Ana içeriğe atla

Tahmini Enflasyon ve Memura Önerilen Zam

Hükümet ile yetkili konfederasyon arasında 2024-2025 yıllarına ait 7.dönem kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri yapılıyor. Çalışma ve Sosyal Bakanı, görüşmelerin 14.gününde yaklaşık 4,5 milyon memur ve 2,5 milyon emekli memur için hükümetin zam teklifini açıkladı:

2024 yılı, ilk 6 ay için % 14, ikinci 6 ay için % 9,

2025 yılı ilk 6 ay için % 6, ikinci 6 ay için % 5

Bu demektir ki memur ve memur emeklisine 2024 yılı için % 23, 2025 yılı için % 11 teklif edilmiş. Adı üzerinde teklif. Karşılıklı görüşmelerde bu oran revize edilir desek, ne kadar yükselir? Olsa olsa 2-3 puan oynar. Teklifi beğenmeyen konfederasyonlar birbiri ardına açıklama yaparak teklifin, beklentilerin altında olduğunu açıklayarak tepki gösterdi. İş bırakacağını söyleyen konfederasyon bile var.

Öyle zannediyorum, taraflar arasında bir anlaşma olmayacak. Bu iş Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gidecek. Nihai kararı bu Kurul verecek. Kurul da hükümetin teklifini onaylayıp geçecek. Bugüne kadar anlaşmazlıklar sonuçlanan tüm toplu sözleşme görüşme kerimin akıbeti böyle oldu. Çünkü Kamu Görevlileri Hakem Kurulu verdiği görüntüyle hakemlikten ziyade hükümetin lehine taraftır.

Önerilen bu zam oranları azdır, çoktur demeyeceğim. İşin parasında değilim. Burada bir çelişkiye işaret etmek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere Merkez Bankasının yeni yönetimi Temmuz ayının son haftasında 2023, 2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminini güncellemişti. 

Buna göre enflasyon  yıl sonu tahmini;

2023'de % 58

2024'de % 33

2025'de de % 15 çıkacak. 

Rakamlara boğmak istemiyorum ama hükümetin zam teklifi, güncellenen enflasyon oranlarının altında kalıyor. Çünkü 2024 için teklif edilen zam oranı tahmini yıl sonu enflasyonunun 10 puan, 2025’inkinin 4 puan altında. Uygun olan, Merkez Bankasının tahmini rakamının zam olarak önerilmesiydi. Hükümet bu zam oranını önereceğine, önümüzdeki iki yıl kemer sıkacağız. Hiç zam vermeyeceğim dese, daha anlaşılır olurdu. Zaten bizim vatandaşımız kemer sıkmaya alışkın. 7.500 lira alan emeklilerin geçindiğine inanılıyorsa, memur da halihazırda aldığıyla hayli hayli geçinir. Antrparantez bir kemer sıkma olacaksa, aynı kemer sıkmayı devletin kurumlarından da beklenir.

Hasılı, Merkez Bankasının tahmini enflasyon tahmini ile çelişkili olan bu teklif ciddiyetten uzaktır. Memur ve memur emeklisi ile dalga geçmektir. Vereceğimi seyyanen zamla birlikte verdim. Önümüzdeki iki yıl başınızın çaresine bakın demektir.

Merak ettiğim bir husus da kaç yıldır ek bütçenin yapıldığı, yılda bir belirlenen asgari ücretin altı ayda bir tespit edilmeye başlandığı, yıllık enflasyonun Merkez Bankasının yıllık enflasyon tahmininin çok üstünde çıktığı, memur zammı enflasyonun altında kaldığı için her altı ayda bir refah payıyla birlikte memura enflasyon farkının verildiği bu yıllarda, Merkez Bankasının önümüzdeki iki yılın tahmini tutar mı? Tutmayacağını hepimiz biliyoruz. Hükümetin vereceği zammın enflasyonun altında kalacağı da gün gibi aşikar. Nasılsa alıştı hükümet geriye yönelik altı aylık enflasyon farkını vermeye. Verdiğim zam oranı enflasyonun altında kaldığında nasılsa farkı refah payıyla birlikte alacaksınız diyor. Bir de memur ve işçiyi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyiz demeleri yok mu? Bu söylem bile insanımızın aklıyla dalga geçmektir.

Ezcümle altı ay sonrasını kısaca burnunun ucunu göremeyen hükümet, iki yılın zam planlamasını falan yapmasın. Eşit şartlarda yapılmayan bu toplu sözleşme görüşme komedisine de son versin. İşçiyi, memuru ve emeklileri düşünüyorsa, “Bundan sonra maaşlar için iki yıl değil, bir yıl değil, aylık revize yapılacaktır. Her ayın üçünde açıklanan enflasyon oranı kaç ise bir önceki ayın maaşlarına çıkan enflasyon yansıtılır” desin, bu iş bitsin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde