Ana içeriğe atla

Konya semt pazarları


(GEL BU KONUYA GIRMEYELIM)    
1.Her gün ayrı bir semtte belediyenin belirlediği yerlerde semt pazarları kurulur.
2.Pazar yerini belediye tertemiz teslim eder.
3 Pazarcı, 5 tl gibi bir işgaliye parası öder, akşama kadar ne kadar çöpü varsa yere atar, pazar yerinde her şey satilir, sadece çöp kutusu olmaz, olsa da çöpe atilmaz. Çünkü Pazarcı, isgaliye parasi vermiş. Aksam pazar yeri dagildiktan sonra belediye işçileri sabaha kadar temizlik yapar. Temizlikten önce pazar yeri, savaş alanindan beter bir durum arz eder. Toplam işgaliye parası ile pazarı temizlemek mümkün değildir.
4 Vatandaş pahalı diye manav ve markete gitmez. Pazar arabasini kapan pazara koşar.
5.Pazarda 3.sınıf sebze ve meyve satılır. Tezgahın önüne iyi, güzel ve albenili sebze ve meyve konur, arkasina ise en kötüleri konur..Sebze ve meyvenin önü tezgahlanır, ardından satış yapılır, gözün tezgahın arkasına kayarsa "Hepsi aynı"cevabı alınır ve poşet baglanirsa yandın demektir, sebze ve meyvenin en az % 25 i yenmez demektir.
6.Bagirarak satış kanunla yasaklanmasina ragmen pazarci avaz avaza bağırır.
7.Sebze ve meyvede patates dahil asla seçme yoktur. Eve götürdüğün sebzeyi gördüğünde bir daha pazara gitmemek üzere söz verir, ertesi hafta sadece pazarci değiştirilir yeniden pazarin yolu tutulur.
8.Pazarciyi asla elestiremezsin. İlla eleştirmek istiyorsan kiloyu yemeye razı olacaksın.
9.Pazarcıya göre tezgahindaki her şey iyi ve kalitelidir: kavun, karpuz bal gibi, domates yerli veya sera, portakal sulu, elma 1 numara, biber acı değil, kayısı zaten şekerpare. Yumurta taze ve günlük. Hormonlu mal katiyyen olmaz.
                  Haydin hayırlı alışverişler
                  UCUZ ADAM PAHALI MAL ALMAZ
27.05.2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde