Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ülke Yönetimi Benim İşim

Genelde siyasi yazılar yazıyor ve eleştiriyorsun. Anlıyor musun bari? Eh işte.  Siyasete gir o zaman.  Kafama uygun siyasi parti yok.  Kendin bir parti kur.  Kurmaya kurarım.  Ekibin var mı? Siyasi partiler yasasına göre yeter sayıyı bulurum.  Ama bu ekip değil ki.  Ekibe gerek yok. Tek başıma hallederim. Çünkü benim anlamadığım yok. Başarılı olacağına inanıyor musun? Elbette.  Diyelim ki ilk seçiminde iktidara geldin. Ülkeyi yönetebilecek misin? Çocuk oyuncağı benim için.  Mesela?  Enflasyonu hiçbir ülkeye nasip olmayacak şekilde azdırırım. Hayat pahalılığından milletin takati kalmaz. Namusumuz olan TL'yi döviz karşısında pul ederim. Faizi kah indirir kah çıkarırım. Yüzde yüz bile yaparım. İndirirken nassa başvurur. İlgili ayetleri okurum. Hatta ayetlerin irabını bile yaparım. Faizi çıkarırken nassı bir kenara koyarım. Merkez Bankasını boşaltırım. İstediğim ülkeyle bozuşurum. Sonra gider arayı düzeltirim. Dostum olur. Sabahtan akşama konuşurum. Yapm

Bir Bölen Partiler

Türkiye Süper Liginde 20 kulüp top koştursa da bu lig FB, GS, BJK ve Trabzon için vardır. Bunlar her sezona şampiyon parolasıyla girer. Bursaspor ve Başakspor'un iki istisna dışında bu dört kulüpten biri şampiyon olur. Geriye kalan takımlar ise asansör takım olmamak ve ligde tutunmak için vardır. Yani küme düşmemek için oynar. Ligde kalırsa başarılıdırlar. Şampiyonluk ise bu takımlar için hayaldir. Kısaca bu lig bu dört takımı şampiyon yapmak için vardır. Diğerleri kalabalık etsin ve bu dört kulübü şampiyonluğa götürsün diye vardır. Ligi alt ve orta sıralarda tamamlayan bu Anadolu takımları, şampiyonluğa oynayan takımlar için meze görevi görür. Büyükler ister deplasman ister klasmanda olsun yenmek zorundadır. Hele şampiyonluk iki büyüğe kalmışsa Anadolu takımlarının bunları mağlup etmesi mucizelere kalır. Kazara yenerlerse yenilen büyük tarafından istenmeyen takım ilan edilir. Maçın hakemine yüklenilir. Bu takımın rakip şampiyonluğa oynayan takımdan para aldığı bile konuşulur.

Depreme Hazır Başkan

Başkanlığı kazanmaya çok yakınsınız. Başkan olacağın şehir deprem bölgesi. Depreme dair ne tür hazırlıkların var? Hiç olmadığı kadar depreme hazır bir belediye başkanı olacağım.  Mesela neler yapacaksın? Başkan seçilir seçilmez ilk icraatım kefen ihalesi açmak olacak.  Ne alaka? Ne alaka olur mu? Deprem oldu mu insanlar ölecek. Eee? Onlara karşı son görevimi yapacağım.  Yani yaşatmayı değil, öldürmeyi hedefliyorsun. Hayır efendim. Öldürmek olur mu? Depremde binalar yıkılır, insanlar ölür. Tüm bunlar takdiri ilahi. Bana düşen de öleni İslami usullerle gömmek. Hayret bir şey. İyi tamam. İhale açtın. Sonra? En uygun verenden şehrin nüfusu kadar kefen alacağım.  Başka? Ölenleri yıkamak için yeterince tanker satın alacağım.  Tanker? Deprem olunca alt yapı çökecek. Su ihtiyacını gidermek ve ölenleri yıkamak için tankerlerle çevre illerden su taşıyacağım.  Başka? Mevcut din görevlilerinin yanında gönüllülerden oluşan bir cenaze timi oluşturacağım.  Başka?

Kararsız Seçmen Profili

Mahalli seçimler geldi çattı. Hala hangi partiye oy vereceğime karar veremedim. Geçmişten günümüze hiç olmadığı kadar kararsızım. Ne dersin? Oy pusulasında bir metreye yakın partinin adayı var. Gidip birine vereceksin.  Biliyorum da hangisine vereyim? O kadar parti var. Her renk ve zihniyete hitap eden.  Kendi zihniyetime yakın parti seçimi kazanamayacak görünüyor.  Oy verdiğim parti seçimi kazansın diyorsan, kazanacak adaya vereceksin.  Ama daha önce verdiğim kredileri hoyratça kullandı. Geldiğimiz nokta malum. O zaman kredini hoyratça kullanan adayın karşısındaki en güçlü rakibe oyunu vereceksin.  O adayın partisi berbat. Onların başa gelmesinden korkuyorum. Üstelik inancıma ters.  O zaman korktuğun adayın karşısındaki rakibe oy ver. Ayrıca oy vermek inanç meselesi değil.  Dedim ya o da bu korku yüzünden benim oyu çantada keklik görüyor. Nasılsa eli mahkum bana verecek diyor. Şımarıklığı da bundan zaten.  O zaman seni temsil edeceğine ve başa geldiği zaman en

Kur'an Kurslarını Niçin Camilerle Birleştirmiyoruz?

İstanbul'dan sonra en fazla caminin Konya'da olduğu istatistiklerde yer alıyor. İstatistikleri bilmesek bile bir mahallede birbirine yakın camilerden, Konya'da cami bolluğu anlaşılır. Evinden çıkan biri adımla dört bir tarafa gitse aynı mesafede dört cami ile karşılaşması mümkün. Bu camilerin çoğu da büyük cami statüsünde. Minaresi, kubbesi ve genişliği dışarıdan bakışta belli oluyor. Yapılışta hiç masraftan kaçınılmamış.  Caminin büyüklüğüyle orantılı olacak şekilde cemaati de çok olsa bu kadar büyük camiye ihtiyaç var. Helali hoş olsun, iyi ki yapılmış dersin. Bilinen bir gerçek var ki camilerimiz cemaat yönünden mahzun. Adeta sinek avlıyor. Bu kurumlar  Milli Eğitim Bakanlığında olsa şimdiye kadar çoğu cami kapatılmak suretiyle o caminin cemaati taşıma kapsamına alınırdı.  Anlatmak istediğim, konuşulmasa da bir cami yapma müsrifliğimiz olduğu açıktır. Cami israfı olunca haliyle o camiye atanan din görevlisi ve o din görevlisine yaptığımız lojman da israf kapsamında

Emeklileri Anlamak Zor

Emekli aylıklarına 2024 yılında üç defa zam yapıldı. Oranları unuttum ama önce % 37 zam yapılarak en düşük emekli maaşı 10 bine tamamlandı. Ardından yüzde beş ilave zam yapıldı.  Yetmedi, zam oranları yüzde elliye çıkarıldı.  Kiminin maaşı yine 10 binde kaldı kimininki de on bini geçti. Bu kadar zam oranına rağmen bazılarının maaşının 10 binde sabit kalması kök maaşından kaynaklanıyor. Emeklinin kök maaşının düşük olmasının müsebbibi her halde devlet değildir. Devlet ne yapsın bu durumda? Öyle değil mi? Sanki kök maaşları yüksekti de devlet düşürdü. Yine de devlet 365 günden ibaret koca bir yılı emekli yılı ilan etti. Emekli yılını da basite almamak lazım. Genellikle bir yılın bir kimseye ait yıl ilan edilmesi ünlü ve önemli kişilere has bir teamüldür. Mesela 2023 yılı Mevlana yılı ilan edilmişti. 2024 yılı da emeklilere bahşedildi. Ha Mevlana ha emekli. Emekliler de oldu bir Mevlana. Devlet bununla da yetinmedi. Emeklilere verdiği bayram ikramiyesini 3000 liraya çıkardı.

Küçük Parti Olmanın Zorluğu

Türkiye siyasetinde tabela partisi isen etkisiz elemansın ve irapta mahallin olmaz. Kimse varlığından rahatsız olmaz. Hesaba da katmaz.  Bir de tabela partisinin dışında tabanı olan küçük partiler var. Oy oranı düşük ama gündemde olan ve adından söz ettiren bu tür küçük partiler ise kimseye yaranamaz. Çünkü bunlar ne İsa'ya yaranır ne de Musa'ya.  Bu partiler ne kadar iyi olursa olsun ne kadar çalışırsa çalışsın, ne seçmene ne de büyük siyasi partilere yaranır. Çünkü bu partiler siyasette etkin ve güç olan büyük partiler için istenmeyen partilerdir. Malumunuz Türkiye'de merkez sağ, merkez sol, milliyetçi ve dinci partiler olmak üzere dört eğilim var. Bunların büyük temsilcileri vardır. Küçük partiler de bu dört eğilime yakın ve aynı seçmen kitlesine hitap eden partilerdir. Dört eğilimi temsil eden partiler, kendisinden oy alacak küçük partileri sevmezler. Onları daha fazla oy almalarının önündeki en büyük engel görürler. Bu küçük partiler kendilerini desteklerlers

Çikin Zenginlik

İnsan annesini, babasını, kardeşini seçemez. Doğduğu zaman akrabalarını hazır bulur. Kimi aile yönden şanssız dünyaya gelir kimi de doğarken şanslı doğar. Şanssız doğanlar, elde avuçta bir şey olmadan gözlerini dünyaya açar. Bakar ki pabuç pahalı. Var gücüyle çalışmaya başlar. Dişinden, tırnağından artırdığının üzerine borç harç alarak başını sokacağı bir ev bark sahibi olur. Ölünceye kadar da çalışmaya devam eder ve geçim sıkıntısı çeker. Ömrünü tamamlayıp giderken de çoluk çocuğuna pek bir şey bırakmaz. Şanslı doğanlar ise daha gözünü açar açmaz variyet içinde bulur kendini. Çünkü ailede para gani. Dededen tevarüs eden bir zenginliğe sahip. Baba gözünü yumar yummaz, bütün servet babadan evlada geçer. Karun kadar bu gayrimenkulü nereden buldun desen, hepsi babadan miras açıklamasını yapar. Baba kaç eşek yükü bu kadar serveti nereden bulmuş, bilinmez. Kendisi de o kadar çalışıp çabalamasına; makam mevki ve mansıp sahibi olmasına rağmen babadan devreden menkul ve gayrimenkulün üze

Seçim Torbasının Teslimi

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel ve mahalli idareler seçimlerinde, devlet memurları bina sorumlusu, sandık başkanı ve memur üye olarak görev yapar. Sandık kurulunda aynı zamanda partilerin temsilcileri de bulunur. Sandıkta göre yapan partili üyeler ve kamu çalışanları seçimin doğru ve şeffaf yürütülmesinden sorumludur. Yaptıkları bu görevden dolayı belirlenen ücreti alırlar.  Ücretli de olsa sandık başında görev yapanlar için bu görev hem zor hem de hata kabul etmez.  Tüm sandık kurulu üyelerinin görevi oy verme işleminden bir saat önce başlar. Sayım, döküm, tutanaklarını hazırlanması ve torbanın teslimine kadar sürer.  Tüm üyeler sabahtan akşama ve tutanakların hazırlanmasına kadar arı gibi çalışır. Her birinin görevi zor olsa da en zor görev başkanınkidir. Çünkü oy sayım ve döküm işi bittikten sonra bir koşuşturmayla torbanın adliyeye tesliminden sandık başkanı sorumludur.  Zorsa bu görevi almasın denebilir. Memurun böyle bir tercih hakkı yoktur. Önemli bir mazereti

Türkiye Yeni Umutlara Gebe

Defalarca verdiği krediyi hoyratça kullandığından dolayı seçmen iktidardan uzaklaşmaya hazırlanıyor. İktidar da bunun farkında ki bünyesine yeni ortaklar almak suretiyle ayakta durmaya çalışıyor. Nitekim 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken Demokratik Sol Partiyi, Hüdapar’ı ve Yeniden Refah Partisini bünyesine katıp yoluna devam etti. Çünkü iktidarın hikayesi bitmiş. Hikayesi bitmiş birinin ise ülkeye verebileceği bir şey yoktur. Seçmen, iktidardan uzaklaşıp muhalefeti iktidara taşımak istiyor. Muhalefete bir bakıyor. Yamalı bohça görünümü veren muhalefetin durumu ise içler acısı ve hikayesi yok. Hikayesi olmayanın da bu ülkeye verebileceği yok. Çünkü "Kendisi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede". Yani kendisi yardıma muhtaç biri, başkasına nasıl yardım eder" diyor. Öyle ya "Kelin merhemi olsa başına sürer". Bu durumda seçmen, bıçak kemiğe dayanıncaya kadar kredi verdi iktidara. Bir umut. Belki yeniden hikaye yazar dedi ve kerhen deste

Doğu ve Batı Dünyası

Doğu ve Batı, dünyanın iki kutbunu ifade eder. Bu iki kutup aynı zamanda iki zihniyeti temsil eder.  Doğu derken geri kalmış ya da gelişmekte olan İslam ülkelerini, Batı derken gelişmiş ülkeleri kastediyorum. Doğu ve Batı arasındaki zihniyet uçurumu dünyanın doğu ve batısından daha büyüktür.  Bu iki zihniyeti aynı kazana atsan kaynamaz. Çünkü farklı dünyanın insanlarıdır. Bakmayın aynı dünyada yaşadıklarına.  Batı'da lider kültü yoktur. Doğu'da ise lider kültü vardır. Batı' da kurum ve kurullar oturmuştur. Kurallar işler. Kural dışına çıkılmaz. Kişiye göre kural konmaz. Kişi için kural çiğnenmez. Doğu'da ise kurum ve kurallar vardır. Ama kurallar oturmamıştır. Kişiye göre kural konur, kişi için kural kaldırılır. Her şey kılıfına uydurulur. Batı'da partiler önceliklidir. Parti lideri başarısız olunca çeker gider. Doğu'da ise partiden ziyade lider önemlidir. Doğu' da parti liderindir. Lider partiyi kurar, büyütür ve öldürür. Başarılı olsa da başa

Gözü Kör Olsun!

Alternatifsizliğin, Macera ve serüvenin,  İnadın,  Kendine aşırı güvenin, Hikayesi bitmişliğin,  Hikaye yazamayanların, Çaresizliğin,  Sonsuz kredinin,  Aynı deliğe defalarca girmenin,  Güç zehirlemesi yaşamanın,  Herkes Mersine giderken tersine gitmenin,  Her şeye mazeret ve gerekçe üretmenin,  Gözlere perde inmenin,  Olgu yerine algı üretmenin,  Gerçekleri gözden kaçırmanın,  Gizli ajanda taşımanın,  Senaryonun artistliğine soyunmanın,  Her hal ve ahvalde destek vermenin,  Korktuklarıyla yüzleşmemenin,  Bizden olana ses çıkarmamanın,  Ölüm fermanını celladına teslim etmenin,  Deneme ve yanılma ile yol almanın,  Düşünmeyen beynin, akletmeyen organın, Gelmekte olan tehlikeyi görmemenin ya da görmezden gelmenin, Haksızlığa dilsiz şeytan olmanın, Öngörüyü, basiret ve feraseti terk etmenin, Ben yaptım, oldu demenin, Ben her şeyi bilirim demenin... Gözü kör olsun...

Faizle Mücadelenin Acı Sonu

Mart 2024 itibariyle Türkiye'nin politika faiz oranı yüzde 50 ile listenin altında yer alan 13 ülkeye fark atmış. Türkiye dışındaki ülkelerin faiz oranı toplamı ise yüzde 86 olmuş. Listede yer alan Euro bölgesi AB ülkelerini ayrı ayrı yazdığımız zaman Türkiye'nin faizde fark attığı ülkelerin sayısı epey kabarır. Geldiğimiz bu yüzde elli faiz oranıyla 2002'de uygulanan yüzde 47 faiz oranını da sollayıp geçmişiz. Ayıpladığı başına gelmeden ölmezmiş dedikleri bu olsa gerek. Hoş bu konuda bugüne kadar neyi ayıpladılarsa hepsini yapmada üstlerine yoktur. Birileri bu trajikomik durumu, “Bu ülke 17-25 Aralığı, Gezi olaylarını, Hendek olaylarını, 15 Temmuz kalkışmasını, terörle mücadele, pandemi, 6 Şubat depremi gibi badireler atlattı. Ekonomi bunlardan dolayı bu halde” gibi gerekçelerin ve savunmacı refleksin arkasına sığına dursun. Kendi ürettikleri masalları ile kendilerini avuta dursun. Sebep her ne olursa olsun, görünen o ki faizle mücadelemiz tersi sonuç vermiş. Fai

Kiralar Maaşı Geçti De Yeter

Bey amcanın yaramaz mı yaramaz bir oğlu varmış. Hiçbir işte dikiş tutturamamış. Kırdığı önünde, döktüğü arkada imiş. Babası hep arkasını toplamış. Bundan bir şey olmaz, vatan ve millete hayır gelmez demiş durmuş. Ama ne edersiniz ki evlat. Ne alınır ne de satılır. İllallah demiş baba oğlundan. Senden bir cacık olmaz demiş durmuş. Senin gibi evlat evlerden ırak demiş. Ve dişlerini sıka sıka ömrünü tamamlamış. Gel zaman git zaman bey amcanın oğlu köye muhtar olmuş. Oğlanın muhtar seçilmesi babaya göre kıyamet alameti. Ama baba görmemiş bu durumu. Kedi olalı bir fare tutan oğlanın muhtarlığı nasıldır bilinmez ama oğlanın keyfine diyecek yoktur. Hiçbir işe yaramaz ve bir kesere sap olmaz dediği oğlunun muhtarlığını babası görse idi garibim kalpten giderdi mutlaka.  Bir zaman olmuş. Köydeki bir faniye hak vaki olmuş. Cenazeye son görevini yapmak üzere muhtar da merasime katılmış ve salın başına gelmiş. Sala yapışmış ve mevta ile konuşur gibi kendi kendine konuşmuş. "A

Hikayesi Bitmiş Ülke

"Bu ülkenin; Yeni bir umuda,  Yeni bir hayale,  Yeni bir hikayeye en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönem olmasına rağmen Hikayesi bitmiş bir iktidarı Ve Hikayesi olmayan bir muhalefeti var.  Bu böyle devam etmemeli!  Devam da etmeyecek. " İlhami Işık Altına imza atabileceğim bu yazının altında İlhami Işık ismine yer verilip sosyal medyada paylaşılmış.  Siyasetimize dair yerinde bir tespit içeriyor bu paylaşım.  Yazarın bu tespiti fanatik ve trollerin dışında kamuoyunun çoğu tarafından kabul edilebilecek bir gerçeği barındırıyor. Ki yıllardır bir partinin savunuculuğunu yapan, çoğu icraatlarını toz kondurmayan, bu uğurda çoğu kimse ile olumsuz tartışmalar içinde kendini bulan nice fanatik insanımız bile yazarın bu tespitine hak verir duruma geldi.  Bu durumu dile getirmeyenlerin yüzünde de bu tespitin izlerini görmek mümkün. Bunu 31 Mart seçimlerine ramak kala kamuoyunun siyasete ilgisizliğinden de anlayabiliriz. Öyle bir görünüm var ki kimse siyasetten bir şey b

Akçeli İşler

Pek değil, hiç başarınız olmamasına rağmen gördüğüm kadarıyla malı götürme konusunda baya adınızdan söz ettirdiniz. Şükürler olsun. Kedi olalı bir fare tuttuk. Dahası var.  Nedir?  Başka türlü pek yüz ağartmasak da bu işte adımızdan çokça söz edildi.  Aleyhinize diye düşünmüştüm. Görüyorum ki bir oynamadığınız kaldı.  Reklam reklamdır. İyisi, kötüsü olmaz.  Bu akçeli işlere nasıl girdiniz?  Her şey güç olmada imiş. Arkası bir şekil geliyor. Bu işlerle ilgili skandalınız doksanlı yıllarda kalmıştı. Bireysel ve lokal olsa da büyük bedel ödemiştiniz. Tekrar nasıl girdiniz? İnsan aslını inkar edemiyor. Önceki bireysel ve lokal başarımızı bir tık ileriye taşıdık. Kurumsallaştık bu konuda.  Böylesi büyük akçeli işleri nereden ve kimden öğrendiniz? Akıl hocanız kim? Sonra niçin bankada dönmüyor bu ak akçe işleri de valizlerle taşınıyor? Zaman öğretiyor insana. Yeter ki öğrenmek iste. Akıl hocamız belli değil mi? Onlar daha büyüğü ile ün yapmıştı. Daha onlar kadar olama