Hayat bir mücadeleden ibarettir.
Bu mücadele uzun bir maratondur.
Bu maraton tekdüze değildir.
İnişi vardır, çıkışı vardır, zorluğu vardır, kolaylığı
vardır.
Üzüntü ve keder, sevinç ve mutluluk iç içedir.
Kimseye her daim tozpembe değildir, hepten eza da değildir.
Zira adı üzerinde imtihan dünyasıdır.
Bu imtihandan yüzünün akıyla çıkmak da vardır, varlık gösterememe
de vardır, rezil olmak da.
Bir hedefe ulaşmak için yola çıkanlar, çıktıkları bu hedefe
ulaşmak için ibadet aşkı içerisinde çalışırlar, çalışırken şımarmazlar, çağın
ve zamanın ruhuna uygun hareket ederler ise önlerine engeller çıksa da bu
engelleri birer birer aşmasını bilirler. Karşılığını da alırlar. Çünkü her
insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Allah da bunlara çalıştığının
karşılığını verir ve zirveye çıkarır.
Kendilerinden ve yaptıklarından emin olarak ayakları yere
sağlam basanlar zor veya kolay zirveye çıkar. Yeter ki bunda samimi olunsun,
zirve azmi olsun, yapabilecek irade gösterilsin, bu konuda güven verilsin ve zirvenin
bir menfaat elde etmek olmadığı hususunda halk ikna edilsin.
Zirveye çıkmak zor olsa da mümkündür. Çünkü çalışmak insandan,
tevfik de Allah’tandır.
Zirveye çıkılır çıkılmasına ama esas mesele zirvede tutunmak
ve kalıcı olmaktır. Zira zirvede tutunmanın imtihanı daha bir başkadır. Burası hem
nimet hem de ateşten kordur.
Burada kalite tesadüf değil demek de vardır, imkanların içerisinde
kaybolmak da vardır.
Zirvede tutunmaya çalışmak zirveye çıkmaktan daha zordur.
Çünkü bir şeyin zirvesi demek inişe yakın olmaktır. Bir bedel ödemeden zirveye
çabucak çıkanların inişi çok kolaydır. Çıkmalarıyla inmeleri bir olur. Bedel
ödeye ödeye zirveye çıkanlar ise zirvenin kıymetini bilir ve zirvede tutunmanın
yollarını arar. Şımarmazlar, güç zehirlenmesi yaşamazlar, zirveden aşağıya
tepeden bakmazlar, Zafer sarhoşu olmazlar, yol arkadaşlarına çalım atmazlar, birbirlerine
empati yapar ve diğerkamlığı tercih ederler, en ufak bir şayiada teyakkuza geçerek
içlerine giren virüsü temizlerler. Kısaca hem geldikleri yeri unutmazlar hem de
en ufak bir sendelemede inişe geçeceklerini çok iyi bilirler ise zirve her daim
onların olur ve buranın nimetlerinden halkı faydalandırırken kendileri de yararlanmış
olurlar.
Böyle yapmazlar, hoşnutsuzluğa tedbir almazlar, çözüm üretmezler,
ekip ruhuna önem vermezler, ehliyet ve liyakat yerine sadakati tercih ederler, gerçekleri
görmemek için kafalarını kuma gömerler, halkın derdiyle dertlenmeyi bırakırlar,
korku dağları salmaya yönelirler, gerçekleri gizlemek için olguları algı, algıları
da olguya döndürmeye yeltenirler ise iniş er veya geç kaçınılmaz olur. Allah bu
nimeti alır, bir başkasına verir. Çünkü toplumsal yasa gerçekleşmiş olur.
Bu durumda kimseye kızmaya hakları olamaz. Çünkü başa gelen her şey yapıp ettiklerimizin bir sonucudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder