İnsanı
pişmiş ve çiğ olarak ikiye ayırabiliriz. Pişmiş insan; hayatın her türlü
cenderesinden geçerek düşe kalka tecrübe kazanmış, olaylara soğukkanlı
yaklaşabilen, hayatın her safhasında her türlü insan tipiyle karşılaşmış,
yaşının üzerinde bir olgunluğa sahip kişi diyebiliriz. Ham ya da çiğ insana
gelince; “Yaşının, konumunun gerektirdiği görgüye ve olgunluğa erişmemiş olan;
yerine göre davranmayı bilmeyen” kimsedir.
Çalışma
ve gündelik hayatta bu iki tip ile de karşılaşırsınız. Zaman zaman bir
vesileyle muhatap da olursunuz. Görmüş geçirmişi ile karşılaşır, teşriki
mesaide bulunursanız, muhabbetine doyum olmaz. Bu muhataplık bitmesin, iş
ilişkisi devam etsin dersiniz. Çünkü ondan alacağınız o kadar şey vardır ki
onunla her karşılaştığınızda hayata dair yeni bir şeyler öğrenirsiniz.
İnsanın
çiğine gelince Allah böyleleri ile karşılaştırmasın, Allah'a yakın, sizlerden
uzak olsun diyeceğim işin başında. Ama karşılaşmamak ne mümkün. Nereye gidersen
burnunun dibinde biter böyleleri. Çiğ olduklarını kabul etseler, pişmeye geldim
deseler, dersin ki öğrenmeye meyilli. Bundan zarar gelmez. Çünkü iyi niyetli
biri dersin. Ya çiğ olduğunu bilmezse, işte o zaman yat ağla, kalk ağla. Çünkü
problem mi problem. Kendisini problemin kaynağı olarak bilmeyene zaten
verebileceğin bir şey yoktur. Çünkü alıcıları kapalıdır. Öğrenme gibi niyeti de
olmaz. Hoş, olsa da buna ihtiyaç hissetmezler. Zira kendilerini mükemmel
görürler.
Şimdi
bu tip çiğler nasılmış bir bakalım. Mesai kavramları yoktur. Bu da bir şey mi
demeyin. Bunun gibileri diğerlerinden farklı. Sabah ve öğle en az 15'er dakika
iç eder. Bir o kadar da akşam erken çıkarak mesainin içine eder. Dairenin
en üst amirlerinden sonra gelmeyi ve erken çıkmayı meslek haline getirir. Geciktim
deme nezaketini zaten bulamazsın. Benim amirlerime ve mesai arkadaşlarıma karşı
bir sorumluluğum var gibi bir derdi yoktur. Yani kafasına göre takılır. Göreve
gelmesi lütuf gibi bir şey. Geldiği zaman da işe hemen koyulmaz. Kahvaltısını
yapması lazım. Öyle ya kim yapacak sabah sabah evde kahvaltıyı. Daire ne güne duruyor.
Kazara yazması gereken bir yazı olursa öyle berbat bir sayfa düzeni karşına
gelir ki acemi insan bile uğraşsa beceremez bunu. İşin garibi düzeltemezsin de.
Sağını düzeltsen, solda sorun olur, solunu düzeltsen sağda. Yazdığı her
kelimede yazım ve imla yanlışı saymakla bitmez. Böylelerine iş buyuracaksın,
ardından sen yapacaksın. Yazılara biraz özen göster desen, nasıl oldu ben de
bilmiyorum der.
Hiç işi yoksa vurur
kafayı yatar. Daha olmadı, kulaklık takarak müzik dinler. Kazara seslensen top
atsan duymaz. Birinin bir şey demesine gerek yok. Kimse rahatsız etmez onu. Çünkü
çevresi ve mesai arkadaşlarıyla pek iletişimi yoktur.
Mesaiye riayet konusuna
biraz dikkat etmesi ve diğer arkadaşlarına emsal olmaması gibi konularda kazara
bir hatırlatmada bulunsan, her şeye söyleyeceği bir mazereti olmasına rağmen
mesaiye şükür ki riayet eder. Etkisiz eleman olarak zamanında gelmeye devam
eder ama bir bakmışsın ki içine kapanmış, selamı-sabahı kesmiş, amirlerine ve
arkadaşlarına mesafe koymuş görürsün. Belli ki görevini hatırlatmak zoruna
gitmiştir. İşte kendisine görevi hatırlatılınca tavır alanları ben çiğ insan olarak
görürüm. Be mübarek, uyarılmak zoruna gidiyorsa, görevine zamanında gelip
gideceksin. Bulunduğun yerde bir katma değer üretmenin yoluna gideceksin. Ya
değilse emekliliğin geldi ise -ki gelmiştir- vereceksin dilekçeni. Keyfine göre
takılacaksın. Hoş bunu da yapar bazen. Toplamda en az 1,5 saat mesaiye
riayetsizliği olmasına rağmen uyarıların akabinde “Ben yıllık izinlerimi
kullanıp ardından emekli olacağım” kozunu oynar. Yok ya, iyiydik şöyle denmeyince
emekli olmaktan da vazgeçer. Adam niye emekli olsun ki. Bulmuş kebap gibi işi.
Çiftlik gibi gelip gidiyor. Kim verir ona bu devirde böyle bir işi, öyle değil
mi?
Son söz olarak bu tip çiğler laftan ve sözden anlamaz ya onlar için şunu söyleyeyim. Uyarıya gelmeyeceksen görevini tam yapacaksın. Aksatıyorsan özür dilemeyi bileceksin. Görevini tam yapamıyor, özür de dileyemiyorsan, uyarı ve hatırlatmalara tavır almayacaksın. Bu arada böyle tavır sahiplerine çok da tın demek lazım. Allah'a yakın, bizden ırak olsunlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder