Mobilya ve ev rengine uyumlu olanını alırız halının hem de en iyisinden. Alırken de paraya acımayız.
Üzerine bazıları
ayakkabı ile bassa da çoğunluk çorabıyla veya çıplak ayakla basar, gezinir. Üzerinde
oturur, uzanır yatarız.
Her misafir gelmeden
önce elektrikli süpürgeyi çalıştırır, bastıra bastıra bir güzel temizleriz.
Aynı işlemi misafir gittikten sonra da tekrarlarız.
Her süpürüşte dünya
kadar kir çıkar evin hanımına göre. Aslında kir denen tüyüdür. O tüyler rahatsız
eder evin içişleri bakanını.
Misafirin gelip
gitmesiyle kurtulamaz halı. Haftalık rutin elektrikli süpürge açılır. Bir
baştan diğer başa tüm odalar yeniden temizlenir. Üzerindeki tüyler kişinin
sakalını çeker gibi makineye çektirilir.
Haftalık temizliğin
yanında bir de yazlık ve kışlık temizlik vardır.
Temizlemenin dışında,
kazara üzerine çay dökülürse, eline geçen ne kadar bez varsa, çayın sarısı
geçmesin diye envaiçeşit sabunla yıkanır ve silinir. Sana göre çay sarısı falan
kalmasa da evin hanımına göre çayın sarısı çıkmaz. Üstelik diğer taraflara
da yayılmıştır çayın sarısı.
Çaresiz yıkamacıya
verilecektir. Nasılsa metrekaresini bilmem kaç paraya yıkıyorlar, evinden alıp
evine getiriyorlar.
Çayın döküldüğü halı yıkamacıya
verilecekse, diğerleri de kirlenmiştir. Bunlar da yıkamacıya
verilmelidir. Metre karesi bilmem kaç liradan halı yıkamacıya bayılırsın.
Daha yeni yıkandı denmez.
Yine misafir gelmeden önce misafir gittikten sonra haftalık ve yıllık halılar iyi
tüy çekici makineyle aldırılır. Makinen iyi tüy çekici değilse, boynunun borcudur
iyi tüy çeken elektrikli süpürgeyi almak.
Gel zaman git zaman süpüre
süpüre halının üzerinde tüy kalmaz. Dün tüyden şikayetçi olan evin içişleri bakanı
bu sefer halının tüysüzlüğünden şikayetçi olmaya başlar. Öyle ya halı dediğinin
tüyü olur, her süpürüşte de dünya kadar tüy çıkıp makinenin torbasını tüyle doldurmalıdır.
Tüyü olmayınca halı ne işe yarar. Üstelik rengi de ağarmaya başlamıştır. Çözüm ne
dersin o değilden.
Çözüm halıyı değiştirmektir.
Olmaz, ne var halıda. Şimdi alışveriş zamanı değil diyerek gürlesen de yağmuru eşin
yağdırır. Zira son sözü o söyler. Elin mahkum, çıkarsın şu halıcı senin, bu halıcı
benim diyerek halıcıları tek tek gezmeye.
Halıyı değiştirmekle, dünya
kadar parayı yer sergisine vermekle iş bitiyor mu? Hayır. Sil baştan halıyı haftalık,
misafir öncesi ve misafir sonrası süpürmeye kaldığın yerden devam ediyorsun. Hedef,
tek tüy kalmayıncaya kadar bu halılar süpürülecek.
Sonrasını biliyorsunuz. Halının tüyleri bitmişse halıyı yenileyeceksiniz. Bu durum ömür bitinceye kadar devam eder. Sen ölürsün, bu vazifeyi bir başkası üstlenir. Çünkü geride kocaman bir familya bırakıyorsun. Bu da ordu demektir. Bu ordunun görevi halıcıya çalışmaktır, elektrikli ev aleti satanlara çalışmaktır, elektrik idaresine çalışmaktır. Evin hanımının tüm bu firmalarla ortak olduğunu anlarsın ama iş işten geçmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder