Ana içeriğe atla

Sonuçları İtibariyle Ben Buyum

Seni herkes biliyor da bir de senden dinleyelim.

Ortadoğu ve Balkanlar benden sorulur. Daha ötesi de var: Dünya lideriyim ben. Bugüne kadar kimse sırtımı yerine getiremedi. Böyle giderse getiremeyecek de. 

Bu senin maharetin mi rakiplerinin beceriksizliği mi? 

Ben maharetliyim. Bende Allah vergisi yetenek var. Yine de rakiplerimin bu konudaki katkısı yadsınamaz. Hepsi beni alt etmek için çalışıyor ama bilerek veya bilmeyerek hepsi bana çalışıyor. 

Bunca yılın ardından yaptıklarını kısaca anlatır mısın? 

İsrail'den çok ekmek yedim. 

Ama İsrail'e en büyük tepkiyi hep siz verdiniz. 

Doğrudur. Ama ben ne kadar tepki göstermişsem, İsrail daha da rahatladı. Sayemde tehlike gördüğü tüm devletleri ekarte etti. 

Mesela? 

Mısır'dan çekinirdi. Bugün Mısır diye bir devlet ha var ha yok. Irak öyle, Suriye öyle. Lübnan ve Ürdün hakeza. Hamas vardı İsrail'e kök söktüren. Bugün o da diğerleri gibi can derdinde. Etrafında devlet kalmayınca İsrail yeniden doğmuş gibi oldu. Kısaca bu konudaki misyonumu yerine getirdim. 

Başka? 

Enflasyonu azdırdım. Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor. Paramızı pul ettim. Ne kadar karşı çıktığım, siyasi hayatıma mal olsa da yapmam dediğim ne varsa hepsini yaptım. Faizle uğraştım. Nass var nass dedim. Bir konuda nass varsa bize ne oluyor dedim. Herkes Mersin'e giderken ben tersine yani maceraya yelken açtım. Bankaları paraya boğdum. Kur garantiyi çıkardım. Parası olanlara para kazandırdım. Hala da kazandırmaya devam ediyorum.

Başka?

Hep ilkleri yaşattım. Kiralar ilk defa emekli maaşlarını ve asgari ücreti geçti. 

Millet tepki göstermiştir? 

Ne tepkisi? Tepki göstermedikleri gibi hala da savunmaya devam ediyorlar. Seni kimseye yedirmeyiz diyorlar. 

Kendini değiştirmeyi düşünmüyor musun?

Niye değişeyim ki. Nasılsa ne yaparsam, bir sözüme bakan milyonlar var. Ben kendimi savunmayı bıraksam, onlar beni savunmaya devam ediyorlar. Hasılı iyilik yapsam da kötülük yapsam da durum değişmiyor. Bu durumda kendimi değiştirmemin bir anlamı var mı? Nasılsa hep ben kazanıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde