Yesek,
içsek de hiç WC. ihtiyacımız olmasa ne iyi olurdu ama vücut sistemimiz buna
izin vermiyor, fazlasını atmamız gerekiyor. Bu yüzden tuvalet bizim için
olmazsa olmazdır. Sabah-akşam ve ihtiyaç duydukça sair zamanlarda kullanmak
zorunda olduğumuz tuvalet adabını ne kadar uyguluyoruz? Bir kısmımız uygulasa
da büyük çoğunluğun tuvaletler konusunda sınıfta kaldığını söyleyebilirim.
Yanlış anlaşılmasın, kimseye edep dersi verme gibi bir niyetim yok. Burada
tuvaletlerde yapmamız gerekenleri hatırlatmak istiyorum. Tuvalet derken de çarşı-pazarda,
cami müştemilatlarında ve işyerlerinde olan umum tuvaletleri kastediyorum. Ev
tuvaletlerini söylemeye gerek yok. Zira oralar tertemiz zaten. Çünkü evin
hanımı tarafından günde üç-beş defa derlenir, toparlanır ve dezenfekte edilir.
Gelelim
umum tuvaletlere. Başında görevlisi varsa buralar temiz olur, buralara sözümüz
olmaz. İstisnalar hariç cami tuvaletlerine zaten girilmez. Çünkü kokudan ve
pislikten içeri girilecek gibi değil. Diyanet İşleri Başkanlığı bu cami
tuvaletlerine bir önlem alsa veya bir proje geliştirse çok iyi olacak. Çünkü
cami tuvaletlerinin görüntüsü yakışmıyor. Hoş, Diyanetin böyle bir derdi yok.
Olsa şu ana kadar herhalde bir şeyler yapardı. (Cami tuvaletlerini daha önce
konu edindim. Kendim yazdım, kendim okudum.)
Tuvaletlerin
kirliliğine ve temizliğine değinmeyecektim ama kısa da olsa bahsetmiş oldum. Gönül
ister ki umum tuvaletlere hiç gereksinim duymasak.
Yazımın
bundan sonraki kısmında, bu umum tuvaletleri kullanan bireylerin dikkat etmesi
gereken hususlara dikkat çekmek istiyorum. Diyelim ki bir umum tuvaleti
kullanmak zorunda kaldınız. Ne yapmamız gerekiyor?
Tuvalet
ihtiyacımızı gidermek için son raddeye kadar beklemeyin. Olur ya üzerinize
bırakacak şekilde tuvalette sıra beklemeniz gerekebilir.
Tuvalet
kabini boş diye hemen kapıyı açıp içeriye dalmayalım. Belki içeride biri
olabilir. Bu yüzden içeride kimse olmasa bile kapıyı çalmayı alışkanlık haline
getirelim.
Kabine
bak. Girilecek gibi ise ihtiyacını gidermek için gir.
Tuvalete
girdiniz. Lütfen kapıyı iyice kapatalım ve arkasında sürgüsü varsa
kilitleyelim. Kim gelecek veya kim açacak diye yarı açık bırakmayalım. Bakarsınız
biri, bu kabin boş diyerek içeriye dalabilir. Ondan sonra öksürmeye, boğaz
temizlemeye veya dolu demeye kalkarsınız ya da iş başında iken ayağa kalkmaya
davranırsınız. Ne gerek var tüm bunlara. Kapat kapıyı, rahatına bak. Ben
tuvalet kapısına dokunamam, buralar mikrop yuvası. Dur bakalım, kim ne şekil
kullandı diye bir vehme kapılma. Çünkü içinden çıkamazsın. Şayet böyle bir
vehmin varsa bu tür yerleri kullanmayacaksın. Üzerime bırakamam, mecburum
kullanmaya diyorsan, gerekirse cebinde kağıt peçede bulundur, kapı kollarını o
kağıt mendille aç ve kapa.
Tuvalette
rahatladım diye kendini kaybetme. Dışarıda bekleyen olabileceğini hesaba kat ve
fazla oyalanmadan hemen çık. Kabız isen, geçmiş olsun ama Allah seni bildiği
gibi yapsın.
Çıkarken
geriye dön bak. Ortamı bulmak istediğin şekilde bırak. Sifonu da çek. Zaten ben
girdiğimde pis idi deyip o şekil bırakma. Çünkü senden sonra gelen, o ortamı
senin bıraktığın şeklinde değerlendirir, amma da pis adammış der.
Mümkünse
kabinleri kullan. Pisuarları pek kullanma.
Tuvaletten
çıktıktan sonra lavaboya yönel. Elini bir güzel yıka. Sıvı sabun varsa sabunla.
Yoksa kalıp sabun kullanma. Elimde bir şey yok. Ben sadece bir ihtiyacım için
girdim deme. Çünkü senin lavaboya uğramadan çıkıp gittiğini gören, içeride ne
yaptığını bilmez ve ardından bu adam elini bile yıkamadı der. Ben kendimi
bilirim deme. Çünkü senin ne olduğun değil, kişilerin seni ne şekil gördüğüdür.
Bir de hem tuvalet çıkışı ve sair zamanlarda elimizi temiz tutalım. Çünkü az
sonra bir tanıdığın karşına gelir, tokalaşmak için elini uzatabilir… (Şaka
maka, tuvalet adabıyla ilgili dikkat edeceğimiz baya malzeme çıktı bu arada.)
*26/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder