Bir önceki yazımda cer ve cerre çıkmanın ne olduğunu,
tarihçesini, olumlu ve olumsuz yönlerini ele almıştım. Cerrin geldiği noktayı
göstermesi bakımından şu anekdot çok ilginçtir:
Bildiğiniz gibi cerci hocalar cami cami dolaşıp cemaate
ateşli vaazlar verirmiş. veren ateşli hocalar varmış. Vaazlarında cemaati
ağlatır, coşturur, ardından sergi açılır, toplanan hasılat alınır, sonra başka
camilere gidilirmiş. Bu hocalar geçimini bu şekil sağlarmış.
Cerci hocalardan biri, bir cami kürsüsünde vaaza çıkar.
Vaaz dinleyen cemaat içerisinde Ahmet b. Hanbel ve Yahya b. Yamer de var. Vaiz
o kadar etkili konuşur ki cemaati coşturur. Konuşmanın etkisinden, cemaat
hüngür hüngür ağlar.
Vaaz bitiminde adet olduğu üzere para toplanır. Parayı
veren cemaat çıkar. Ahmet b. Hanbel ile Yahya b. Yamer yerinden kalkmadan
cemaatin boşalmasını bekler. Cami boşalınca, cerci hocayı yanlarına çağırırlar.
Yanlarına çağırdıklarına göre bu ikisi daha zengin olmalı, daha fazla para
verecekler diye düşünür cerci hoca. Sevinçle koşarak yanlarına gelir. Ahmet b.
Hanbel cerci hocaya, “Ahmet b. Hanbel benim. Bu yanımdaki de Yahya b. Yamer.
Sen ikimizden hadis rivayet ettin. Halbuki biz böyle bir hadis rivayet etmedik.
Niye yalan hadis rivayet ettin. Allah’tan kork” deyince, cerci hoca “Ben
ikinizin ahmak olduğunuzu biliyordum ama bu kadar da ahmak olacağınızı
bilmiyordum. Çünkü ben sizden başka yedi tane Ahmet b. Hanbel ile Yahya b.
Yamer tanıyorum” cevabını verir. ve umduğu parayı alamadan çeker gider.
Bu anekdot Osmanlı zamanında olmadı ama cerrin geldiği
noktayı göstermesi bakımından önemli diye düşünüyorum. Kıssadan anladığım,
cerci hocalar köy köy dolaşıp vaaz veriyorlar. Kendilerini denetleyen de
olmadığı için kürsüde ağzına geleni söylüyorlar, bol keseden atıyorlar, halka
aslı astarı olmayan menkıbe ve dinî kıssa anlatıyorlar. Halkı etkilemek için
hurafeye başvurmaktan, yalan hadis uydurmaktan geri kalmıyorlar. Halkı o kadar
etkilemeliler ki vaazlarının sonunda toplanacak hasılat iyi olsun.
Öyle zannediyorum, Başlangıçta halkı bilgilendirme, halka
dini öğretme gibi iyi niyetle başlanan bu cer uygulaması, gerektiği gibi
denetim olmadığı için yozlaşmış. İş tamamen para toplamaya dönmüş.
İş para toplamak, birileri yolunu bulmakla kalsa iyi.
Uydurma ve menkıbe üzerinden anlatılan yalan, yanlış bilgiler halkın belleğinde
yer etmiş. Halk, ayakları yere basmayan bu dini doğru din bu sanmış ve bu din
algısı nesilden nesle aktarılmış, günümüze kadar gelmiş ve hala devam ediyor.
Kıssa üzerine dayalı çoğu İsrailiyat olan bu tür vaaz anlatımını halkımız çok
sever. Ninni gibi dinler. Biraz da mucize ve kerametlerden bahsedilirse bu tür
gizemi de çok sever.
Bağırıp çağırmadan, parmak sallamadan, meydan okumadan
sakın ve yumuşak bir ses tonuyla, hikaye ve menkıbelere yer vermeden vaaz
verilemez mi? Olur, niye olmasın. Zaten olması gereken de budur. Yalnız ses
yükseltilmeden, elini masaya vurmadan, birilerine çatmadan yapılan vaazların
pek dinleyicisi olmuyor. (Güzel bir üslupla, ayet ve hadise yer vererek
anlatılan vaazların pek alıcısının olmadığına ve hangi tür vaazların alıcısının
olduğuna diğer yazımda yer vermek istiyorum.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder