Ana içeriğe atla

Akçeli İşler

Pek değil, hiç başarınız olmamasına rağmen gördüğüm kadarıyla malı götürme konusunda baya adınızdan söz ettirdiniz.

Şükürler olsun. Kedi olalı bir fare tuttuk. Dahası var. 

Nedir? 

Başka türlü pek yüz ağartmasak da bu işte adımızdan çokça söz edildi. 

Aleyhinize diye düşünmüştüm. Görüyorum ki bir oynamadığınız kaldı. 

Reklam reklamdır. İyisi, kötüsü olmaz. 

Bu akçeli işlere nasıl girdiniz? 

Her şey güç olmada imiş. Arkası bir şekil geliyor.

Bu işlerle ilgili skandalınız doksanlı yıllarda kalmıştı. Bireysel ve lokal olsa da büyük bedel ödemiştiniz. Tekrar nasıl girdiniz?

İnsan aslını inkar edemiyor. Önceki bireysel ve lokal başarımızı bir tık ileriye taşıdık. Kurumsallaştık bu konuda. 

Böylesi büyük akçeli işleri nereden ve kimden öğrendiniz? Akıl hocanız kim? Sonra niçin bankada dönmüyor bu ak akçe işleri de valizlerle taşınıyor?

Zaman öğretiyor insana. Yeter ki öğrenmek iste. Akıl hocamız belli değil mi? Onlar daha büyüğü ile ün yapmıştı. Daha onlar kadar olamasak da onların yolunda ilerliyoruz. Çünkü onlar bizim öğretmenimizdir. Bu işler bankada dönmez. Bankadaki parayı sayamazsın. Halbuki bu yol ile para saymak çok heyecanlı.

Onlar bizim öğretmenimiz dediniz. Onlar sizin ezeli ve ebedi rakibiniz değil mi?

Bu işler böyle yürür. Bakma siz rakip göründüğümüze. Biz her daim onların değirmenine su taşıyoruz. Sadece mevkilerimiz farklı. Onlar Doğu cephesinde. Biz ise Batı cephesindeyiz. Böyle skandallara imza atıyoruz ki kazara başımıza bir başarı gelmesin. Gelecek başarı rakibimize gitsin. 

Siz başarmak için yapmıyor musunuz bu işi?

Ne alakası var efendim. Biz onları ayakta tutan figüranlarız. Varsın güç, kuvvet onların olsun. Bize çalınan bir parmak bal yeter de artar bile.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde