Cumartesi akşamı hem tatili
değerlendireyim hem de bir akraba ziyareti yapayım diye bir ahbabımı aradım,
müsaitseniz çay içmeye geleceğim diye. "Pazar günü iki tane düğün var,
düğün hediyesi almak için alışverişe çıktım. Eve dönüyorum buyurun gelin"
dedi ahbabım. Akşam evine gidip ziyaretimizi yapıp çayımızı içtikten sonra
ayrıldık. Fakat benim aklım düğün hediyesinde kaldı.
Malumunuz Ramazan ayının bir kaç
yıldır yaz mevsimine denk gelmesi sebebiyle düğünler Ramazan öncesi ve
sonrası yoğunlaşır hep. Zaman zaman başka illerdeki düğünlere katılsam da
yemeğinden, hediyesine varıncaya kadar Konya düğünleri bir başka.
Bu yazımda Konya'daki düğünlerde,
umre ve hacca gideceklere getirilen hediyeler üzerinde duracağım. Nedense
eskiye dair birçok gelenek ve göreneklerimiz unutulmaya yüz tutmuşken
Konya'daki hediye kültürü değişmedi gitti. Görüp hissettiğim kadarıyla ne
hediye getiren memnun ne de hediye alan. Bu şekil hediyeden kimse memnun
değil ama kaldırma gibi bir niyetimiz de görünmüyor.
Evleneceklere tepeden tırnağa her
türlü ihtiyaçları lükse derecesinde alınmaktadır. Şimdiki düğünlerimiz
masraflı. İğneden ipliğe her şey alınıyor tabiri caiz ise. Düğün sahiplerinin
düğünde tek ihtiyaç duydukları paradır. Çünkü çoğu aileler altından
kalkamayacağı bir düğün borcunun altına girmektedir. Düğün eşle dostla olur,
düğüne yakın uzak akrabalar başta olmak üzere tanıdıklarımız davet edilir.
Pekiyi düğün sahibine hediye olarak ne götürülür? Doğal olarak para götürülür.
Biz ne götürüyoruz? Borcam, çay takımı, kahve takımı, çay
tepsisi...vb mutfak eşyası. Oldu mu ya şimdi? Sadra şifa oldu mu bizim
getirdiğimiz hediye. İşin garibi hediye almadan gelen bir iki tane davetli de
utana sıkıla düğün sahibinin cebine para sıkıştırırken, "Kusura bakma,
hediye alamadım" diyor. Keşke bütün kusurlarımız böyle olsa. Ne yazık ki
gelen hediyeler ambalajı bile açılmadan evin –varsa- izbesi veya çatısına
istifleniyor, başka düğüne hediye olarak götürülmek için sırasını bekliyor.
İşe yarayan hediyeler kısmında ise
kameralar var. Takı törenlerinden bahsediyorum. Bazı yerlerde hem kameraya
alınıyor, Hem de anons ediliyor: Falandan bir çeyrek, şundan 100 lira gibi. Bu
takı törenleri Konya'nın dışında da var maalesef. Davetli ne taksın, ne etsin.
Küçük taksa ayıp olur, gören ne der. Büyük taksa boyunu aşar. Hasılı iş değil
bu yaptıklarımız.
Sorun sadece düğüne gelen hediyeler
ya da takı törenleri değil. Bizde umreye, hacca gidecek olana da hediye
götürülür: bisküvi, küp şeker, havlu, çorap vb. Bu durum karşısında bizim
yolcumuz ne yapsın. Daha kutsal yere gitmeden toptancılarda soluğu alıyor,
dönüşte hoş geldine gelenlere hediye vermek için tespih, takke, seccade, koku vb. hediye alıyor. Kutsal yere
gidecek olana getirilen hediye de ihtiyaç dışı, mübarek beldeden gelenin
getirdiği hediye de ihtiyaç fazlası. Masraf üstüne masraf. Herkesin evi
bisküvi, şeker, takke, tespih dolu. Biz ne yapıyoruz? Götürmesek ayıp olur,
getirmezsek ayıp olur moduna girip kendimize eziyet ediyoruz. Hacca gidecek
olana götürülen hediyeden hacdan gelenin getirdiği hediyeden yine memnun
olanımızın olduğunu sanmıyorum. O halde mesele nedir o zaman? Gelin
kaldırıverelim gitsin Allah aşkına bu şekil hediye geleneğini. Mübarek beldeden
gelenin en güzel hediyesi hurma, zemzem olmalı. Uğurlayacak olanın da en güzel
hediyesi güle güle git demek olmalı. Yok olmaz illaki bir şey vereceğim
deniyorsa yolcuya para verilmeli diye düşünüyorum.
Konya düğünlerindeki gelenek ve
göreneklerle ilgili düğün sezonu olmayan ocak ayında birbirinin devamı
niteliğinde iki yazı kaleme almıştım. Düğün masraflarından ve düğünlerde alınan
hediyelerden bahsetmiştim. Bugün yine bu konuyu ele aldım. Bu adamın düğün
hediyesinden, umre-hacc hediyesinden bir derdi var diye düşünüyor
olabilirsiniz. İnanın böyle bir derdim yok. Gözlemlerimi aktarıyorum.
Sadra şifa olursam kendimi bahtiyar hissedeceğim.
Amacım milyonların derdine tercüman
olmak. Eğer bu benim dert edindiğim hediyeleşme şekli herkesin derdi ise bu
konu halkın sevilen sayılan kişileri tarafından camilerde hutbe ve vaaz
kürsülerinde ele alınmalı. Yok arkadaş, ben bana gelen evimdeki stokları
eriteceğim, böyle gelmiş böyle gitsin diyorsanız yine de siz bilirsiniz:
Borcama devam o zaman… 02/05/2016
* 18.05.2016 tarihinde Anadolu'da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.
* 18.05.2016 tarihinde Anadolu'da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder