Türkiye, her konuda olduğu gibi
Atatürk konusunda da ortadan yarılmış karpuz gibi iki parça.
Bir kesim için Atatürk, Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu, Türk'ün atası, milli mücadelede gösterdiği başarılar
ve kazanımlarıyla bize bu ülkeyi bahşeden kişidir. O olmasaydı, bugün ülke
olmazdı. Biz de olmazdık.
Diğer bir kesim daha var ki Atatürk,
dinle mücadele etmiş, çıkardığı devrim yasalarıyla dini yaşayışa müdahale
etmiş, adeta dini yok etmeye çalışmış biridir.
Kimine göre Atatürk dinsizdir ve din
düşmanıdır.
Kimine göre ise dindar biridir.
Hutbe okumuşluğu vardır. Diyanet İşleri Başkanlığını da o kurmuştur.
Kısaca bir kesim dinsiz ve din
düşmanı göstermeye çalışıyor, diğer kesim ise dindar.
Bir kesim alabildiğine ve ölümüne
Atatürk'ü savunup severken diğer kesim ise Atatürk'e düşman.
Bir kesimin her referansı Atatürk
iken diğer kesim için Atatürk'ün esemesi okunmaz.
Türkiye iki kutuplu olarak böyle
yoluna devam ederken, son yıllarda hutbelerde belirli gün ve haftalara yer
veren Diyanet, Atatürk üzerinden tartışma konusu. Ne zamanki Çanakkale Zaferi,
30 Ağustos, 19 Mayıs gibi milli günler hutbe konusu olsa, bir kesim
"Hutbede Atatürk'ün ismine yine yer verilmedi" deyip Diyanet'i topa
tutuyor.
Aslında bu tür belirli günlere ait
hutbelerde "Bu zaferi milletimize bahşeden şehit ve gazilerimizi minnetle
anıyoruz" şeklinde isme yer vermeden bir teşekkür söz konusu. Bir kesim
için isme yer vermeden bu şekil teşekkür yeterli gelmiyor ki bu konulara dair
her hutbe iradının ardından tartışma söz konusu.
Milli bayramların işlendiği
hutbelerde, Atatürk'ün ismine yer verilmeli mi? İsme yer verilip verilmemesinde
bir sakınca yok bana göre. Yalnız cemaatten gelebilecek tepkileri göze almak
lazım. Nasıl tepki olur? Hutbede Atatürk'ün ismine yer verildiği takdirde
cemaatten bazıları "Şükür bugünleri de gördük. Atatürk hutbelere de
girdi" deyip mutluluktan uçacak. Diğer bir kesim ise buna tepki göstererek
cuma namazını kılmadan camiyi terk edecek. Bu da birlik ve beraberliğin olması
gereken camilerde ikilik çıkması demektir.
Kısaca Atatürk’ün ismine cuma hutbelerinde
yer vermek, bitmek tükenmek bilmeyen tarafgir ve bağnazlığımızı körükleyecektir.
Bu durum biline biline her milli gün ve haftada bu konuyu kaşımanın bu topluma hiç
faydası olmaz.
Bu konunun önüne geçecek olan da Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Diyanet’in kafasını kuma gömüp tartışmaları görmezden gelme ve üç maymuna oynama lüksü yoktur. Diyanet ne yapabilir bu konuda? Pekala hutbelerde belirli gün ve haftalara yer vermeyerek bu konuda ortaya çıkan tartışmalara bir son verebilir. Bu işi ilgili kurum, kuruluş ve STK’lere bıraksın. Diyanet’in görevi, hutbelerde belirli gün ve haftaları takip etmek değildir. Konu sıkıntısı mı çekiyor ki dönüp dönüp her yıl belirgi gün ve haftalara hutbelerde yer veriyor?
*30/08/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder