Ana içeriğe atla

Torpil mi Yapmak İstiyorsunuz?

Yeni nakil gittiğim okulda, lise birinci sınıfta dersine girdiğim bir öğrencinin ortalaması 31 idi. Bu demektir ki karnesine 1 (bir) düşecek. Öğrenci aynı zamanda sınıfın başkanı idi. Okul idaresinden hepsi onu tanırdı. Bu öğrencinin bir müdür yardımcısının yanında ayrı bir yeri vardı. Kendisine geçer not vermem için müdür yardımcısı, falan sınıftaki N. iyi çocuktur gibi şeyler söyledi. Diğer söylediklerini unuttum ama edindiğim intiba, bu çocuğa zayıf vermesen iyi olur der gibiydi. 

Ne yapayım, ne edeyim. Bu çocuğa bu puanıyla geçer not vermem mümkün değil. Haydi bu çocuğa geçer not verdim. Diğer torpili olmayan çocuklar ne olacaktı. Onlara yazık olmayacak mıydı? Bu, haksızlık değil miydi ayrıca? Dersi zayıf olan diğer öğrencilerin suçu torpillerinin olmaması olmamalıydı. 

Sonunda kararımı verdim. N. isimli öğrencinin notunu baraj notu olarak kabul ettim. İki yazılı notu ortalaması 31 ve yukarısı olanlara geçer not verecektim. Puanı 30 ve altı olanların karnesine zayıf düşecekti. Öyle de yaptım. 31 ve yukarısını karneye iki düşecek şekilde sözlü notuyla 45'e tamamladım. 

Bana niye zayıf verdin diye gelen öğrenci olmadı. Şayet olsaydı, bir kriter koydum. Senin notun geçme kriteri değildi diyecektim. 

Ardından müdür yardımcısını araya koyan N. isimli öğrenciyi yanıma çağırdım. Bir daha birini hele müdür yardımcısını torpil yapması için gönderirsen, notun geçer not bile olsa seni asla geçirmem, haberin olsun dedim. Tamam hocam, özür dilerim diyerek bir daha kimseyi araya koymadı. 

Notu 31 olan bir öğrenciye torpil yapmam doğru mu? Değil ama torpile, torpili olmayanları da dahil etmem, bir nebze de olsa beni adalet dairesi içerisinde tuttu.

Bugün birilerine torpil yapanlara şunu söylemek isterim. Torpil mi yapmak istiyorsunuz? Torpil yapmayın, herkesi hakkıyla sınav yapın. Sınavı kazanan hakkıyla geçsin, kaybeden de hakkıyla kalsın, herkes hakkına razı olsun. Bunun için de objektif kriterlere uygun sınav yapmanın gerekliliğini herhalde söylememe gerek yok.

Objektif kriterlere uygun yaptığınız sınavda diyelim ki iki kişi tüm şartlarda eşit.  Bu durumda kuraya başvurmak, adayların önünde kura çekmek gerek.

Diyelim ki kriterler arasında kura yok. Bu durumda illa torpil yapmak zorunda kalırsanız, iki eşit seviyedeki insanın torpillisini alın. Bu durumda insanlara; arkadaş, falan kimseyle puanınız, şartlarınız, kriterleriniz vs. hep aynı idi. İkinizden birini alıp diğerini elemem gerekiyordu. Tercihimi tanıdığımdan yani torpili olandan yana kullandım, kusura bakma demek suretiyle söyleyecek bir sözümüz olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde