Biz toplum olarak paylaşmayı bilmiyoruz. Ortak akıl ile hareket edemeyiz. Babanın yönettiği mal evlatlarına kalınca paylaşamaz. Kırgınlıklar, küskünlükler meydana gelir.
Makam, mevkileri de paylaşmayız. İçimizde tek olma, hep ben olma duygusu hakimdir. Hep benim dediğim olsun. Hep ben cazibe merkezi olayım düşüncesi hiç peşimizi bırakmaz. Biz siyaseti de paylaşmayız. Rabbena hebbena bizdeki ego. Birbirimizi olduğu gibi kabul etmeyiz, anlamaya da çalışmayız... Halbuki Uhut Savaşı öncesi Peygamber ortak akıl ile, istişare ile hareket etti. Kendi istemediği halde çoğunluğun kararına uydu ve Uhut'da kaybetmesine rağmen pişmanlık duymadı.
Bizim gibi ülkelerde siyaset arkadaş, dost öğütme sanatıdır. Kişilere göre tavır alırız. Yönetim tarzımız kabile devlet anlayışıdır. Anayasamız girift bir haldedir. Çelişkilerle doludur. Bu sistemde kimse kendinden olanla anlaşamadı. Hep kriz üretti: Aynı partiden olmasına rağmen Özal-Yılmaz, Demirel- Çiller, Sezer- Ecevit, Gül-Erdoğan, Erdoğan- Davutoğlu maalesef anlaşamadı. O zaman sistemimizde bir sıkıntı var. Bazen insan kazanırken kaybeder, bazen de kaybederken kazanır.
Bizim sistem çift başlıdır. Teke indirilmeli... İnşaallah sonu hayr olur. Kazanan ülke olur. Siyaset bu. Bazen iki iyi insan anlaşamayabiliyor.
Şimdi sıra: Araları iyiyken birbiri hakkında müspet kanaat belirtenler ayrıldıkları zaman da olumlu konuşmalıdırlar. Ya da susmalıdırlar. Erdemlice hareket bu şekilde olur. 05.05.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder