Ana içeriğe atla

Politikamız

Sitemiz siyasi, ekonomik, sosyal, eğitim, din...vb konularda dert edinilen her konuyu ele almayı hedeflemektedir.  Toplumsal bir yara olan meselelere yaklaşımı yapıcı eleştiri şeklindedir.

Her hangi bir siyasi parti, dini grup gözetmez. Olaylar eleştirilirken kolay kolay kişilere yer verilmez. Kınayanın kınamasına aldırmayan bir bakış açısına sahiptir. Sırtında yumurta küfesi yoktur. Makam, mevki, ikbal peşinde de değildir. Adı üzerinde sayfanın adı: “Dilin Kemiği yok”tur. Kendince doğru bildiği doğruları söylemek ve yazmak temel prensiplerindendir.  Hem de hiç evelemeden, gevelemeden... İnsan onurunu zedelemeden... Olayları prensipler çerçevesinde değerlendirerek kritik yapmaktır niyetimiz.

Duygu ve düşüncelerimizi ifade ederken bazen mizahi bir üslup kullanırız, bazen ironi yaparız. Kah tabana kuvvet gireriz, kah tersinden, kah üstü kapalı bir dil kullanırız. Bazen de anlaşılmaz bir dil ile meramımızı anlatmaya çalışırız. Yazılarımızda anekdot, hikaye, anılara ve gözlemlere de yer verilir. Uzundur. Çünkü kelamı kibar değiliz. Bugüne kadar kendisini sadece kendisi anlamıştır. Bunu da büyük bir başarı olarak görmektedir. 

Sayfamız başka yazı gönderen kişilere de açıktır. Yazıları yayımlanır. Yazdığımız yazılara karşı yapılacak eleştiri-kritik ve yorumlara da sayfamız  açıktır. Hatta şeref duyarız. Farklı fikirlerden ancak zenginlik doğar. Aynı fikir de isek –demek ki- bizimle aynı fikirde olanlar da varmış der, yine mutlu oluruz. Yazılarımıza yapılacak olumlu-olumsuz yorumların hatalarımızı düzeltmemize yardımcı olacağına inanıyoruz.

Yazılarımızın doğruluğu iddiasında değiliz. Yazdığımız yazılarda toplumsal yaralara parmak basabiliyor, fincancı katırlarını ürkütebiliyorsak ne mutlu bize!

Şunu da ifade etmek isteriz ki, yazılarımız bir araştırma mahsulü değildir. Duygularımızı çalakalem ifade etmekten ibarettir. Kah otobüste, kah masa başında. Çoğu zaman da cep telefonu marifetiyle kaleme alınmaktadır. T9’dan ve Türkçe’mizi eksik bilmekten kaynaklanan yazım ve imla hatalarımız da olabilir.

Allah yazdıklarımızla amel etmeyi nasip etsin, doğruluktan ayırmasın. 


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde