Ana içeriğe atla

Tevazuun Göstergesi

Her şeyi ben yaparım. 

Her şeyden ben anlarım. 

En iyi ben yaparım.

Bir ben varım.

Herkes benim aleyhimde. 

Herkes benim aleyhime çalışıyor.

Herkes beni yok etmeye çalışıyor...

Veya 

Her şeyi o yapar, her şeyden o anlar, en iyi o yapar, bir o var, herkes onun aleyhinde, herkes onu yok etmeye çalışıyor... 

Türünden söylemler kişinin kendisini ön plana çıkarmaya çalıştığı şeklinde bir anlamaya sebebiyet veriyor. 

Bu söylemde; 

Enaniyet ve benlik hakim. 

Mütevazılık yok. 

Kibir kokusu var.

Tek adam görüntüsü veriyor. 

İstişare ve danışma yok.

Kişiye ve kişinin kendisine aşırı güveni var...

Güven iyidir. Kişinin öz güven sahibi olması güzeldir. Kaptan önemlidir. Yalnız kişilerden ziyade ortak akıl diyebileceğimiz ekip ruhu ile hareket etmek, ekip ruhunu ön plana çıkarmak, her konuda, özellikle rutin dışındaki önemli konularda istişare etmek çok daha önemlidir ve olması gerekendir. “Onların işleri kendi aralarında şura iledir” fermanına daha uygundur. Çünkü istişarede mütevazılık vardır, ekibe ve ekip ruhuna önem ve değer vermek vardır, hata riskini en aza indirgemek vardır, taşın altına herkesin elini koydurmak ve sorumluluk vermek vardır. Hasılı danışma, şura ve istişarenin faydaları çoktur.

Kişiler istişare ediyor olabilir. Ki öyle de olmalıdır. Eğer böyle ise buna rağmen kişi ön plana çıkıyor veya çıkarılıyor, böyle bir imaj oluşmuşsa, kişi ve kişilere düşen, bu başarıda ekibimin payı büyüktür. Benim bu konuda payım ön planda olmak ve uygulamak demek olmalıdır. Böyle bir üslup bu milletin değerlerine daha uygundur. Çünkü hepimiz biliriz ki her türlü övgüde ve gerçeğin ortaya konmasında bu toplum estağfurullah demek suretiyle tevazuun en güzel örneğini sergiler.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Nefsini beğenen ve nefsine itimad eden bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören ise bahtiyardır.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde