Ana içeriğe atla

Kararsız Seçmen Profili

Mahalli seçimler geldi çattı. Hala hangi partiye oy vereceğime karar veremedim. Geçmişten günümüze hiç olmadığı kadar kararsızım. Ne dersin?

Oy pusulasında bir metreye yakın partinin adayı var. Gidip birine vereceksin. 

Biliyorum da hangisine vereyim?

O kadar parti var. Her renk ve zihniyete hitap eden. 

Kendi zihniyetime yakın parti seçimi kazanamayacak görünüyor. 

Oy verdiğim parti seçimi kazansın diyorsan, kazanacak adaya vereceksin. 

Ama daha önce verdiğim kredileri hoyratça kullandı. Geldiğimiz nokta malum.

O zaman kredini hoyratça kullanan adayın karşısındaki en güçlü rakibe oyunu vereceksin. 

O adayın partisi berbat. Onların başa gelmesinden korkuyorum. Üstelik inancıma ters. 

O zaman korktuğun adayın karşısındaki rakibe oy ver. Ayrıca oy vermek inanç meselesi değil. 

Dedim ya o da bu korku yüzünden benim oyu çantada keklik görüyor. Nasılsa eli mahkum bana verecek diyor. Şımarıklığı da bundan zaten. 

O zaman seni temsil edeceğine ve başa geldiği zaman en güzel yönetimi göstereceğine inandığın partin varsa ona ver.

Partim var ama kazanamaz. Üstelik aldığı oyla oyları böleceği için inandığıma ters adayın seçimi kazanması durumu söz konusu. Bir de oyum boşa gidecek. 

Oyun niye boşa gitsin. Hiç olmazsa dürüstlüğüne inandığın birine oyun nasip olur. Kazanan adayın yanlışlarından bir sorumluluğun olmaz. 

Ya korktuğum partinin adayı kazanırsa? 

Senin işin zor be kardeş. Sağa koyuyorsun olmuyor, sola koyuyorsun dolmuyor. İki arada bir derede kalmışsın. 

Aynen öyle. Söyle ne yapayım? 

Benim ne dediğim önemli değil. Zira her dediğime lafın var. Tutturmuşsun bir korku. Sen bu korkuyla gidersin. Ve bu korkunun tedavisi yok. Her defasında inandığına değil, korktuğundan hareketle inanmadığına kerhen veriyorsun. Kerhen verdiğin de kendisini fasulyeden nimet sanıyor. Halk bana teveccüh etti diyor. Korktuğun parti ise tuzu kuru. Başkalarına kazandırmak için siyaset yapıyor.

Son sözün? 

Dediklerim senin için bir tercihtir. Vicdanının sesini dinle. Birilerinden korkuyorsan, onlara verme. Birileri yıkıp döktü ise onlara vererek kötü yönetime alet olma. Unutma ki sandığa gitmemek de bir tercihtir ve demokratik bir haktır. 

Ama ya korktuğum gelirse? 

O zaman korkmadığına ver. 

Ama o da enflasyonu azdırdı. Hayat pahalılığı başa bela. Faizi artırdı. 

O zaman enflasyonu daha da azdırsın, hayat pahalılığı çekilmez olsun, faizleri daha da artırsın diye sandığa gidip istikrarı tercih edeceksin. 

Oldu mu ya şimdi? 

Ama sen istedin. 

Bu arada siz nereye vereceksiniz? 

Benim ne partim var ne de görüşüm. Senden de öte kararsızım ve hiçbirinden bir şey beklemiyorum. Çünkü kayıkçı kavgasına karnım tok.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Kayıkçı kavgasının bu kadar zelil, aşağılık ve iğrenç olduğuna hiç şahit olmadım. Ama ben kararsız seçmen değilim. Ben bilinçli, şuurlu ve akıllı bir seçmenim. Duygu yok, parti yok, şucu bucu yok, vicdanım var ve vicdanımın sesine oyumu vereceğim.
    Selam ve muhabbetle.

    YanıtlaSil
  2. As. Bence olup biten hep kayıkçı kavgası. Toplum olarak oluşturulan algılarla yaşıyoruz... Ben de kararsız değilim. Sadece partim yok. Yaptığım tek şey karınca misali zarar verenlerin zararını bertaraf etmeye çalışmak. Onların daha fazla zarar vermesine imkan vermemek.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde