Ödüllendirme
ve ihtiyaç kıstaslarımız değişti. Yarışmalarda verilen ödüller ile çocuğumuza
karne hediyesi veya bir sınavdan başarılı olması sonucunda aldığımız
hediyelerin çıtası epey yükseldi. Anne babalar bu işin içinden nasıl
kalkacaklar bilemiyorum.
Ders
çalışsın diye ilk önce masaüstü bilgisayarlar aldık, ardından dizüstü. Sonra
hediye olarak tabletler almaya başladık. Şimdilerde ise akıllı cep telefonları
olmazsa olmaz ihtiyaç ve ödüllendirme yöntemlerimizden.
Telefon
kullanma yaşı epey aşağıya çekildi. Sadece iletişimi sağlayan konuşma ve
mesajlaşma özelliği olan telefonlar çöpe atıldı. Daha hiçbir sorumluluk
vermediğimiz çocuklarımız son model, 4x4 özellikli ve de akıllı telefonlarla
tanıştı. Masraftan kaçınmadık, tüm velilerimiz yarıştı çocuğuna en iyisini
almak için. Borçları ödemeye devam ediyoruz. Fakat alınca iş bitmiyor. Her aldığımız telefon hemen demode
oluyor, hızına yetişemiyoruz, sürekli model değiştirme yoluna gidiyoruz. Başka
çocuklarda var, benim çocuğumun ne eksiği var diye gidip alıyoruz. Kimi veli
isteyerek kimi istemeden. Saçımızı süpürge ediyoruz tabiri caizse. Tek
istediğimiz var: çalışıp başarılı olması... Fakat dert bitmiyor. Şimdi de
derdimiz çocuğumuz derse kendisini vermiyor; işi, gücü telefonla oynamak,
onunla vakit geçirmek diyoruz. Nasıl çıkacağız bu işin içerisinden?
Ben
bu nesle Şeytan’ı bol nesil diyorum: bilgisayarlar, tabletler, akıllı cep
telefonları, sanal alem, chatleşme, dijital oyunlar... çocuklarımızın çok
zamanını alıyor. Yolda, çarşıda, pazarda cep telefonuyla oynayamayan kulaklık
marifetiyle müzik dinliyor hem de sabahın erken saatinden başlayarak. Yukarıda
saydığım şeyler faydalı olmakla birlikte yerinde ve zamanında yeterince
kullanılmadığı takdirde onulmaz yaralar açabiliyor. Çocuğuna cep telefonu alan
bir pişman, almayan bin pişman. Cep telefonu ile tanışan okullu çocuk ders
çalışmaktan uzaklaşıyor. Cebi olmayan çocuk da anasının babasının kafasının
etini yiyor: telefon telefon diye. Zaten birimiz almaya görsün, diğer veli ve
çocuklarımıza emsal teşkil ediyor.
Ders esnasında öğretmenin konuşmasını telefonunun kamerasına
alan, zaman zaman da fotoğrafını çeken
bir öğrencinin telefonunu aldık elinden. Aldığımız karar gereğince ders esnasında
telefonu açık yakalanan çocuğun telefonunu bir ay boyunca vermiyorduk. Bir kaç
gün sonra öğrencinin babası geldi odama: “Hocam çocuğumun cep telefonunu
almışsınız, almış olduğunuz karar gereğince bir ay boyunca vermiyormuşsunuz.
Ben size teşekkür etmeye geldim. Telefonunu bir ay değil, sene sonuna kadar
vermeyin. Annesi de oğlanla bir oldu. Bana borç harç içerisinde bu telefonu
aldırdılar. Zaten ders çalışmayı bıraktı. ” dedi. Velinin yüzüne baktım
ağlamaklıydı, gözleri dolmuştu. Sadece velilerin
değil, okulların da baş belası bu telefonlar. Kimi okul sabah gelince öğrencilerden
telefon topluyor, kimi okul ders esnasında kapalı tutun diyor. Ne karar
alınırsa alınsın okullarda sorun maalesef bitmiyor. 2004 yılında bir lisede çalışırken
10.sınıf bir öğrenci arkadaşlarının eteklerinin altına cep telefonunu
götürerek fotoğraflarını çeker. Ardından da sanal alemde paylaşmakla tehdit
eder. Çocuğun velisi okula çağrıldı. Durum babaya anlatıldı. Baba : “Ne var bunda, bu daha çocuk” dedi.
Ölür müsün öldürür müsün? Babaya göre çocuk yunmuş yıkanmış.
Akıllı
cep telefonlarıyla ilgili sayısız örnekler verebilirim. Bu alet hem
çocuklarımızı ders çalışmaktan uzaklaştırıyor, hem de sosyalleşmekten. Bugünkü
çocukların başarısızlığının temelinde fütursuzca kullanılan bu telefonlar başrol
oynamaktadır.
Çocuklarımızın
her istediğini yapmak ve telefonun son
modelini almakla geleceğimizin teminatı olan bu çocuklarımıza kötülük
yaptığımızın farkında mıyız acaba? İnsan evladına kötülük yapar mı? Maalesef bu
şekilde kötülük yapıyoruz. Bir defa üniversiteye başlamadan önce çocuğumuz
akıllı cep telefonuyla tanışmamalı. Kullanacağı telefon konuşma ve mesajlaşma özelliği olan
telefondan başkası olmamalı. Yoksa daha çok saçlarımızı süpürge ederiz, eğer
saçımız kalırsa tabii…
02.05.2016 tarihinde kahta söz gazetesinde yayımlanmıştır.
02.05.2016 tarihinde kahta söz gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder