye de evet der peygamber. Bu anlaşma kimsenin hoşuna gitmez. Peygamberin “Haydin kurbanlarımızı burada keselim” sözünü kimse dinlemez. Peygamber üzülür: “Ashabım beni dinlemiyor” diyerek bu durumdan eşi Ümmü Seleme’ye dert yanar. Eşi de “Sen kurbanını kes, onlar da ardından kurbanlarını keseceklerdir” der. Peygamberin kurbanını kestiğini gören ashap, moralleri bozuk o

Tevazuun Göstergesi

Her şeyi ben yaparım.  Her şeyden ben anlarım.  En iyi ben yaparım. Bir ben varım. Herkes benim aleyhimde.  Herkes benim aleyhime çalışıyor. Herkes beni yok etmeye çalışıyor... Veya  Her şeyi o yapar, her şeyden o anlar, en iyi o yapar, bir o var, herkes onun aleyhinde, herkes onu yok etmeye çalışıyor...  Türünden söylemler kişinin kendisini ön plana çıkarmaya çalıştığı şeklinde bir anlamaya sebebiyet veriyor.  Bu söylemde;  Enaniyet ve benlik hakim.  Mütevazılık yok.  Kibir kokusu var. Tek adam görüntüsü veriyor.  İstişare ve danışma yok. Kişiye ve kişinin kendisine aşırı güveni var... Güven iyidir. Kişinin öz güven sahibi olması güzeldir. Kaptan önemlidir. Yalnız kişilerden ziyade ortak akıl diyebileceğimiz ekip ruhu ile hareket etmek, ekip ruhunu ön plana çıkarmak, her konuda, özellikle rutin dışındaki önemli konularda istişare etmek çok daha önemlidir ve olması gerekendir. “Onların işleri kendi aralarında şura iledir” fermanına daha uygundur. Çün

Yanlış Yazdığımız Bazı Kelimeler

Türkçemizden mi kaynaklanıyor, öğretemediğimizden mi, önemsemediğimizden mi, zorluğundan mı yoksa TDK'nin uygulamasından mıdır bilinmez birçok kelimeyi yanlış kullanıyoruz. Bu yazımda hemen hemen her yerde görmeye alıştığımız ve kullana kullana iyice kanıtsadığımız yazımı yanlış kelimelere örnekler vermek istiyorum: Yanlış                 Doğru Yalnış               yanlış Hoşgeldiniz    hoş geldiniz Çiğköfte           çiğ köfte  Orjinal              orijinal İnsiyatif            inisiyatif  Harfiyat            hafriyat  Ünvan                unvan (?)  Bir kaç                 birkaç Bu gün                 bugün Eksoz                     egzoz (?)  Eşortman             eşofman (?) Farketmek             fark etmek Her hangi               herhangi Hiç bir                     hiçbir Hoşçakal                 hoşça kal Hükümet                 hükumet (?) Kat etmek                katetmek Pardesü                    pardösü (?) Vejeteryan           

Yüksek Gerilime Veda Zamanı

Her seçim öncesi olduğu gibi yine atmosferi yüksek bir seçim süreci yaşıyoruz. Hangi ittifak kazanır hangisi kaybeder bilmiyorum. Bunun kararını seçmen verecek. Sonuç ne olursa olsun, ülkemiz için hayırlı olması en büyük dileğimdir. Yalnız cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda tamamlanması yine dileklerim arasında. Çünkü ikinci tura kalması demek, ülkenin bir iki hafta daha seçim gerilimi yaşaması, belirsizliğin bir iki hafta daha sürmesi hem de ikinci sandıkla beraber devletin sırtına yeni mali külfetin yüklenmesi demektir. Bu açıdan seçmenin ilk turda bitecek şekilde tercihini belirlemesinde fayda var.  Demokrasinin bir gereği olan seçimleri bir şenlik havası haline getirmek, rekabeti bir fazilet yarışı olacak şekilde yürütmek için başta siyasiler olmak üzere herkesin üzerine büyük görevler düşüyor. Bunun için, Siyasi parti liderleri gerilimi düşürecek açıklamalar yapmalı,  Rakiplerini eleştirmeli ama belden aşağıya vurmayacak şekilde seviyeyi korumalı, kırıcı ve incitici olma

Kişi Seviciler

Doğu toplumlarının en büyük özelliği aidiyet ve kimliklerini kişide ifade etmeleridir. Onlar için kişi bir tarafa o kişinin kurumu bir tarafa hatta dünya bir tarafa.  Ekip ruhu ve takım oyunu yoktur lügatlerinde. Varsa yoksa kişi sevgisidir onları ayakta tutan ve hayata bağlayan.  Kurtarırsa o kurtarır kendilerini. Başkası yalandır. Zira Allah vergisidir o.  Öyle bir sevgidir ki bağlılıkları ölümünedir. Kendilerinin ömürlerinden alıp ona versin Allah.  Gözlerini sevgi bürümüştür. Ne anayı görürler ne babayı. Uğruna gerekirse ana babalarını karşılarına alırlar. Değil ki seni. Varlık sebebidir zira. O varsa varlar, yoksa yoklar. Makam ve mevkiler onun sayesindedir. Güç ve kuvvet varsa onun sayesindedir. Sayesinde faizle mücadele ediliyor. Faiz eridi eriyecek. Bugüne dair ne elde ettilerse sayesindedir. Kendilerini tanımlarlarken doğruya doğru, yanlışa yanlış dediklerini söylerler. Sevdikleri kişi bir yanlış yapsa da eleştirseler. Ama yapmıyor bir türlü. Hep doğru yapıyor. B