1 Mayıs 2016 Pazar

"Kutlu Doğum" programlarında öğrendiklerimizi pratiğe geçirsek...

Tarihte hiç olmadığı kadar “Kutlu Doğum” programları tertipledik bu yıl. Hiç anmadığımız kadar andık o Kutlu  Nebiyi. Okullardan, kurum ve kuruluşlara, vakıf ve derneklerden sivil toplum kuruluşlarına varıncaya kadar nisan ayını anma, hatırlama ve kutlamayla geçirdik.

Adına yarışmalar yapıldı, ödüller verildi, yemekler ikram edildi,, ilahiler söylendi. Haftanın anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı. Kesenin ağzı açıldı. Neredeyse tüm ülke bu anmalarda birleşti. Tek nefes olduk. Yapılan her programa üst seviyeden makam sahipleri katıldı. O kadar çoktu ki; makam sahipleri  birinden çıktı, diğerine koştu. Neredeyse onlar da yarıştılar programlara katılmak için. Bu senenin teması, 'Gelin birlik olalım' idi. Kutlama konusunda bir birlik vardı. İnşallah kutlamadaki birlikteliğimiz 'Tevhid ve vahdette" de olur.

Kutlamalarda peygamberin her yönüne değinildi. Öyle zannediyorum örnek yaşantısı dimağlara iyice işlendi. Bu sene teori olarak andığımız/öğrendiğimiz  Peygamberimizin yaşantısını önümüzdeki yıl nisan ayında pratiğini yaşasak nasıl olur? 

2017 yılının kutlu doğum teması 'Nebevi hayat' olsa...2016 yılında tüm öğrendiklerimizi pratiğe döksek...Hiç peygamberi anmasak, sadece örnek yaşantısını hayatımıza tatbik etsek. Kâl ehli olmaktan  hâl ehline dönsek nasıl olur? Fena olmaz sanırım.

Peygamber cömert ve yardımsever mi idi? Biz de cömert ve yardımsever olalım. Hoşgörülü mü idi? Biz de öyle olalım. Herkese hakkını veren adalet timsali mi idi? Biz de adil olalım. Emaneti ehline mi verirdi?  Biz de işe almalarda liyakatı esas alalım. O, çalıp çırpmadı mı? Biz de özellikle kamu malını kendi malımız bilelim. Yetimi, öksüzü, kimsesizleri korur muydu? Biz de öyle yapalım, şov yapmadan. Çalışanın hakkını tastamam verir miydi? Biz de verelim. Merhametli mi idi? Biz de karıncayı bile incitmeyelim. Güvenilir biri mi idi? Biz de -bize güvenmeyenler varsa- güven verelim. Eminse emin olalım. Hep doğruyu söylediyse doğru olalım. Namus abidesi miydi? Biz de bize emanet edilenlere göz dikmeyelim. Cesur mu idi? Şecaat sahibi olalım. Haksızlık karşısında zalimlere karşı susmadıysa biz de susmayalım, özellikle kendi insanlarımızın yaptıklarına karşı. Eşine ve çocuklarına karşı iyi mi davranırdı? Biz de iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir baba olalım. Kendisi için istediğini kardeşi için de ister miydi? Biz de öyle olalım. Rahatına düşkün biri mi idi? Değilse biz de rahatımıza düşkün olmayalım. İnsanları tanımadan haklarında dedikodu kültürüyle karar vermemişse biz de öyle yapalım.

Hak davasını anlatırken yerleşik düzenlerinin bozulacağını gören rakipleri kendisine gelip: “Makam, mevki istiyorsan başımıza başkan yapalım, evlenmek istiyorsan şehrin en güzel kızıyla evlendirelim, para, pul istiyorsan zengin yapalım, hasta isen en ünlü doktorlara tedavi ettirelim… yeter ki bu davandan vazgeç” dediklerinde: “Bir elime Güneş’i, diğerine de Ay’ı verseniz ben asla bu davamdan vazgeçmem” buyurarak tüm makamları, en güzel kızları, parayı, şöhreti elinin tersiyle itmişti biliyorsunuz. Hangi birimiz bu tekliflere elinin tersiyle hayır diyebilir?

Bizim için örnek olan yaşantısından hiçbirini uygulayamasak da sadece ‘Emin’ özelliğini hayatımıza tatbik etsek, İslam’a ve Müslümanlara mesafeli duranlar bize: “Görüşlerinize katılmıyorum ama çok dürüst, güvenilir” deseler nasıl olur? Ahiretimizi de kurtarmış oluruz.Yaşantımız Nebevi yaşantıya uygun olurdu.


Bugün bazı insanlar mükemmel dinimiz İslam’a mesafeli duruyorsa suç İslam’da değil, bizde ve aykırı yaşantımızdadır, haberimiz olsun. 01/05/2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder