Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Baz Etkisini Hemen Gösteren Büyüme

Türkiye ekonomisi 2023 yılında % 4,5 büyüyünce bu büyüme piyasaya olumlu yansıdı. Üzerine 2024 Haziranından itibaren enflasyonun düşecek olması her şeyin ateşini söndürmeye yetti: Gri listeden çıkacağız bir defa. Doğal gaz ve elektriğe zam gelmedi. Pompa fiyatlarına sürekli indirim müjdesi geliyor. Büyükşehir-ilçeler arası otobüs fiyatlarına % elli indirimler peşi şıra gelmeye devam ediyor. Şehir içi toplu taşıma ücretleri güncellenmedi. Fiyatlar gıdaya da yansıdı elbette. Bu sene doya doya mandalina ve portakal yendi. Limon ise üreticinin belini bükse de enflasyonu tepetaklak indirmeye azmetmiş görünüyor. Her alışverişe gittiğimde fiyatı yukarı doğru değişen, hammaddesi susam olan tahini bu gidişimde aynı fiyattan aldım. Bazı belediyelerin emeklilere 2500 ila 5000 TL verecek olması da büyüyen ekonominin tatlı meyvelerinden. Emekliler yılı denilen böyle bir şey olsa gerek. Gördüğünüz gibi büyüme etkisini hemen göstermeye başladı. Say say bitmeyen bu örnekler,

Futbol ve Siyaset

Futbol ve siyaset iki farklı alan olsa da takım oyunu olması yönüyle benzerlik gösterir.  Hep zirveye oynayan takımlar sahaya çıkan 11 futbolcusundan ibaret değildir. Takım, yedekleriyle beraber bir takımdır. Yedekler, sahaya çıkan as futbolcuların aksayan yönlerini kapatmak için yedekte beklerler. Takımdan biri sakatlanınca ya da sahada işlevsiz kaldığı zaman yerine girerek as futbolcunun yokluğunu hissettirmez. Hatta öyle oynar ki oynadığı oyunla ve takıma yaptığı katkıyla takıma uyum sağlar, as futbolcusunun yerine takımın vazgeçilmez oyuncusu olur çıkar ve formayı kapar. Bundandır ki as futbolcu yedeğe düşmemek, yedek futbolcu da yedeklikten kurtulmak için görevini en iyi şekilde yapmaya çalışır. Takımdaki as futbolcuların yerine monte edilecek yedek olmayınca daima ilk on birde sahaya çıkan futbolcu alternatifsiz kalır ve nasılsa alternatifim yok diye sahada doğru dürüst koşturmaz. Antrenmanlarda ise kendini yormaz.  Buradan siyasete gelelim. Siyasette de iktidar var, muha

Muhalefetin Hali Pürmelali

Evlerden ve ülkeden ırak olası evlere şenlik bir muhalefetimiz var. Irak olası diyorum. Çünkü vatandaşla alay eden, dalga geçen bir muhalefet bizdeki.  Başka ülkelerin muhalefeti iktidar olmak için muhalefet yapar. Nedense bizdekiler siyaseti kalabalık etmek, vatandaşı oyalamak ve iktidar olmamak için yapıyorlar. Kısaca iktidar olmak, vatandaşa hizmet etmek, ülkenin sorunlarını çözmek gibi bir dertleri hiç olmadı. Bunu da yirmi küsur senedir yaptıkları muhalefetten, oynadıkları tiyatrodan anlayabiliyoruz.  Gördüğüm kadarıyla 20 küsur senedir iktidar olan, bulunduğu zirveden, yirmi küsur yıldır muhalefette olan muhalefet de bulunduğu yerden memnun.  Artık şu iyice anlaşıldı ki vatandaş muhalefete artık sıra sizde. Sizi iktidarda ve belediye başkanlıklarında görmek istiyoruz dese bizdeki irili ufaklı muhalefet altın tepside Sunulan iktidarı almamak için kırk takla atar, kazanmamak ve kaybetmek için oynamadığı Bizans oyunu kalmaz.  Bizdeki muhalefet Allah var kendilerine veril

Yazma Kesatlığım

Şubat ayını bitiriyoruz. Kış mevsimindeyiz güya. Havalar güllük gülistanlık. Ağaçlar çiçek açtı açacak. Adeta bahar havası yaşıyoruz. Kar görmedik. Yağmuru ise ara ara gördük. Hasılı kesat bir kış mevsimi geçiriyoruz. Bu demektir ki havalar böyle giderse susuzluk kapıda demektir. Kışın kesat geçtiği gibi yazı yönünden de şubat ayı benim için kesat geçiyor. Elim yazmaya varmıyor. Bir iştahsızlık var. Gündemden uzak olunca yazı konusu bulmada da zorluk çekiyorum. Bir konu buluyorum. Başlıyorum yazmaya. Daha bir paragraf yazmadan canım çekmiyor. Boş ver bu konuyu diyorum. Başka bir konuya geçiyorum. Onu da daha baştan bırakıyorum. Bir konuya dair ne içimden bir şey geliyor ne de elim tuşlara gidiyor.  Eskiden böyle miydim halbuki. Aklımda konu çok olur, çoğunun başlığı yazılmış, sırasını bekliyor olurdu. Bir gördüğümden, bir konuşmadan bir konu çıkarır; yolda, çarşı ve pazarda giderken elim klavyede olmasa da zihnimde yazmaya başlardım. Bir boşluk bulsam da şöyle bir döşeyiversem

Siyaset Panoramamız

31 Mart seçimlerine ramak kalmış, partilerin adayları belli olmuş, her şey YSK'nin açıkladığı takvime göre işliyor. Yalnız daha önceki seçimlerde alışık olmadığımız bir durumla karşı karşıyayız.  Ne partilerde ne de meydanlarda bir seçim yarışı var.  7/24 siyaset konuşan seçmende ise hiç seçim havası yok.  Partiler, kale adı verilen ilçe ve illerde kimi aday gösterirse göstersin, nasılsa kaybetmiyor. O yüzden çok rahatlar. Kale olmayan yerlerde formalite aday gösteriyor. Partilerin tüm çabası seçimin bıçak sırtı olduğu ilçe ve iller.  Partiler için bir belediye özellikle büyükşehir çok önemli. Çünkü belediyeler paranın en kolay harcandığı yerlerdir. Pekala siyasi partiye kaynak aktarılabilir.  Siyasi partiler için ne kadar belediye demek o kadar para ve imkanlara konmak demektir.  Seçmene gelince, seçmen hiç olmadığı kadar siyasetten uzak. Şu, bu belediyeyi hangi partinin adayının kazanması hiç umurunda değil. Çünkü o kadar parti arasında kendisini temsil eden bir par

Ömrünü Kur'an'a Adayanlarla İmtihanımız

Kendisini Kur'an'ı anlamaya ve anladığını anlatmaya çalışan o kadar insan tanırım ki nazarımda Mehmet Okuyan gibisi yoktur. Adeta kendini Kur'an'a vakfetmiş bir bilim insanıdır. Kur’an’ı yemiş yutmuş dense yeridir. Yine bu konuda kendisine allameicihan dense yakışır. Kendisini Kur’an’a vakfetmesinde bir otobüs yolculuğunun etkisi büyüktür. Oturduğu oturağın arkasındaki iki yabancı kişiyle tanışması esnasında, onlara ilahiyat mezunu ve hafız olduğunu söyleyince, Bakara süresinde neden bahsedilir sorusunu sorar iki yabancı. İsrail oğullarından bahseder demiş. 286 ayet var bu sürede. Başka hangi konular var demişler. Birkaç konu daha saymış. Arkası gelmemiş ve mahcup olmuş. Öyle zannediyorum, bu anekdotun ardından kendini Kur’an’a adamış olmalı. Geldiği nokta itibariyle Kur’an’a vukufiyet konusunda, Kur’an ayetlerini Kur’an ayetleriyle tefsir etmede üstüne yoktur. Ki Kır’an’ın Kur’an’la tefsir edilmesi tercih edilendir ve makbul kabul edilir. Kendisini Kur’an’a ad

Bize Her Yol Mubah

Bu yazımı, İnternet sitelerinde ve sosyal medyada yer verilen bir alıntıya ayırdım. “BİZ BÖYLE ÇÜRÜDÜK...” başlığıyla çoğu kimse tarafından paylaşılan bu alıntıya imzamı atıyorum. Güzel tespitleri bir arada bulunca istedim ki bu yazı bloğumda yerini alsın. Yazımda yazının yazarına da yer vermek isterdim ama failini bulamadım. Emeğine sağlık bu tespitleri bir araya getiren yazarımıza. Alıntıya dair yaptığım tek şey görebildiğim yazım ve imla yanlışlarını düzeltmek oldu. “Bal tutan parmağını yalar" dedik; hırsızlığı mubah gösterdik. “Devletin malı deniz, yemeyen keriz" dedik; devleti soymayı mubah gösterdik. “Yemeyenin malını yerler" dedik; dolandırıcılığı mubah gösterdik. “At binenin, kılıç kuşananın dedik; gaspçılığı mubah gösterdik. “Kol kırılır, yen içinde kalır" dedik; kendi yakınımızdaki hırsızların hırsızlıklarını mubah gördük. “Söz gümüş ise sükut altındır” dedik; ortamı yalancıya bırakmayı  mubah gösterdik. “Komşuda pişer bize de düşer”

Rica ve Buyruk

Buyruk, emir anlamına gelir. Buyruğumu vereceğim demek, bir işin yapılması veya bir sorunun giderilmesi için emrimi vereceğim demektir. Rica, dileme; rica etmek, dilemek demektir. Arz, sunma; arz etmek ise sunmak, göstermek ve saygı ile bildirmek anlamına gelir. Devletin yazışma dilinde istek ve talepler arz ve rica ile belirtilir. Alt makamda olanlar yazının içeriğinde isteğini belirttikten sonra gereğini arz ederim şeklinde yazıyı bitirir. Makam yönünden aynı seviyede olanlar yine arz ederim şeklinde yazar.  Rica ederim şeklinde biten yazılar ise üst makamdan gelen yazılarda kullanılır. Yukarıda belirttiğim hususların yapılmasını istiyorum anlamına gelse de üst makamdan gelen rica ederim ifadesi emir anlamını içerir. Mutlaka yerine getirilmesi gerekir.  Rica, mutlaka yerine getirilmesi gereken bir talimat olsa da içerdiği anlam itibariyle meramını güzel bir şekilde ifade eden şık bir kelimedir. İtici değildir. Kendisine rica edilen bu ricada gocunma ve gereğini yerine get

Ya Tuz Kokarsa

Bir sorunun düzeltme ve iyileştirme imkanı varsa ona çözüm bulunabileceğini, fakat düzeltme ve iyileştirme aracı bozulduğunda durumun çözümsüz olduğunu ve işin daha da kötüye gittiğini ifade etmek için "Et kokarsa tuzlanır. Ya tuz kokarsa ne yapılır?" atasözü kullanılır.  Bu atasözü genelde adaletle ilgili işlerin düzgün gitmediği, adaletin yerlerde süründüğü, adaletten ümit kesildiği, şeriatın kestiği parmağın acıdığı, ceza yasasının kişilere had bildirmek için kullanıldığı, adaletin yerini bulmadığı, adaletle ilgili kararların uygulanmadığı; yasama, yürütme ve yargı kuvvetler ayrılığına riayet edilmediği durumlar için söylenir. Anayasamızda hukuk devleti olduğu yazsa da hukuk devleti olmaktan çok uzak olduğumuz aşikardır. Çünkü hukuk devletinde taşlar yerine oturmuştur ve bu hukuk adalet dağıtır. Biz olsak olsak kanun devleti olabiliriz. Kanun devletine ise gücün adaleti diyebiliriz ki buna dağ kanunu dense yeridir. Dağ kanunu ise gücün istediği şekilde karar vermek d

Ülkenin CHP Sorunu

Şu iyice belli oldu ki bu ülkenin en büyük sorunu müzmin muhalif, kurultay ve birçok kliği bünyesinde barındıran CHP'dir. Bu partinin ne kendine ne seçmenine ne de ülkeye hayrı vardır. Bu parti için ülkenin   önündeki en büyük takoz dense yeridir. Kendisi bir türlü iktidar olamadığı gibi yeni bir alternatifin ortaya çıkmasının önündeki en büyük engeldir. Ülkeyi alternatifsizliğe mahkum eden yegane ve tek partidir. Ne iktidar olur ne de kalabalık ettiği alanı bir başkasına bırakır. 2023 Cumhurbaşkanı ve genel seçimleri, 31 Mart 2024 mahalli seçimleri iyice gösterdi ki bu partinin iktidar olma, ülkeyi yönetme diye bir derdi yoktur. Bugün bütün partiler bir araya gelip şu parti bir iktidar yüzü görsün, hiçbirimiz aday göstermesin, aday gösterecekse de formalite gereği aday göstersin ve kimse seçime asılmasın. Yeter ki bu parti bu ülkeyi yönetsin dese, inanın iktidar olmamak ve ülkeyi yönetmemek için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Ne yapıp ne edip rakiplerine se

Siyasette Ceket Dönemi

Efendim, nicedir takım elbise diktirmiyordun. Şimdi o kadar ceket ölçüsü aldırdın ki size ceket dikmekten bitap düştüm. Bu kadar ceketi ne yapacaksınız? Giyeceksiniz diyeceğim ama hepsini giymeye zamanınız bile olmaz. Memnun değil misin bu durumdan? Memnun olmaya memnunum. Bu sayede işlerim açıldı. Paraya para demiyorum. Üstelik kaça dikersin diye eskisi gibi pazarlık da yapmıyorsun. Ne diyorsam hemen veriyorsun. Allah başımızdan eksik etmesin. Yalnız merak ettim. Ne yapacaksın bu kadar ceketi? Devir ceket devri. Malum seçim zamanı. Kendimi her yerden aday gösterme imkanım yok. Banko dediğim yerlere ehil aday arayışına da ihtiyacım yok. Elimin ulaşmadığı, kendimin aday olmadığı yerlere bu ceketlerden bir tanesini koyacağım. Bu kadar ceket bu hayat pahalılığında bana biraz tuzlu oluyor ama işin ucunda çokça belediye başkanlığını kazanma olunca bu kadar masrafa değer.  Eskiden söylenen "Ceketimi koysam kazanırım" mı demek istiyorsun? Aynen öyle.  Çok iddialı değil

Gölge Etmemek

“İki çocuk bütün sabahı, donmuş bir göl üzerinde kayarak geçirdi. Ama sonra aniden buz kırıldı ve çocuklardan biri suya düştü. Akım onu birkaç metre uzağa çekti, çocuk bir buz tabakasının altında kalmıştı. Onu kurtarmanın tek yolu, o buz tabakasını kırmaktı. Arkadaşı yardım istemek için bağırmaya başladı. Kimsenin gelmediğini görünce hızlıca bir kaya aradı ve olabildiğince sert bir şekilde buza vurmaya başladı. Bir delik açana kadar tekrar tekrar vurdu, sonra kolunu suya soktu, arkadaşını tutup dışarı çekti. Birkaç dakika sonra, çocuğun bağırışlarını duyan komşular sayesinde itfaiyeciler geldi. Çocuk olanları anlatınca, küçücük bir çocuğun böylesi kalın bir buz tabakasını kırabilmesine şaştılar. “Küçücük elleriyle buzu kırmasının imkânı yok. Bu imkansız, gücü yetmez. Bunu nasıl yaptı?” diye sordular birbirlerine. Yakınlarda yaşlı bir adam, konuştuklarını duyunca itfaiyecilerin yanına geldi. Yaşlı adam, “Çocuğun bunu nasıl yaptığını biliyorum” dedi. “Nasıl?” diye sordular

Siyasete Girmelisin!

Moralin bozuk gibi? Nasıl bozuk olmasın.  Hayırdır? Bir meşgale arıyorum.  Var ya meşgalen.  Var olmaya vardı ama yol göründü bana.  Niye? 65'imi doldurunca postalayacaklar beni. Yeter çalıştığın. Çekil köşene otur. Torun sev. Gez dolaş.  İyi de ben çalışmadan edemem ki. Üstelik vücudum dinç.  Dinç olmaya dinç. Nice gençleri cebinden çıkarırsın.  Öyle de kimse iş vermiyor. Şöyle bir nabız yokladım. Yaşımı gören bize yaramazsın diyor. Devlet kapının önüne koyuyor. Özel sektör yüzüme bakmıyor. Geri kalan ömür gezip dolaşmakla, evi beklemekle geçer mi? Bana bir yol göster. Seni bu yaşta kabul eden bir yer var.  Neresi neresi? Söyle lütfen. Siyasete atıl.  Olur mu bu yaştan sonra? Kim kabul eder beni? Sonra ne anlarım ben siyasetten? Her işin ve yerin yaşı vardır ama siyasetin yaşı yoktur. Ayrıca bizde siyaset genç ve orta yaş işi değil, yaşlı işi. Nice yaşını başını almış kişiler bu sektörde hala at koşturuyor. Konuşmakta zorlanıyor, yürümekte güçlük

Kale Şehirler

Şu şehir, şu bölge falan partinin kalesi tabirlerini siyasette çok duyarız. Gerçekten de öyle ilçe, il ve bölgeler vardır ki siyasi partilerin kalesidir. Bu durum geçmişten günümüze hep böyle olmuştur. Bu şehirlerde kolay kolay ne vekil sayısı değişir ne de belediye başkanı. Partiler, adı geçen kalelerinde adeta ceketlerini koysalar seçimi kazanmaları kesindir. Kale olan şehirler, siyasi partiler için seçimin altın tepside sunulduğu, sonucun baştan belli olduğu, heyecanın fazla olmadığı çantada keklik yerlerdir. Partiler daha önceki aldıkları oy oranını yükseltme ve rekor kırma peşindedir bu tür seçim bölgelerinde. Kalesi olmayan partiler için bu tür yerler bir önceki seçim sonucunu koruma ve artırma başarısını yakalama, aday çıkarmış olmak için ve laf olsun diye seçime girilen yerlerdir. Kişilerin kimliği olduğu gibi şehirlerin de bir kimliğinin olması normaldir. Bu tür yerlerde vekil ve belediye başkanı seçilenler görevlerini layıkıyla yaptıkları, şehirlerini güzel bir şekilde

Müslümanlık Eşittir Kul Hakkı Yemek midir?

“Almanya'da Müslüman bir Türk, çalıştığı iş yerinden çıkarılır. Üstelik tazminatını da alamaz. Mağdur olan vatandaş, bir çıkar yol ararken, bu ani gelişmenin şokunu da henüz atlatamamıştır. Gel zaman git zaman, vatandaş bir kilisenin önünden geçerken aklına bir şey gelir. Kiliseye girip papazla dertleşecektir. 'Kendi memleketimde olsa hocaya giderdim herhalde' der kendi kendine. Neyse, papazın yanına varıp yaşadıklarını anlatır. Papaz çok etkilenir anlatılanlardan. Adeta dehşete kapılmıştır. Duyduklarına inanamaz. Vatandaşa yardım etmek ister ve bir kağıda birkaç kelime karalayıp kağıdı bir zarfa koyar ve kapatır.   - 'Al', der vatandaşa. 'Bunu götür ve patronuna ver.' Ne olup bittiğini anlamayan vatandaş, çaresiz ve biraz da umutsuzca papazın dediğini yapar.   Varır elindeki zarfla patronuna.   Patronu notun papazdan geldiğini görür ve ivedilikle okur.   Çok şaşkındır. Yüz ifadesi değişir. Çok rahatsız olmuştur okuduklarından. Derhal t

Boşalan Koltuk Bana Yar Olmadı

Büyük umutlarla Merkez Bankası başkanlığına getirilen Hafize Gaye Erkan'ın başkanlık serüveni 11 ay sürdü.  Türkiye tarihinin ilk kadın merkez bankası başkanı olarak tarihe geçti. Bu zaman zarfında yüzde 8,5 olan politika faizini yüzde 45'e çıkardı. Ömrü uzun olmasa da bu yönüyle de tarihimize geçmiş oldu. Belki de bir daha çıkmaz, hep inecek dedikleri politika faizini yükselten başkan olarak günah keçisi ilan edilecek. Sayın Erkan'ın istifası sürpriz olmadı. Ne zamandır bekleniyordu. Çünkü son aylarda ailesiyle ilgili çıkan haberler basında ayyuka çıkmıştı.  Sayın Erkan istifa mı etti, ettirildi mi, görevden mi alındı? Bunu tam olarak bilemeyeceğiz. Gerçi istifa ettiğine dair sosyal medyada paylaşımı var. Yeni başkanın atanmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre görevden alındı deniyor. Bilinen bir gerçek var. Adı istifa ya da görevden alınma olsa da Hafize Gaye Hanım'ın başkanlıktan ayrılması kimse için sürpriz olmadı.  Neyse geçelim bunları. Zi

Düşman Çatlatan Kardeşlik

Birine sormuşlar düşmanın var mı diye. Yok demiş. Kardeşin de mi yok demişler. Burada kardeşlerin en büyük düşman olabileceğine işaret ediliyor.  Tüm kardeşler böyle mi? Değil elbet.  Kimileri kolay kolay bir araya gelmez.  Kimi kardeşler birbirinin onmasını istemez. Kimi çok kıskançtır.  Kimi canciğer arkadaş gibidir. İyi günde kötü günde kardeşinin yanında olur.  Tarih kardeş kavgalarıyla doludur ve kardeş kavgası da kolay kolay bitmez.  Kabil ile Habil kardeşliği beceremeyenlerden.  Ağabeylerinin Yusuf'u kuyuya atmaları, onu yok pahasına satmaları.  İshak ve İsmail peygamberlerin soyundan olmaları yönüyle İsrailoğullarının Filistinlilere hayatı ve nefes almayı esirgemesi.  Osmanlı hanedanında kardeşlerin taht kavgası, kardeş katline sıcak bakılması. Bunun sonucunda yıkılan ya da güç kaybededilmesi vs.  Günümüz daha önce düşman kardeş iken sonradan hangi sihirli el değdi ise can ciğer kardeş olan iki kesim var. Bunlar soy yönünden kardeş olmasa da aynı muhit aynı bölge aynı zihni

Ülkeler Böyle Yönetiliyor Olabilir mi?

Referansın güçlü. Elimiz mahkum seninle çalışacağız. Çünkü emir büyük yerden. Kafamızdaki şüpheler dağılsın diye şahsınıza bazı sorular soracağız. Emrinizdeyim. Buyurun. Hepsine açık yüreklilikle cevap vereceğim. Gördüğümüz kadarıyla dinci bir kimliğin var. Referansların hep din. Senin dile getirdiklerinle bizim savunduklarımız taban tabana zıt. Ne yazık ki bulunduğun topraklar seni ön plana çıkarıyor. Dendiğinde göre bizim adamımızmışsın. Özel yetiştirilmiş bir projesin. Diyelim ki bizim istediklerimizle savunduğun dini değerler çatışırsa -ki hep çatışacaktır- nasıl tavır takınırsın?  Elbette sizin dediğinizi yerine getireceğim. Ama nasıl olur! O zaman dini referanslarınız ne olacak?  Dini referanslarım başka sizin talepleriniz başka. Önceliğim sizin dedikleriniz. Çünkü bunun için buradayım.  Dinden bahsedip de sonra tersini yapmak ikna ediciliğini yok etmeyecek mi?  Evet ama ben başkayım. Bu konuda bana güvenebilirsiniz. Zira ben bu işin pîriyim. O kadar ikna edici ko

Emsallerinden Farkı

Onca aday arasından sıyrılıp üçüncü defa belediye başkanı seçilmene ramak kaldı. Herkes bir defa aday gösterilip ikinciyi görmeden kendilerine güle güle denirken seni bu koltukta tutan sihirli güç nedir? Ki çok önemli mevki, makam ve statü sahipleriyle yarıştın. Kendin ilkokul mezunu olmana rağmen o kadar fakülte mezununu nasıl ekarte edebildin? Çok mu başarılı belediye başkanısın? Emsallerinde olmayıp da sende olan nedir? Başarının sırrını lütfen anlatır mısın? Bende bir şey görmüş olmalılar ki üç dönemdir tercih ediliyorum.  Nedir o? Onu soruyorum zaten. Ben emsallerimden çok farklıyım.  Mesela? Sadece başkanlık yaptığım yerde değil, Türkiye'de benim gibisi yok. Nasıl ki memur emsallerine göre olağanüstü bir şeye imza attığında amiri tarafından başarı belgesiyle taltif ediliyorsa ben de emsallerimden çok farklıyım. Olağanüstü bir şeye imza attım. Nedir o? Hayırseverden faydalandım.  İyi de bunu çoğu kimse yapıyor zaten.  Benimki çok farklı.  Hayırseverin ney