Ana içeriğe atla

"Aman emekli olma!"

Okulun bir ihtiyacını temin etmek için sabah sabah bir esnafa uğradım. Çalışıyor musun dedi. Evet, hak etmedim daha dedim. "Aman emekli olma, emekli olanlar iş arıyor. Ben 43 yaşında emekli oldum amirimin zorlamasıyla" dedi. Alışverişimi yapıp ayrıldım.

Adam çalışmak istiyor ama emekli olmak için amir baskı yapıyor. Bir arkadaşımın babası 37'inde emekli olduğunu söylemişti. Görüştüğümüzde, " Emekli olduktan sonra bir emekliliği daha devirdim" derdi. 5 yıl öncesinde rahmetli oldu. Eşi alıyor halihazırda maaşını.

İşten gelirken yolda bekleyen birisini aracıma aldım. ne iş yaptığımı sordu. Öğretmenim dedim. "Aman emekli olma, ben SSK'da çalışıyordum, gece gündüz telefonum susmazdı arayandan. Emekli olduktan sonra ne arayanım var, ne de soranım. Yalnızlara oynuyorum anlayacağın" dedi. Mahallemde oturan bir emekli var. Her gün öğle vakti çarşıya 5 km' yi yürüyerek gider, 18.00 sularında otobüsle geri döner. Zaman zaman otobüste karşılaşırım. Bir gün yanıma oturdu. Dertli idi garibim. "Demir yollarından emekli oldum, 15 yıl garda bilet kestim. Her gün çarşıyı adımlarım. Bir tane tanıyan çıkıp selam veren yok." Nasıl vakit geçiriyorsun dedim. "Her gün çarşıya aynı saatte çıkarım, Alaaddin Tepesinde biraz otururum, bir de  tanıdığım  bir esnaf var, yanına uğrar, hasbihal eder, sonra eve geri dönerim, vakit geçmiyor bir türlü" dedi.

Erken yaşta emekli olanların çoğu, maaşı da yeterli olmadığından yeni bir işte çalışıyor gördüğüm kadarıyla.  Kimi ev geçindirme derdinde, kimi de kendisini avutacak yer arıyor. Eğer yapacak bir meşgalesi yoksa ya yatmaktan bizar olacak ya da hanımı ile kavga edecek. Başka bir işi yok çünkü.

"Aman emekli olma." Ben bu sözü çok duydum emekli olanlardan. 43 yaş daha olgunluk yaşının başı. Tecrübenin arttığı devre. Peygamberlere vazifenin tevdi edildiği yaş.

Emeklilik yaşı ile bu ülkede çok oynandı. Menderes zamanında emeklilik yaşı kadın ve erkekte 60 yaş olarak belirlenmişti. 69 yılında Demirel yaş sınırını kaldırdı. 25 yılını dolduran emekli oldu. 76 yılında ise kadınların emeklilik süresini 20 yıla indirdi. 86'da Özal kadınlarda 55, erkeklerde 60'a yükseltti yaş sınırını. Ardından yine Demirel 91 yılında Özal'ın yaş düzenlemesini iptal ettirdi. Hasılı Demirel dönemleri Türkiye erken emeklilik cenneti haline getirildi. Ülkenin geleceğini düşünenler emeklilik yaşında çalışanlar için acı reçete hazırlarken arkalarından gelen Demirel acı reçeteyi kaldırarak vatandaşa mavi boncuk dağıttı. Belki de bu tasarrufu sayesinde 6 defa gitti, 7 defa geldi. Sayesinde sosyal güvenlik hep açık verdi. SSK ve Bağ-Kur battı. 3 çalışan 1 emekliyi besleyeceği yerde 1 çalışan 3 emekliye bakacak duruma geldi. Doğal olarak vücut bu sıkleti çekemedi. Geçmişin oy alma, iktidara gelme hırsı açığı iyice büyüttü. Geçmişin oy avcılarının ceremesini sonraki gelenler kadınlarda 60, erkeklerde 65 yaşa çekerek acının acı reçetesini sunmak zorunda kaldı.

Benim kanaatim insan kendisini faydalı gördüğü, kurumuna yararlı gördüğü müddetçe çalışmalı. Bazı çalışanlar, "Bir emekli olsam" diye temenni eder durur. Bazen de isyanlara oynar durur. Belki de emeklilik yaşının çok değişkenlik göstermesindendir isyanı... Kanaatimce emekli olmadan önce emekli olanlarla bir görüşmesinde fayda vardır.

Emekli olamayan bir pişman, emekli olan ise bin pişman... Allah emekli olana da, emekli olamayana da sağlık ve huzur versin... 03/05/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde