Ana içeriğe atla

Tüm yeteneklerini trafikte harcayanlar

Trafikte aracınızla giderken önünüzde, yanınızda, arkanızda trafik kurallarına uymayan niceleriyle karşılaşırsınız. Trafiği engelleyen, tehlikeye atanlardan bir tanesi de araç sürerken cep telefonuyla konuşanlardır.

İsterseniz trafiğe çıktığınız zaman bir de bu gözle bakın. Denemesi bedava. Önünüzde bir araç var, kırmızı ışıkta durmuş, yeşil yandığı halde hala duran bir araç görmüşseniz bu sürücü ne yapıyor diye bir bakın, genellikle  o kişinin cep telefonuyla konuştuğunu görürsünüz. Yine döneceği tarafa sinyal vermemişse, kendi şeridinde  gitmiyorsa, ağır ağır gidiyorsa hiç başka sebep aramayın adam telefonla konuşuyor demektir.

Sürücü hem  direksiyonu tutuyor, hem vites değiştiriyor, hem gaza basıyor, hem sağa-sola sinyal veriyor, hem sigara içiyor, hem   cep telefonuyla konuşuyor. Hem de önündeki aracı, arkasındaki, yanındaki araçları gözüyle takip ediyor. Analar ne evlat(lar) doğurmuş. Mübareklerin on parmağında on marifet gerçekten. Bu kadar yeteneği olan kusura bakmayın da biraz trafiği engellesin. Kim bilir ne de önemli bir görüşme yapıyordur. Böylesi adamları kıskanıyorsunuz biliyorum. Hiç kendinizi  gizlemeye çalışmayın. Allah size  ondaki yetenekleri vermemişse adamın suçu ne? Çatlasanız da patlasanız da bilin ki adam yetenekli? Bu adamlardaki kabiliyetler Allah vergisi olsa gerek.

Trafikte kazaya sebebiyet verebiliyorlarmış. Versin efendim! Siz yeteneğine bakın. Sonra adam o kadar işi aynı anda küçük bir arabanın içerisinde yapıyor. Çok iş yapan, çok hünerli olan, kendine çok güvenen kişiler   hata yapar. Acemiler değil. Hangimiz hata yapmayız ki. O kadar hata kadı kızında da olur. Bir defa bu yetenekleri gözümüz gibi korumalıyız. Bu ülkenin değeri bunlar. Trafiği engelleseler de , hata üstüne hata yapsalar da onlar bizi değil, biz onları koruyacağız. Onlardan korunmaya çalışmakla onları da korumuş olacağız. Çünkü adamlar zamanla yarışıyor. Hiç de boş zamanları yok. Bir defa senin gibi değiller hani.

Senin elinden kör eşek saman yemezse  adam ne yapsın? Sen kendine yan olmaz mı? 24.05.2016


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde