Ana içeriğe atla

Yüksek Gerilime Veda Zamanı

Her seçim öncesi olduğu gibi yine atmosferi yüksek bir seçim süreci yaşıyoruz. Hangi ittifak kazanır hangisi kaybeder bilmiyorum. Bunun kararını seçmen verecek. Sonuç ne olursa olsun, ülkemiz için hayırlı olması en büyük dileğimdir. Yalnız cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda tamamlanması yine dileklerim arasında. Çünkü ikinci tura kalması demek, ülkenin bir iki hafta daha seçim gerilimi yaşaması, belirsizliğin bir iki hafta daha sürmesi hem de ikinci sandıkla beraber devletin sırtına yeni mali külfetin yüklenmesi demektir. Bu açıdan seçmenin ilk turda bitecek şekilde tercihini belirlemesinde fayda var. 

Demokrasinin bir gereği olan seçimleri bir şenlik havası haline getirmek, rekabeti bir fazilet yarışı olacak şekilde yürütmek için başta siyasiler olmak üzere herkesin üzerine büyük görevler düşüyor. Bunun için,

Siyasi parti liderleri gerilimi düşürecek açıklamalar yapmalı, 

Rakiplerini eleştirmeli ama belden aşağıya vurmayacak şekilde seviyeyi korumalı, kırıcı ve incitici olmamalı, işi ve süreci birbirlerinin yüzüne bakamayacak noktaya getirmemeli. 

Partiler yaptıklarını, yapacaklarını, sorunlara yönelik çözüm önerilerini anlatmalı. Siyasetlerini korku üzerine ve rakiplerini kötüleme üzerine kurmamalı. 

Hangi ittifak veya parti olursa olsun, vekil seçiminde partisine ve ülkeye katma değer üretecek adaylara listesinde yer vermeli. 

Siyasetimize centilmenlik hakim olmalı. Birbirlerine başarı dilemeli. Sonucun ülkeye hayırlı olmasını hissettirmeli. Kazansa da kaybetse de herkes sonuca katlanmalı ve tahammül etmeli. Taraftarlarına da sükunet telkin etmeli. 

Parti veya ittifaklarını sosyal medya üzerinden destekleyen amatör siyasi figürlere gelince, bunlar sosyal medyayı siyaset arenasına döndürenlerdir. Fitili ateşlenmiş gerilimi artırmaktadırlar. Bu yaptıklarıyla ülkenin geleceğine dinamit koyuyorlar ve sosyal barışı bozuyorlar. 

Ülkesini ve bu ülkenin geleceğini düşünen seçmene yaraşan, hakemlik rolünü sandığa saklamasıdır. Sosyal medyadan herkese ayar vererek, baskı yaparak, farklı tercih, yorum ve eleştirilere tahammülsüzlük göstererek siyaset yapılmaz. Bıraksınlar bu işi partilerinin yetkili organlarına. Partileri için kalp ve gönül kırmaya değmez. Bu ülke hepimizin. Trol ve taraftarların siyasi tercihleri kadar her seçmenin tercih hakkı vardır. Ülkeyi düşünüyorlarsa, demokrasiye bir nebze inanıyorlarsa, ötekileştirici ve dışlayıcı üslubu terk etmeliler. Unutmasınlar ki insanları yıldırarak, onları baskı altına alarak hiçbir seçmenin görüşü değişmez. Bu yüzden sonu gerilim olan beyhude çabadan vazgeçmeliler. Hırçınlık, kızgınlık, tahammülsüzlük ancak kendi küplerine zarar verir. 

Partilere ve sempatizanlarına düşen, kişi ve parti siyasetinden ziyade bir yönetim kültürü oluşturacak ilke ve prensip siyasetine söz ve eylemlerinde yer vermektir. Herkesin kabul edebileceği bir yönetim kültürü oluşturmak bu ülkeye yapılacak en büyük iyiliktir. Böyle bir kültürden hepimiz yararlanırız. Bu kültürün ardından seçim ve siyasetin yüksek gerilimi düşecektir. Gerilim düşünce herkes işine ve gücüne zaman ayıracak ve önünü görecektir.

Ülkemizi seviyorsak, gelin hepimiz bu konuda payımıza düşeni yapalım.

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Yirmi yıldır iktidarda olan hükumetin zamanında her kaç senede bir sandık kuruldu sayısını hatırlamıyorum ama, hep elektrikli ve gergin bir ortamda halkın sandığa gittiğini iyi biliyorum.

    İnşAllah bu sefer böyle olmaz demek istiyorum, ancak böyle olacağına da bir türlü inanamıyorum. Ortalık çok gergin ve millet patlamaya hazır kurulmuş saatli bir bomba sanki.

    Ben anadan doğma MHP'li bir ülkücüydüm. Ne zaman ki, MHP Bahçeli ile birlikte 180 derece dönüş yaptı. O günden beri benim ne partim, ne de ülküm kaldı. Şu anda taraftarı olduğum, ya da sempatizanı olduğum hiç bir siyasi parti yoktur.

    Cenab-ı Hakk, ülkemiz için hangi ittifak hayırlısı olacaksa, o ittifakı devletin başına getirsin. Benim duam artık böyledir.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. as. Benimki bir temenni. Olmayacak duaya amin gibi bir şey. Çünkü adımız gibi biliriz ki yüksek gerilimde geçecek, tıpkı diğer seçimlerde olduğu gibi. Çünkü bizde her şeyin hayat memat meselesi maalesef. Partilerle benim de işim yok. İster istemez dert ediniyoruz.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde