Ana içeriğe atla

Yanlış Yazdığımız Bazı Kelimeler

Türkçemizden mi kaynaklanıyor, öğretemediğimizden mi, önemsemediğimizden mi, zorluğundan mı yoksa TDK'nin uygulamasından mıdır bilinmez birçok kelimeyi yanlış kullanıyoruz. Bu yazımda hemen hemen her yerde görmeye alıştığımız ve kullana kullana iyice kanıtsadığımız yazımı yanlış kelimelere örnekler vermek istiyorum:

Yanlış               Doğru

Yalnış               yanlış

Hoşgeldiniz    hoş geldiniz

Çiğköfte           çiğ köfte 

Orjinal              orijinal

İnsiyatif            inisiyatif 

Harfiyat            hafriyat 

Ünvan                unvan (?) 

Bir kaç                birkaç

Bu gün                bugün

Eksoz                   egzoz (?) 

Eşortman            eşofman (?)

Farketmek           fark etmek

Her hangi             herhangi

Hiç bir                   hiçbir

Hoşçakal               hoşça kal

Hükümet               hükumet (?)

Kat etmek              katetmek

Pardesü                  pardösü (?)

Vejeteryan             vejetaryen (?) 

Yada                        ya da

Yanlız                      yalnız

Sağol                        sağ ol

Tesbih                      tespih (?) 

Peştemal                  peştamal (?)

Antiparantez          antrparantez

Örnek verdiğim yanlış ve doğru kelimelerimiz bunlardan ibaret değil. Doğrusunu yazalım yazmaya ama parantez içi soru işareti koyduğum kelimeler için TDK’nin doğrusu budur diye ısrar etmesinin bir anlamı yok. Çünkü TDK’nin doğru kabul ettiği kelime hem kullanılmıyor hem de telaffuzu zor. Gündelik hayatta halkın kullanış şekli esas alınmalı. Böylece çoğumuzun yanlış yazdığı kelimeler biraz azalmış olur.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Ben de yazılarımı kaleme alırken, yazılımında terddüte düştüğüm kelimeleri hiç erinmem en azından TDK'dan sorarım ve mümkün mertebe doğrusunu yazmaya gayret ederim. Bitişik ve ayrı yazılması gereken birleşik kelimelerde çok takılırım. Bilgisayarımın hemen yanında benim hep bir akıl defterim vardır. Doğru yazılımında sıkıntı çektiğim bitişik, ayrı ve diğer normal kelimelerin doğru yazılışlarını listelerim. Takıldığım zaman hemen açar bakar ve doğrusunu yazmaya çalışırım. Hatta bitişik ve ayrı yazılan birleşik kelimelerin bir de kuralı vardı, zaman zaman o kurala da başvururum.
    Ama her şeye rağmen yine de klavye hatalarımızla birlikte yanlış yazdığımız kelimelerimiz oluyor. Hükumet, yazılımın doğrusu, ancak gerek gazetelerde, gerekse kitaplarda ben hükumetin doğrusunu yazanını hiç görmedim diyebilirim. O kadar çok karşılaşıyorum ki, bu sefer ben tereddüte düşüyorum, acaba ben mi yanlış öğrendim diye.
    Bu faydalı ve bilgilendirici paylaşımdan dolayı teşekkür ederim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İmla ve yazımda çoğumuz sınıfta kalırız maalesef. Bunda TDK'nin gereksiz kural koyması, kuralların istisnasının çok olması, dilimize önem vermeyişimiz, çok okumayışımız, araştırmayışımız; gazete, dergi, tabela gibi yerlerdeki yanlış yazımların belleğimize yerleşmesi etkili olmuş olabilir.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde