Ana içeriğe atla

Hikayesi Bitmiş Ülke

"Bu ülkenin;

Yeni bir umuda, 

Yeni bir hayale, 

Yeni bir hikayeye en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönem olmasına rağmen

Hikayesi bitmiş bir iktidarı

Ve

Hikayesi olmayan bir muhalefeti var. 

Bu böyle devam etmemeli! 

Devam da etmeyecek." İlhami Işık

Altına imza atabileceğim bu yazının altında İlhami Işık ismine yer verilip sosyal medyada paylaşılmış. 

Siyasetimize dair yerinde bir tespit içeriyor bu paylaşım. 

Yazarın bu tespiti fanatik ve trollerin dışında kamuoyunun çoğu tarafından kabul edilebilecek bir gerçeği barındırıyor. Ki yıllardır bir partinin savunuculuğunu yapan, çoğu icraatlarını toz kondurmayan, bu uğurda çoğu kimse ile olumsuz tartışmalar içinde kendini bulan nice fanatik insanımız bile yazarın bu tespitine hak verir duruma geldi. 

Bu durumu dile getirmeyenlerin yüzünde de bu tespitin izlerini görmek mümkün. Bunu 31 Mart seçimlerine ramak kala kamuoyunun siyasete ilgisizliğinden de anlayabiliriz. Öyle bir görünüm var ki kimse siyasetten bir şey beklemiyor. Hangi il ve ilçeyi hangi partinin kazanıp kazanamayacağını pek önemsemiyor. Bir zamanlar siyasetten çok şey bekleyen insanımız adeta siyasetten sıdkını sıyırmış durumda. 

Seçmen bu haleti ruhiye ile sandığa gitse bir türlü. Gitmese bir türlü. Gidip bir partiye oy verse bir türlü. Çünkü hangisi kazanırsa kazansın, kendisinin ve ğljenin gidişatında olumlu yönde bir değişim ve gelişme olmayacak. Orta ve dar gelirlinin üzerine boca edilen dertlere bir derman olmayacak. Sıkıntı ve dertler daha da artacak. 

Hasılı ne yaptığını, ülkenin nereye gittiğini, niçin destek verdiğini veya vermediğini bilmeyen az sayıdaki trol dışında seçmenin günümüz siyaset arenasındaki parti ve aktörlerin den bir beklentisi yok. Zira siyaset tıkanmış durumda. Çünkü karşısında hikayesi bitmiş, yeni hikaye ve çıkış üretemeyen bir erk var. Bu erkin karşısında bir hikayesi olmayan ve hikaye yazacak kapasite ve çapı olmayan bölük pörçük bir güruh var. Vatandaş siyaseten bir kurtarıcı bekliyor. Böyle bir ışık görse 2002 seçimlerinde olduğu gibi iktidarına ve muhalefetine kırmızı ışık gösterecek. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde