Ana içeriğe atla

Dil Nimeti ya da Dil Belası *

Allah’ın bahşettiği her şey bir nimettir. Dil de bu nimetlerden bir tanesidir. Yeter ki yerinde kullanmasını bilelim. Yerinde kullanmazsak ne olur? Nimet olur bela. Dil ile ilgili Kristal Kelebekler isimli kitaptan istifade edilerek hazırlanıp sosyal medyada paylaşılan bir yazıyı sizler için kısaltarak derledim. Dil ile ilgili hangi kelime, kavram ve deyimleri üretmişiz, bir bakalım:

·        Saygısızca karşılık verenler için dili bir karış,

·        Alay etmek istediklerimiz için dil çıkardık,

·        İnandırmak istediklerimiz için dil döktük,

·        Bir şeyi kötülemek için dil uzattık,

·        Sevdiklerimiz için dilden düşürmedik,

·        Kızdıklarımız için dile düşürdük,

·        Konuşmak istediklerimiz için dile getirdik,

·        Sırlarını ifşa ettiklerimiz için dile verdik,

·        Çok konuştuğumuzda dilimiz çözüldü,

·        Hastalandığımızda dilimiz ağırlaştı,

·        Gevezelik yaptığımızda dilimiz uzadı,

·        Çok yorulduğumuzda, dilimiz bir karış dışarı çıktı,

·        Üzüldüğümüzde dilim boğazıma takıldı,

·        Susadığımızda dilimiz damağımıza yapıştı,

·        Korktuğumuzda veya heyecanlandığımızda dilimiz dolaştı,

·        Derdimizi tam olarak anlatamadığımızda, dilimizin döndüğü kadar,

·        Nutkumuz sevinç veya üzüntüden tutulduğunda dilimiz dönmedi,

·        Baş edemediklerimize dili kurusun,

·        Anlatamadıklarımızda dili olsa da söylese,

·        Saygısızca gönül kırıcı konuşup gönül incitenlere dili pabuç kadar,

·        Bazen kelimeleri iyi dizemediğimizde dilimiz sürçtü,

·        Bazılarına laf anlatamadığımızda dilimizde tüy bitti,

·        Derdi tasası olanların dilinden anlamadık,

·        Dostları ve sevdiklerimizi dilimizden düşürmedik,

·        Sitem ve eleştiriye maruz kalınca dilinden kurtulamadık,

·        Kötü, kaba, çirkin söz söyleyenlere diline biber sürmek istedik,

·        Panel, konferans kalabalık olursa gelirim deyince dilimize kira istedik

·        İnandığımız değerleri, hakikatleri dilimize pelesenk ettik,

·        Ağzı sıkı olanlara diline hakim,

·        Boşboğaz olanlara dili beynine çok yakın,

·        Diliyle kırıp döküp incitenlere dilini eşek arısı soksun,

·        Sır küpü gibi konuşmayıp susanlara dilinin altındaki baklayı çıkar

·        Bir şeyi bilip hatırlayamadığımızda, dilimizin ucuna geldi,

·        Ölçüsüz ve düşüncesiz konuştuğumuzda dilimizin cezasını çektik,

·        Güzel İşler yapınca dillerde anıldık,

·        Niyetler ve ameller bir ve güzel olunca dillere destan olduk

Dedik.

Ayrıca dil ile ilgili isimler verdik. Mesela alımlı, güzel anlamında Dilber, gönlümüzü süsleyenlere Dilara, yiğitçe duruş sergileyenlere Dilaver, Aynı derdi paylaşanlara Dildaş, gönlümüzü çalanlara Dilruba, gönlü şen kalanlara Dilşad, ay gibi güzel olanlara, Dilberay, gönlü aydınlık olanlara Dilnur, insanlık için ağlayanlara Dilhun, Münafıkça konuşanlara Dilbaz gibi isimler verdik. Yine aşk girdabına kapılanlara dil ü pare olduk denir.

Gördüğünüz gibi dil ile ilgili demişiz de demişiz, isimler vermişiz. Dil ile ilgili atasözlerimiz de eksik değil.

*07/11/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde