1986-1987
yıllarında Kayseri'de okurken harçlık suyunu çekmişti. İlk önce 2.dönem
okutulmak üzere aldığım kitabı kitapçıya geri verdim. Bir kaç gün daha idare
etti beni. Bir sabah herkes okuluna
giderken ben -sora sora- soluğu amele
pazarında aldım. 15-20 kadar ayakta bekleyenin arka taraflarına geçtim.
Beklemeye koyuldum. Ne gelen vardı ne de giden.
Nice sonra yaşlı bir amca geldi. Ön tarafta
olanlarla konuştu. Sonra tek başına ayrıldı gitti. Öne yaklaşıp amca ne
istiyormuş dedim. "Simit sattıracak birini arıyor" dediler.
Amele
pazarından ayrılıp amcayı takibe başladım, amca önden ben ardından. Amcayı
takip ediyorum ama içim pek rahat değil. Kendi kendime, "Bu iş inşaatta
çalışmaya benzemez. Simit işi bu. Patron bana tepsi içerisinde simit verip
sattırsa çarşıda kalabalıklar arasında bu işi nasıl becereceğim. Ya beni
tanıyan biri çıkarsa başımda tepsi ‘simitçiii’ diye bağırırken. Nasıl
bağıracaktım sonra. Haydi hepsinden geçtim. Simit tepsisini başımda nasıl
durduracaktım..." Ben bu düşünceler
içerisinde iken 3-5 adım önümden giden amcaya, amca simidini ben satayım diye
medeni cesaret gösteremedim. Geri dönüp otobüsüme binip kaldığım yurdun yolunu
tuttum.
Konya
Lisesinin arkasında otobüs durağında beklerken canım simit istedi. Sağıma
soluma baktım, bir simitçi bulamadım. Zaten nice zamandır göremiyordum ya.
Cadde boyu adımladım bir simit bulabilmek için. Sonunda Şato Form'da bir
esnaftan temin edebildim ihtiyacımı. Gerisin geriye döndüm otobüs beklemeye
koyuldum. Bir kenarda simidimden bir parça kopardım. Bir genç geldi yanıma:
" Amca, simidi nereden buldun" diye. İstersen sana satayım dedim.
Güldü. Simitçinin yerini tarif ettim. Delikanlı koşarak gitti oraya.
Ne
demek istiyorum? Eskiden çarşıya çıkıp sağına soluna baktığın zaman ya simit
arabasının içerisinde ya da başında simit satanlar vardı. Şimdilerde görünmüyor
seyyar satıcılarla beraber. Belediyelerimiz sanırım dışarıda satışı yasakladı,
bir düzenleme getirdi. Kapalı yerlerde, esnaf dükkanlarında satılıyor artık.
Dışarıda ve her yerde simit satışı belki de pek hijyen görünmeyebilir.
Düzenleme gerekiyordu. Gördüğüm kadarıyla düzenleme yapılmış ama ara ki simit bulabilesin.
Simit
bizim yediden yetmişe her birimizin ayaküstü, otobüse binerken, işe giderken
kahvaltı yapmak ya da açlığı bastırmak için başvurduğumuz bir yiyeceğimizdi.
Milli buluş ve yiyeceğimiz yani. Namı diğer memur kebabı diye bilinir: Çıtır
çıtır, mis gibi kokar hele sıcak iken. Şimdi simit bulmak için sen kazan ben
kepçe olmam lazım bulmak için. Düzenleme yap dedik de öldür demedik ki.
Simit
satanlar ihtiyaç sahibi, dar gelirli. İşsizlikten dolayı bu işe koyulmuş
kişilerdir. Öyle zannediyorum mecburiyetten bu işi yapıyorlardı. Sonra
görüldüğü kadar simit satmak kolay değil. Yukarıdaki anımı da bu yüzden
anlattım. Ben geçmişte zor durumda olmama rağmen bu işi yapamadım.
Belirli
bir düzen içerisinde ve hijyene dikkat
etmek şartıyla köşe başlarında simitçilerimizi görmek istiyoruz. Simitçilere bu
imkanı verirsek tablacı ya da seyyar satıcılara da izin vermemiz gerekiyor
denirse simit satmak tablacılık değildir.
04/05/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder